KIBRIS SORUNU VE BM İLE AB'NİN YANLIŞI

<p class="MsoNormal">Kıbrıs sorununun çözümü ile ilgili görüşmeler, BM gözetiminde

Abone Ol

Kıbrıs sorununun çözümü ile ilgili görüşmeler, BM gözetiminde  1968 yılından beridir, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası ve Rum Yönetiminin “meşru hükümet” olarak tanınması çerçevesinde yürütülmektedir.Bunun nedeni açık!..  Çünkü ABD ve Garantör devlet İngiltere  bunun böyle olmasını istedi!... Öte yandan bundan NATOnun zarar görmesini isteyen Rusya da ayni düşünceyle hareket etmektedir.

  BM Güvenlik Konseyi 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı kararında:

Birleşik Krallık, Kıbrıs Cumhuriyeti, Türkiye ve Yunanistan hükümetlerine danışılarak Kıbrıs Adası üzerinde bir BM Barış Gücünün kurulmasına karar verildi. Ayrıca Türkiyeye  yönelik olarak kararın I. maddesinde “uluslararası barışı tehlikeye sokacak herhangi bir  harekatın  yapılmaması” istendi. Birleşik Krallık , Türkiye ve Yunanistan arasında arabuluculuk  amacıyla bir ‘Özel Temsilci atanması kararı alındı.

Ancak, Rumlar bu kararı BM Güvenlik Konseyi Kıbrısta , Rum yönetimine dönüşen sözde Kıbrıs Cumhuriyetini  “meşru hükümet”  olarak  tanıması şeklinde yorumlamıştır.  İşte o gün, Rumlar açısından  Kıbrıs meselesi halledilmişti. Nitekim o günde bu kararı   Makarios, “Enosisten sonra alınabilecek en iyi karar” olarak yorumlamıştı. Rumlara göre Kıbrıs , bir Helen adasıydı  ve Kıbrısın %3 lük bölümüne hapsedilmiş Türkler,  ya teslim  olacaklar ya da  adayı terk edeceklerdi!..Makarios, “Kıbrıs Türkleri  adayı bölmek için isyan ettiler, hükümet  isyanı bastırmaya çalışıyor” mesajını verirken   ABD ve İngiltere, de Kıbrısta temsilcileri olmasına rağmen  bu yalanlara inanıyor ve  186 sayılı kararın alınmasında başrolü oynuyorlardı.

21 Aralık 1963den  20 Temmuz 1974e kadar Kıbrıs Türk halkı adanın her yanında silahlı  saldırılara ve katliamlara uğradı.  Türkiye, 1959 Zürih ve Londra  Anlaşmalarının kendine verdiği  hakları kullanarak   20 Temmuz 1974de Kıbrısa çıkarma  yaparak Kıbrısın Yunanistana bağlanmasını engellemiştir.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin 29 Temmuz 1974 tarih ve 573 sayılı kararı ve Atinada Yunanistan Temyiz Mahkemesinin 21 Mart 1979 tarihli kararıyla  , Türkiyenin askeri  müdahalesinin yasal olduğunu vurgulanmış ve Yunan Cuntasını suçlamıştı.

Ancak gelinen aşamada 1974den sonra Rum liderliği  “Kıbrıs meselesi  Türk işgalinden kaynaklandı” demeye başladı. 20 Temmuz 1974 Türk Barış Harekatı üzerine BM Güvenlik Konseyi almış olduğu  20 Temmuz 1974 tarih ve 353 sayılı kararında:

186(1964) sayılı BM GK kararını hatırlatmış ve  tüm yabancı askeri(uluslararası anlaşmaların  izin verdikleri dışında) personelin adayı terk etmesi istenmiştir. Kararda; tüm BMe üye ülkelerin Kıbrıs Cumhuriyetinin egemenlik, bağımsızlık ve toprak bütünlüğüne  saygı göstermesi çağrısında bulunmuştur.

Kıbrıs Türk halkının 13 Şubat 1975de Kıbrıs Türk Federe Devletini ilan etmesinin ardından Makariosun  17 şubat 1975de  BM GKne başvurarak  konuyu görüşmek üzere toplanmasını istemesi üzerine ; 12 Mart 1975 tarih ve  367 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararlarında:

Bütün devletlerin Kıbrıs Cumhuriyetinin egemenliğine ve  bağlantısızlığına saygı gösterilmesini , ilgili tarafların bu değerlere zarar verebilecek hareketlerden kaçınmasını ve adanın Taksimine ya da diğer bir değişle  bir başka ülke ile birleşmesine yönelik teşebbüste bulunmamasını istemektedir.

Kıbrıs Türk halkının  self-determinasyon hakkını kullanarak 15 Kasım 1983de KKTCni ilan etmesi üzerine  de BM Güvenlik Konseyinin almış olduğu 18 Kasım 1983 tarih ve 541 sayılı kararda :

365 ve 367 sayılı kararların uygulanmasını istenmiş ve bütün ülkelerin Kıbrıs Cumhuriyetinden başka bir  Kıbrıs devletinin  tanınmamasını istemiştir.Bu karada Kıbrıs Türklerinin KKTCni kurduklarını ilan edip bağımsızlık deklarasyonu yayınladıklarından  deklarasyonun  yasal olarak geçersiz   olduğunu ve geri alınması gerektiğini belirtmiştir.

