Gerçekten Kıbrıs sorunu diye bir sorun var mı ? !... Şimdilerde Kıbrıs sorunu tarafların kendi açılarından çözülmüş olabilir mi? Öncelikle bunu kendi kendimize ciddi ciddi sormamız gerekiyor!..
Geriye dönüp bir baktığımız zaman 1878’de Kıbrıs’ın İdaresinin İngiltere’ye bırakılmasının ardından I. Dünya Savaşı günlerinde Osmanlı Devleti ile İngiltere’nin zıt kutuplarda yer alması üzerine İngiltere (Birleşik Krallık) 29 Ekim 1914’te Adayı tek taraflı bir kararla ilhak etmişti..
Olaya İngiltere açısından bakacak olursak; Şubat 1959 Zürih ve Londra Anlaşmaları temelinde 16 Ağustos 1960 Lefkoşa Anlaşması ile Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edilir. Gerçek şu ki Adadaki İngiliz üslerinin varlığı ve yasal statüsü 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti kuruluş Anlaşmalarının ayrılmaz bir parçasıdır. Dolayısıyla İngiltere’nin Dikelya ve Agrotur’daki askeri üslerinin bulunduğu bölgelerin tam egemenliğini almasıyla Kıbrıs sorununu kendi açısından çözülmüştür…
Rumların 21 Aralık Kanlı Noel saldırıları ile Enosis’e giden yolu açmak için Akritas Planı devreye konulmasının ardından BM Güvenlik Konseyi 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı kararı ile Kıbrıs’a Barış Gücü Askeri gönderilmesi kararı alırken BM Güvenlik Konseyi’nin sadece Rumlardan oluşan Kıbrıs Cumhuriyetini, Adanın yetkili ve sorumlu hükümeti olarak görmesiyle Rum halkı açısından bir bakıma Kıbrıs sorununun bittiği mesajı veriliyordu.
1963-1974 yılları arasında Kıbrıs Türk halkı silahlı saldırılara ve katliamlara uğramasına rağmen, anavatanımız Türkiye’nin etkin ve fiili garanti hakkı olmasına rağmen yıllarca müdahale etmemiş ve sabırla beklemişti. Ancak, 15 Temmuz 1974’te Yunan Cuntası desteğinde RMMO’nun yaptığı darbe ile o günde Girit adası gibi Kıbrıs’ın da Yunanistan’a bağlanacağını düşünen Yunanistan için de Kıbrıs sorunu bitmişti…
Makarios’un yerine getirilen Nikos Sampson Kıbrıs Helen Devletini ilan ederken darbeden sağ kurtulan ve İngilizler vasıtasıyla Adadan çıkışı sağlanan Makarios 19 Temmuz’da BM’de yapmış olduğu konuşmada “Ülkem Yunanistan’ın işgali altındadır. Kıbrıs’ta Türklerin de Rumların da hayatları tehlikededir. Müdahale ediniz” diyordu.
Bu gelişmeler Türkiye’nin sabrını da taşırmıştı. Rum-Yunan ikilisinin ortaya koyduğu Iphestos Planı ile Kıbrıs Türk halkı Girit misali yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştı. Neticede anavatanımız Türkiye’nin düzenlediği 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs’a barış ve huzur gelmiştir…
O yıllarda devam eden görüşmelerden bir sonuç alınamaması üzerine 15 Kasım 1983’te KKTC’nin ilan edilmesinin ardından BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı 541 sayı ve 18 Kasım 1983 ve de 550 sayı ve 11 Mayıs 1984 tarihli kararları ile ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyetinin Kıbrıs’ta yasal tek hükümet ve devlet olarak tanınması ve de 24 Nisan Annan Planı referandumunda ‘hayır’ demesine rağmen Rumların 1 Mayıs 2004 tarihi itibarıyla AB’ne tüm Kıbrıs’ı temsilen üye olmasıyla Rumlar açısından da Kıbrıs sorunu çözülmüştür…..
Kıbrıs Türk halkı açısından bakıldığı zaman da Kıbrıs sorunu 1974 Barış Harekatı ile çözülmüştür. İhtiyaç duyulan ateş-kes anlamasıdır, barış anlaşmasıdır. Ancak Rum-Yunan ikilisi için farklı bir durum söz konusudur. Rum-Yunan ikilisi önce Megali İdea hayallerinden , Enosis hayallerinden vazgeçmelidir.
Mevcut düşünce ve görüşme süreci ortamında Kıbrıs sorunu çözülemez, neden? Çünkü, Rum 20 Temmuz 1974’e takılıp kalmıştır. Rum liderliği Kıbrıs sorunu 1974’te başladı diyorlar, başka bir şey demiyorlar. 1974 öncesine giden yok!... 1955-1958’leri 1963-1974’ler konuşulsa ve kendi kendilerini bir dinleseler Kıbrıs sorunu çoktan çözülürdü.
Ama bunu yapmadıkları gibi Kıbrıs Helen adasıdır, Kıbrıslı Türkler ‘azınlık’ demeye devam ediyorlar. Kıbrıs sorununun bugünlere nasıl geldiğini , gerçekleri görenler elbette vardır. Kıbrıs sorununun bu günlere gelinmesinde Kıbrıs Türk halkı ve de anavatanımız Türkiye hiçbir şekilde suçlanamaz, suçlanmamalıdır…
Anavatanımız Türkiye’nin hangi şartlarda 1974 Barış Harekatını gerçekleştirdiğini dünya kamuoyu çok iyi bilmektedir. Bu gerçekleri en iyi bilen de Rum-Yunan ikilisidir. Dolayısıyla Rum’un günümüzde anavatanımız Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinden rahatsız olmasına hiç gerek yoktur….
Sonuç olarak; Kıbrıs’ta Türk ve Rum halklarının çözümden beklentileri güvenlik, barış ve huzurdur. Bu da zaten 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile birlikte 43 yıldan beri adada vardır. Dünya , Kıbrıs’ta mevcut olan bu barış ve huzur ortamını görmezden gelemez, gelmemelidir…
Adadaki 43 yıllık barış ve huzur ortamını Kıbrıs’ta “Sorun” olarak görmek, “En büyük hata ve yanılgıdır”. Kıbrıs’ta adil ve kalıcı çözüm “Mevcut Statünün korunması” ile mümkündür…
1963-1974 yılları arasında yaşananlara ve de 15 Temmuz 1974 darbesine sessiz kalan uluslararası camianın, şimdilerde modası geçmiş Birleşik Federal Kıbrıs gibi ve /veya benzeri çözüm arayışlarına son vermeleri, mevcut barış ve huzur ortamı ve de Kıbrıs’taki gerçekler ışığında bağımsız ve egemen iki devletin birbirini karşılıklı olarak tanımasına yönelik destek vermesidir.