İki Kurucu Devlete dayalı , iki bölgeli bir Federal Kıbrıs Cumhuriyeti kurulacaksa Kuzeyde sınırları belirlenmiş bir Kurucu Federal Türk Devleti ve Güneyde de Kurucu Federal Rum Devleti olacak deniliyordu….
Ancak şimdilerde yersiz ve zamansız bir şekilde KKTCdeki eski Rum mülklerinin bir şekilde tazmini ve takası konuşulur ve de Kıbrıs Türk halkı huzursuzluk yaşarken belki de uzun yıllar sürecek tartışmalı ve kavgalı bir dönemin temelleri atılmaya başlanıyor. Rumlar 1974 öncesi mal sahibi ilk söz hakkına sahip olmalı derken Kıbrıs Türk halkı da ilk söz hakkı 40-41 yıldan beri bu evi, iş yerini veya arazileri kullananların olmalıdır diyor. 40 yıldan beri çok el değiştiren arazi, ev, dükkan ve başka mülkler vardır. Yıkılıp yeniden inşa edilen evler, apartmanlar, işyerleri oteller vs vardır…
Kıbrısta bir anlaşma olmasının önünde en büyük engel Rumların zihniyetidir. Rumun kabullenemediği çok şey vardır. Rumlar, Megali idea hayalleri çerçevesinde yer alan Enosise giden yolun daima açık olmasını istemektedir.
Rumlar Kıbrıs Türk halkının egemenliğini, eşitliğini ve de iki bölgeli, iki toplumlu Federal devlet sistemini kabul edemiyorlar. Halbuki yıllardan beri BM Parametrelerinde yer alan Kıbrısla ilgili bir siyasi çözümde siyasi eşitliğe dayalı, iki toplumlu Federasyon öngörülmektedir. Rumlar bir taraftan böyle bir çözüme evet derken diğer yandan da böylesi bir çözümü berhava etmek için sürekli olarak çareler üretmeye çalışmaktadırlar.
Her şeyden önce İki bölgeli , iki toplumlu , siyasi eşitliğe dayalı bir Federal bir siyasi çözüm tercihi olacaksa Rumun Kuzeyde ne işi var? , Türkün Güneyde ne işi var?
Bulunacak siyasi bir çözümde kesinlikle serbest dolaşım, serbest yerleşim ve serbest mal-mülk satın alınması gibi üç özgürlükler olmamalı, AB normları uygulanmamalıdır.
Kıbrıs Türk halkının siyasi eşitlikten ve iki kesimlilikten vazgeçmesi mümkün değildir. Bu değerler sürdürülebilir adil ve kalıcı bir anlaşma için büyük bir önem arz etmektedir. Öte yandan Rumlar, tarihin derinliklerinden gelen çağ dışı düşüncelerle Megali- İdea hedefleri doğrultusunda Kıbrısı Helen adası olarak görmekten vazgeçmek durumundadırlar.
Bugüne kadar yapılan çeşitli açıklamalarda siyasi eşitlik ve iki kesimlilik açıkça BM Genel Sekreteri tarafından da yapılmış olup Kuzeyde Nüfus ve Mülkiyet çoğunluğunu Kıbrıslı Türklerde , Güneyde de Kıbrıslı Rumlarda olacağı açıkça ortaya konulmuştur.
Güneyde Rumlar müzakerelerde yer alan temel ilkeleri ihlal eden bir yaklaşım içindedirler.Rumlar , 1974 öncesi koşulları yaratmak çabası içinde olup Kıbrıs Türk halkını bir şekilde çaresiz duruma getirmeyi hedeflemektedirler.
Siyasi eşitliğin , iki kesimliliğin ve egemenliğin olmadığı bir anlaşmada Kıbrıs Türk halkına yaşama hakkı yoktur, dolayısıyla böyle bir anlaşma ile Kıbrıs Türk halkının geleceğe ümitle bakması söz konusu olamaz.
Mülkiyet konusu ümitsiz bir vakıadır. Mülkiyet ve toprak sorununun çözümü Kıbrıs Türk halkını 1974 öncesine götürmemelidir.Global çözümün dışına çıkılamaz….Kıbrısta siyasi bir çözüm isteniyorsa kesinlikle global bir çözüm olmalıdır…
21 Aralık 1963 Kanlı-Noel saldırılarıyla Kıbrıs Türk halkı , 1963-1974 yılları arasında 103 köyden göç etmek durumunda kaldılar. Kıbrıs Türk halkı yüzlerce şehit , binlerce yaralı verdi. İşini gücünü kaybetti. Neden sadece KKTCde yer alan mülkiyetteki tazminatlar konuşuluyor. Kıbrıs Türk halkının 1955-1958 ve 1963-1974 yılları arasında yaşadığı mağduriyetler ve kaybettikleri , maddi ve manevi değerleri ve de dolayısıyla alması gereken tazminatlar konuşulmuyor, neden? Her iki dönemde Kıbrıs Türk halkı yüzlerce şehit binlerce yaralı verdi. Bu kayıplarımızın hesabını Yunanistan mı yoksa ona destek olan büyük güçler mi verecek, kim verecek?
1963den beri yaşanan olumsuzlukların sorumlusu , savaşların sorumlusu Rum-Yunan ikilisidir.Gelinen aşamada Yunanistan savaş tazminatı ödemek durumundadır, bu konu mutlaka gündeme getirilmelidir!....
Rumlar, Bulunmasını istedikleri bir siyasi çözümde KKTCnin ortadan kaldırılmasını , Garanti Anlaşmalarının iptalini ; Kıbrıs Türk halkının ‘sözde Kıbrıs Cumhuriyetine yama olmasını istiyor. Demek ki Kıbrıs Türk halkına bu adada hayat hakkı tanımak istemiyorlar.
Zaten kabahat Türk tarafında değil mi? Neden ‘Adil ve Kalıcı bir siyasi çözümün bulunamayacağı bir ortamda görüşme masasına oturduk ? Sonuç alınması mümkün olmayan bu görüşme masasında ne işimiz vardı? Onu anlamış değiliz ….
Nihayetinde AB ve BMnin desteğinde olan Rum-Yunan ikilisi ile bir siyasi çözüme varılamaz .Federal sistemin görüşüldüğü bu ortamda KKTCne neden yer yoktur? Bu anlamda mevcut görüşme ortamı bir an önce sonlandırılmalıdır. Rum Yunan ikilisinin hedefi Kıbrıs sorununu bir oldu bitti ye getirmek çabası içindedirler.
Sonuç olarak : Kıbrıs Türk halkı ancak KKTC ile var olabilir . Aksi halde Kıbrıs Türk halkı yok olmaya mahkumdur….