Kıbrıs sorununun çözümünde büyük fırsat yakalandığı inandırıcı olabilir mi?

<p class="MsoNoSpacing"><span>

Abone Ol

 

Günümüzde toplumlararası müzakereler devam ediyor. Masada Avrupa Komisyonu  Başkanının  Temsilcisi Peter Van Nuffel   de var.Bunun da anlamı şudur. Brükselin Kıbrıs sorunu ile ilgili  görüşmelerden  ve süreçten anında haberdar olduğudur.Geriye dönüp baktığımız zaman BM uzun yıllardan beri uluslararası herhangibir sorunu  çözdüğü görülmemiştir. BM ve AB Kıbrıs sorununun çözümünden kendisine pay çıkarmak istemektedir.

 2000li yılların ilk günlerinden itibaren Annan Planı gündeme gelmeye başlamıştı. Nisan 2003de  nedeni ne olursa olsun kapılar açılmıştı… Dış güçlerin çeşitli vaatleri, sözleri ve ikna edici  tavırları ve yaklaşımlarına  halkımız  sıcak bakmış    ve onlara  inanmış ve güvenmişti.Verilen vaatlere ve sözlere inanan Kıbrıs Türk halkı 24 Nisan  2004de Annan Planı referandumunda ‘evet demişti.  Rumların ‘hayır , Türklerin ‘evet demesi halinde ödüllendirileceğimize,  inandırılmıştık!... Neticede evet demekle bir şey kazanmadık , üstelik kaybettik. Yıllardan beridir Kıbrıs Türk halkına , zaten siz Annan  Planına ‘evet demekle devletinizden ve egemenliğinizden vazgeçmiştiniz derken anavatanımız Türkiyeye  önerilerinizi Rumların ‘evetdiyebileceği şekle getiriniz demeye başlamışlardı…

24 Nisan 2004 Annan Planı Referandumunda ‘evet demesine rağmen , Kıbrıs Türk halkına uygulanan ambargolar ve  izolasyonlar aradan 11 yıl geçmesine rağmen kaldırılmadı, Kıbrıs Türk halkı  dünya ile bütünleşemedi. Rumlar ‘hayır dedikleri halde ödüllendirilerek ABne tam üye olarak kabul edilmişlerdir. Neticede Kıbrıs Türk halkı ‘evet demekle ödül yerine hava aldı, izolasyonlar ve ambargolar kaldırılmadı, Kıbrıs Türk halkı dünya ile bütünleşemedi. Rumlar hayır dediler ve hiçbir bedel ödemeden hayatlarına  devam ettiler.

Gelinen aşamada  ABne üye olmak Rumlara iyi gelmedi. Rum ekonomisi çöküntüye geçti. Güney Kıbrıs ekonomik bir kriz yaşadı ve yaşamaya devam ediyor. Rum ekonomisinin daha kötüye gitmemesinin nedeni KKTC halkının Güneye geçerek yapmış oldukları alış verişlerle bulundukları katkılardır. Rum halkı bankalardaki hesaplarına  ulaşamadıkları gibi ,  Rumların  maaşlarında düşüşler yaşandı… Yunanistan iflas etti.  Aslında Rum tarafının ekonomisi Yunanistandan daha kötüdür.  Rum tarafında ve Yunanistanda bu olumsuzluklar yaşanırken  Kıbrıs Türk halkı rahattı. 2004de Kıbrıs Türk halkının ekonomisi Rumlara göre kötü idi ve Rumların  önemli bir bölümü siyasi bir çözüme gidilmesini istemiyordu.

Rumları o günde güçlü olan ekonomileri ABne tam üye olmalarının ardından geçen süre içerisinde Güney Kıbrısın ekonomisi Yunanistandan daha kötü durumda olup dibe vurmuştur.  Şimdilerde  Kıbrıs Türk halkı olası bir ortaklık  çözümü ile birlikte Rumların borçlarına da ortak olmak durumunda kalacaktır. Bu bakımdan da olası bir Federal devlet yapısından uzak durmalıyız… Rum ekonomisinin çöküşünün nedeni iddia edildiği gibi Kıbrıs sorununun  siyasi çözümsüzlüğü değildir. Dış güçlerin hedefi  Kıbrısı birleştirmek ve kendi çıkarları doğrultusunda Birleşik Kıbrısa yön vermektir. İddia edildiği gibi Birleşik Kıbrısın oluşması halinde hem Rum ve hem de Türk ekonomisi  düzelecektir. Bunlar inandırıcı değildir. Bu ayak oyunlarını 2004de de yaşamıştık.

Kıbrıs Türk halkı olası bir referandumda ‘hayır diyerek dış güçlerin oyununa gelmeyecektir.

Cumhurbaşkanımız sayın Akıncı, .“..Herşey , güllük ve gülistanlık değil, bu bir dikenli yoldur. Unutulmamalıdır ki 47  yıldır yürünen  bir yoldur. Artık çözümün de zamanı gelmiştir… Anlaşma olması halinde  tüm KKTC vatandaşlarının Birleşik Kıbrıs ve ABnin  vatandaşı olacaklardır… halkımızın hayrına olmayacak , sizlere mutluluk getirmeyecek , sizlerin  geleceği için  iyi olmayacak bir anlaşmanın  altına  zaten  imza atmam ..” demiştir.

Basınımızda yer alan haberlere göre Kıbrıs müzakereleri, hükümet ve Parti icraatları konularında halkı bilgilendirmek için CTP-BGin  başlatmış olduğu bölge toplantıları çerçevesinde 8 Eylülde İskele Atatürk Kültür Merkezinde yapılan toplantıda CTP-BG Genel Başkanı ve II. Cumhurbaşkanı sayın M.A.Talat, müzakerelerde ciddi bir ilerleme  olduğunu , özellikle yönetim ve güç paylaşımı , ekonomi ve AB başlıklarında çok ciddi yaklaşımlar teyit edildiğini ve  yenilerinin  eklendiğini kaydetti.