KKTCnin ilanından sonra anavatanımız Türkiyenin KKTCni tanıması ve karşılıklı olarak büyükelçi atanması üzerine BM Güvenlik Konseyinin almış olduğu 550 sayı ve 17 Mayıs 1984 tarihli kararda:

Kıbrıs Cumhuriyetinin talebi ve Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının  açıklamasından yola çıkarak  , Kıbrıs Cumhuriyetinin “Türkiye tarafından işgal altında kalan  kısmında yapılan karşılıklı ‘Büyükelçi atamaları ve  anayasal referandum yapılması , Kıbrısın bölünmesi için yapılan ayrılıkçı hareketler     olduğu belirtilmiştir. BMGK, 541 sayılı kararın uygulanmasını yeniden talep ettiğini nitelemiş ve tüm ülkelere ‘ayrılıkçı hareket ile kurulan KKTCnin tanınmaması çağrısını tekrarlamıştır.

 Aralık 1963-1974  arasında 11 yıl boyunca   Kıbrısta  tüm yaşananlara rağmen ABD, garantör devlet İngiltere, Adada Barış Gücü Askeri bulunduran BM ve diğer büyük güçler, Rumlara 1963-1974 arasında yaşananları örtbas edemezsiniz  diyemediler.

GKRY eski Başkanı Hristofyas,  “çözüm yeni bir devlet yaratmayacak , mevcut Kıbrıs Cumhuriyeti şekil değiştirerek devam edecek , sınırları olan bir devleti asla kabul edemeyiz” diyordu.

Adalet dağıtması gereken  AB de adaletli davranmıyor. ABnin adaleti belirli devletlerin menfaatleri doğrultusunda  dağıtılmaktadır.ABnin hayalinde, içinde Türk olmayan Kıbrıs vardır. Öyle bir AB var ki Annan planı döneminde Kıbrıs Türk halkına vaatlerde bulundu, bir takım sözler verdi. Referandumda ‘evet demeniz halinde Türkiyenin AB üyeliğinin önündeki engeller kalkacak denildi. Kıbrıs Türk halkına ve KKTCne uygulanan ambargolar ve izolasyonlar kalkacak dedi.  Ama ne oldu?

Annan Planına ‘evet diyen Kıbrıs Türk halkı cezalandırıldı, ‘hayır diyen Rum tarafı bir hafta sonra 1 Mayıs 2004 itibarıyla ABne üye olarak kabul edildiler.Aradan 11 yıl gibi bir süre geçmesine rağmen KKTCne ve Kıbrıs Türk halkına uygulanan ambargolar ve izolasyonlar kalkmadığı gibi; siz Annan planında ‘evet diyerek devletinizden ve egemenliğinizden vazgeçtiniz ,şimdilerde ayrı devlet ve egemenlik isteme hakkınız yoktur diyorlar.  

ABD, Kıbrısta yapılacak bir anlaşmada  öncelikle kendi çıkarlarının peşindedir. İngiltere de farklı düşünmemektedir.  O da kendi üslerinin geleceğinden başka bir şey  düşünmemektedir.

BM    Parametreleri ve AB ilkeleri çerçevesinde gerçekleştirilecek bir çözümde Kıbrıslı  Türklerin eşit haklarından  bahsetmek mümkün değildir. Federal Kıbrıs/Birleşik Kıbrıs gibi bir çözümde devletimizden egemenliğimizden vazgeçmemiz istenecektir. Kıbrıs Türk halkı olarak bunu kabul edemeyiz. Nasıl olsa Rumlar kabul etmeyecek , uzlaşmaz olmayalım diye kabullenemeyeceğimiz tavizleri de vermeyelim!.... 

Kıbrıs Türk Halkı olarak diyoruz ki;  Kıbrısta siyasi çözümün tek  şekli federasyon değildir, Federal Birleşik Kıbrıs değildir….Kıbrısta mevcut gerçekler varken neden Rumlarla ortak bir devlet kurma yoluna gidiliyor? Rumlar, Kıbrısta iki egemen devletin varlığını  kabul etmek durumundadırlar. Kıbrısta iki devlet üzerinde uzlaşma da bir çözüm şeklidir…Kıbrısta siyasi  Çözüm mevcut gerçeklerdedir. Kıbrısta yaşanabilir çözüm ancak KKTCnin varlığının kabulü ve tanınmasıyla  mümkündür,  diyoruz.

 

Sonuç olarak ; GKRY, AB üyesi ve “meşru hükümet” olduğuna inandığı sürece Kıbrısta bir uzlaşma ve anlaşmaya ihtiyaç duymayacak  ve zamana oynamaya devam edecektir. KKTCni tanımayan AB ve BM almış oldukları kararlarla Kıbrıstaki siyasi  çözümsüzlüğün en büyük nedeni ve sorumlusu olarak tarihe geçeceklerdir……