Kıbrıs sorununa dünya başka, Türk tarafı başka bakıyor. Bu da Rum-Yunan ikilisinin , BM ve ABdeki etkinliğinden kaynaklanıyor. Taraflar görüşme masasında kendi gerçeklerinden taviz vermek niyetinde değildirler.
Dünyanın belli başlı güçlü devletleri ve uluslar arası kurumları KKTC ile diplomatik ilişki bile kurmayı reddetmektedirler. Kıbrıs sorununa bulunacak bir çözümde ve yapılacak bir anlaşmada 1960 yılında kurulmuş bulunan ve bugün sadece Rum tarafından sahiplenen ve Rum devletine dönüştürülen ‘sözde Kıbrıs Cumhuriyetinin temel olarak alınmasını öngörüyorlar.
AB, Kıbrısın birliğinden ödün vermeyen görüşmelerin , tek devlet, ve iki toplum ilkesine göre sürdürülmesini istemektedir. Hedef sözde iki toplumlu ve iki bölgeli federasyon….Ama aslında istenen üniter bir devlet!...
Dünya Kıbrısa bakarken bunları görüyor… Dünya Kıbrısta iki devletin var olduğunu görüyor ancak tutumlarını değiştirmeye yanaşmıyorlar. Büyük güçler, iki toplumlu , iki bölgeli , tek devlet olarak Federal Kıbrıs istemeye ve siyasi güçlerini bu doğrultuda kullanmaya devam ediyorlar.
Bu önemli farklılık , Kıbrıs sorunu ile ilgili sorunların da çözümsüz kalmasına neden oluyor.
Dünyanı gördüğü gerçek ; Kıbrıs adası , bir bütündür, iki toplum arasındaki sorunlar , bu bütünlük korunacak şekilde çözülmelidir. Büyük güçler Kıbrıs sorununu çok iyi bildikleri halde kendi menfaatları çerçevesinde hareket etmektedirler.
Kıbrıs Türk halkı olarak diyoruz ki Kıbrısta iki ayrı egemen devlet vardır. Kıbrıstaki sorunlar ancak bu iki devletin anlaşması ile giderilebilir. Kıbrıs Türk halkı , ayrı bir yönetim vardır. Kıbrısta iki ayrı idarenin varlığı bir gerçektir.
Rum liderliğinin ise , iki devletli çözüm önerilerine bile tahammülü bile yoktur.
Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğü devam ettiği sürece Türkiye ile Yunanistan arasında huzur olması mümkün değildir.
Uzun yıllardan beri BM gözetiminde süre gelen görüşmelerde büyük güçler kendi menfaatleri çerçevesinde Kıbrısta Birleşik Kıbrıs/ Federal Kıbrıs Devleti oluşturulmak isteniyor. Gerçeğe bakılırsa ne Kıbrıs Türk halkı ve ne de Rum halkı Federal bir sistem altında birleşmek istemiyor.
Kıbrıs Türk halkı, devleti KKTCni yaşatmak istiyor. Rumlar ise Megali İdea hayali içindedirler. Bu çerçevede Rumlar elbet bir gün Adayı Yunanistana bağlayabilecekleri bir çözüm istiyorlar….Rumlar , Enosise giden yolun açık olmasını istiyorlar…
Sonuç olarak ; Kıbrıs Türk halkı olarak KKTC olgusundan vazgeçmeyeceğimizi, bağımsızlığımızdan ve egemenliğimizden taviz vermeyeceğimizi her vesile ile vurgulamalıyız.
Gelinen aşamada , Rumların doğalgaz ile ilgili yapmak istedikleri sondaj çalışmaları karşısında Kıbrıs Türk tarafının ve garantör devlet olarak anavatanımız Türkiyenin yaptığı uyarılara aldırmayan Anastasiadis, Türkiyenin yakın geçmişte “Navtex”i ilan etmesinden sonra gerginliği artıma adına müzakere masasında kaçarak görüşmeleri askıya aldığını ilan etti.
Anastasiadis, “…Türkiye ‘sözde Kıbrıs Cumhuriyetinin egemenlik haklarını tanımalı… Kıbrıs Cumhuriyetinin egemenlik haklarından taviz vermeyeceğiz… Türkiye Kıbrıs Cumhuriyetini tanımalı …Barbaros gemisinin çekilmemesi durumunda müzakerelere dönmeyeceğim…” diyor ve bunları masaya dönmek için ön şart olarak öne sürmeye devam ediyor. Daha çok beklerler !...
Kıbrısta sorun mevcut gerçeklerin gözden kaçırılmasıyla başlar. Sorunların çözümü ve anlaşma ancak, KKTCnin varlığının kabulü ve KKTCnin tanınmasıyla mümkündür.
Bunu ABD, İngiltere ve diğer büyük güçler çok iyi bilmektedir. Büyük güçlerin bunu sesli olarak düşünme zamanı çoktan gelmiştir. Bu doğruları ve gerçekleri birilerinin Rum-Yunan ikilisine anlatma zamanı gelmiştir.ABnin de Rum tarafını çözüme yönlendirme zamanı gelmiştir.
Rumun görüşme masasına gelmesini bekleyemeyiz. Yoğun bir tanıtma kampanyası başlatmalı ve bu yolda anavatanımız Türkiyenin desteğini istemeliyiz. Bağımsızlık noktasında tutunabilmek için Kıbrıs Türk halkı olarak , KKTC olarak çaba harcamalıyız.
Kıbrısta çözüm ve anlaşma ancak , iki ayrı bağımsız ve egemen iki devletin birbirini tanımasıyla mümkündür….