Annan Planında olduğu gibi , Mülkiyet Komisyonu kriterlere göre terkedilmiş  mallarla ilgili nihai kararı verecek. Bunu  Rum tarafının kabul etmesi çok önemli bir ilerlemedir. O bunun malını alacak , bu onun malını alacak lafları külliye yalandır dedi.

 17 Eylülde Güzelyurtta gerçekleştirdiği bilgilendirme toplantısında da konuşan CTP-BG Genel  Başkanı ve KKTC 2. Cumhurbaşkanı  sayın  Mehmet Ali Talat: “….Kıbrıs müzakerelerinde çözüm Kıbrıs Türk halkı için hayati bir önem taşımaktadır… Referandumda Türklerin ‘hayır demesi bizleri derin bir izolasyona iter… KKTC iç hukukuna göre verilmiş koçanlar elbette ki geçerlidir, vardır, yasal olarak tescil edilmiştir ve varılacak bir anlaşmayla ortaya çıkacak yeni düzenlemede Rum ve Türk bağımsız  bir mülkiyet  Komisyonu   oluşacak. Bu komisyon konuları  değerlendirip kriterlere göre karar verecek … İzolasyonlardan  kaynaklanan  nedenlerle  ekonomimizde  yaşanan  sıkıntıları görüyoruz. Hepsinin de nedeni Kıbrıs sorunudur.    Çözüm Kıbrıslı Türkler için  tartışılmaz önemdedir. Kıbrıslı Rumlar  , 2004 referandumunda “yoksul Kıbrıslı Türkleri biz mi kalkındıracağız”  diye  düşünerek zenginliklerini Kıbrıslı Türklerle paylaşmak  istemediler ve çözüme hayır dediler. Fakat gördüler ki çözümsüzlük onları da vurdu. Kıbrıs sorununun çözümü Kıbrıs  Rum ekonomisini ayağa kaldıracak bir gelişme olacaktır. Kıbrıslı Rumlar  da artık bunun bilincindedir… Rumların ‘hayırı ile Türklerin ‘hayırı ayni değildir. Kıbrıslı Türklerin  uluslararası Hukukun dışındadır ve  Türkiye dışında  kimse  KKTCni  tanımamaktadır. Kıbrıs Türk halkının  çözüm konusunda  son derece  doğru karar vermesi şarttır…” dedi.

CTP-BGin  24 Eylülde de Gazimağusada  Mağusa Kültür ve  Kongre Merkezinde gerçekleştirdiği bilgilendirme toplantısında konuşan CTP-BG Genel Başkanı ve 2. Cumhurbaşkanı sayın Talat, KKTCnin  3ncü Cumhurbaşkanı sayın Eroğlunun vizyonu “çözümsüzlük”  olduğu  için müzakere sürecini adeta “sağırlar diyaloğu” şeklinde yürüttüğünü  ileri sürerek Eroğlunun 5 yıl boyunca müzakere sürecini bloke ettiğini savundu….

Günümüzde görüşmelerle ilgili olarak yerel basınımızda çeşitli yorumlar vardır. Gerçek şu ki görüşmelerden olumlu bir sonuç çıkması konusunda iyimser olmak için hiçbir neden yoktur. Son 15 gün içinde Anastasiadisin gittiği Londrada, Şikagoda ve Newyorkta söylediklerine bakılırsa siyasi bir çözüm için ufukta en küçük bir umut yoktur!... Anastasiadis hayal görüyor!...

30 Eylül 2015de BM Genel Kurulunda yapmış olduğu konuşmada Anastasiadis çözüm için kırmızı çizgilerimiz : “…Türk Askerinin Adadan çekilmesi , garantilerin  kaldırılması ve bütün Kıbrıslıların dört özgürlüğünün  (Serbest yerleşim, serbest dolaşım, mülk edinme ve çalışma) tanınmasıdır…” dedi.

Newyorkta katıldığı “EKO”  etkinliğinde de Anastasiadis: Tüm göçmenlerin Girne, Güzelyurt , Alsancak ve  Mağusaya dönebileceği bir siyasi çözümden bahsetti….

Kıbrıs Türk halkının   ne istediğini , ne istemediğini soran yok!... Türkiyeden  başka KKTCni tanıyan yoktur noktasından hareketle , nasıl olsa devletimizi tanıyan yoktur ve KKTC tanınmayacaktır diyerek, siyasi eşitliğimizden , egemenliğimizden, self-determinasyon hakkımızdan, 1960 Garanti Anlaşmalarından ve  32 yıllık devletimiz KKTCden vazgeçmeyeceğiz, Ruma yama olmayacağız…..

 Malına ve mülküne sahip çıkma adına , bu topraklarda bayrakları altında  özgür ve egemen olarak  yaşama adına, KKTCni yaşatma ve yüceltme adına  Kıbrıs Türk halkı bu kez , siyasi çözümün adı ne olursa olsun ,kim ne derse desin olası bir referandumda ‘hayır diyecektir, başka çıkar yolu yoktur!...

 

Sonuç olarak; Bazı kesimlerin Kıbrıs sorununun çözümünde  büyük fırsat yakalandığı iddiaları  ciddiye alınamaz. Özellikle  mülkiyet ve toprak konusu onbinlerce insanımızı rahatsız ederken , göçe zorlama ihtimali varken  siyasi bir çözümden bahsetmek hayal değil de nedir!....