Kıbrıs Türk halkı , 1959 Zürih ve Londra Anlaşmalarına ,1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anlaşmalarına imza koymuş iki halktan biridir. 1960 Anlaşmalarına ve bu anlaşmalara dayalı BM Güvenlik Konseyi kararlarına göre “İki eşit tarafız , kesinlikle çoğunluk-azınlık” değiliz. Kıbrıs Türk halkı 1960 Kıbrıs Cumhuriyetinin eşit haklara sahip iki ortağından biridir. İngiliz Koloni Hükümetinin egemenliğini Kıbrısta Türk ve Rum halklarına vermesiyle Kıbrıs Cumhuriyeti meydana gelmiştir.
Anavatanlar olarak Türkiye ve Yunanistanın yanında garantör devlet olarak İngiltere ve de İki halkın liderleri bu anlaşmalara imza koyarken liderler halkları adına kendi kaderlerini tayin hakkını kullanmışlardır. O günde Enosis peşinde koşan Rum halkı ve Taksim peşinde koşan Kıbrıs Türk halkı self-determinasyon haklarını ayrı ayrı kullanarak bu hedeflerinden vazgeçtiklerini beyan etmişlerdi.
19 Şubat 1959da Londra Anlaşmalarını imzalayıp geri döndükten sonra Rum cephesindeki bazı unsurlar Makariosu “Yeminini çiğneyip Enosisten vazgeçmekle” suçlarken , attığı imzanın mürekkebi kurumadan Makarios, “...Kıbrıs Cumhuriyeti Enosise sıçrama tahtasıdır…Cumhuriyetin tüm olanaklarını kullanarak yeni bir mücadele vereceğiz…” diyordu.
21 Aralık 1963de başlatılan Rum saldırıları bir kaç gün içinde Kıbrıs Türk halkını; yok etmek, esir almak, Adada Rum egemenliğine dayalı bir HELEN Cumhuriyeti kurmak ve ardından ENOSİSi gerçekleştirmek amacına yönelikti. Kıbrıs Türk Halkı “Varoluş ve Özgürlük Mücadelesi”ni; Anavatanına güvenerek TMTnin liderliğinde ; yediden yetmişe , kadınıyla, erkeğiyle,Rum hakimiyeti altına girmemek,Batı Trakya Türkleri gibi azınlık statüsüyle yönetilen acı ve dehşet verici bir duruma düşmemek,hele GİRİT örneğinde olduğu gibi çok trajik bir sonuçla karşı karşıya kalmamak için , Atatürk İlke ve Devrimlerinden aldığı ilhamla büyük bir azim ve kararlılıkla direnişini kahramanca sürdürdü ve 1974 Barış Harekatının mutluluğuna erişti.
1968 yılından beri devam etmekte olan görüşmelerde taraflardan birinin diğerine “senin self-determinasyon hakkın yoktur” deme hakkı yoktur . Kıbrıs Türk halkının self-determinasyon hakkı ile ilgili gerçekler BM kayıtlarına da geçmiştir. BM kayıtlarına göre de Kıbrısta iki halkın egemen varlığı kabul edilmektedir. Kıbrıs Türk halkı olarak elde etmiş olduğumuz bu self-determinasyon ve egemenlik haklarımıza sahip çıkmalıyız….
GKRY, AB üyesi ve “meşru hükümet” olduğuna inandığı sürece Kıbrısta bir uzlaşma ve anlaşmaya ihtiyaç duymayacaktır ve zamana oynamaya devam edecektir.
541(1983) ve 550(1984)sayılı BM Güvenlik Konseyi kararlarının ardından ABnin 1 Mayıs 2004 itibarıyla GKRYni ‘sözde Kıbrıs Cumhuriyeti olarak ABne üye kabul etmeleriyle Kıbrıs sorununun siyasi çözümsüzlüğüne neden olmuşlardır. Bu kararlarda hak ve adalet yoktu !....
KKTCni tanımayan AB ve BM , ABD ve İngiltere Kıbrıstaki siyasi çözümsüzlüğün en büyük sorumlularıdır……
Geçmişte 1960 Kıbrıs Cumhuriyetinin eşit iki ortağı olan Kıbrıs Türk ve Rum halklarının şimdilerde iki ayrı bağımsız ve egemen devletleri vardır.Kıbrıs Türk ve Rum halklarının iyi komşuluk münasebetleri içinde yan yana yaşama düşüncelerini geliştirmeleri kalıcı barışı da beraberinde getirecektir….
Çözümün tek şekli bazılarının düşündüğü gibi federasyon ve/veya Birleşik Kıbrıs değildir….Böyle bir siyasi çözüm Kıbrıs Türk halkının sonunu getirecektir….İki bölgeli , iki toplumlu , siyasi eşitliğe dayalı Federasyon gibi bir siyasi çözümde AB normlarının da devreye girmesiyle iki bölgelilik tamamen ortadan kalkacak , Rumlar tarafından çoğunluk-azınlık konusu gündeme getirilecek ve Enosise giden yolda üniter Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti oluşacaktır. Bu yolun dönüşü olamaz onun için Federasyona hayır demeliyiz….
Gelinen aşamada sonuç alınması mümkün olmayan görüşmelere büyük güçlerden gelen baskılarla yeniden başlanmıştır. Bu görüşmeler Kıbrıs Türk halkına iyi bir gelecek vaat etmemektedir…. Annan Planı döneminde verilen sözleri ve vaatleri Kıbrıs Türk halkı unutmuş değildir ve bir daha asla diyor…
KKTC hür , bağımsız ve egemen bir devlet olarak yoluna devam etmelidir. KKTCnin tüm dünyaya entegre olmasının tek ve yegane yolu tanınmasıyla mümkündür. Federal bir devlet çatısı altında ABne entegre olmak Kıbrıs Türk halkının sonunu getirecektir.
AB üyesi Yunanistanda Batı Trakyada , Rodosta, ve diğer köy ve kentlerde yaşayan Türklerin durumu ibret vericidir!... Unutmayalım ki Rumların en büyük hedefi Kıbrıs Türk halkını Osmosis yoluyla Girit misali yok etmek ve Megali İdea çerçevesinde hayat bulan Enosisi gerçekleştirmektir.
Saldırgan tavırları , haksız ve hukuksuz ve adaletsiz tutumlarıyla Kıbrıs Türk halkına asla güven vermeyen GKRY ile Birleşik Kıbrıs/ Federal Devlet yaratmak mümkün değildir. KKTCnin tanınması Kıbrıs Türk halkı için meşru bir haktır.
Kıbrısta iki egemen devletin varlığı kabul edilmelidir. Kıbrısta iki egemen devletin varlığının kabulü üzerinden gelecek uzlaşma da siyasi bir çözüm şeklidir.Kıbrısta çözüm ve anlaşma mevcut gerçeklerdedir. Kıbrısta yaşanabilir , adil ve kalıcı bir siyasi çözüm ancak KKTCnin varlığının kabulü ve tanınmasıyla mümkündür…
Kıbrıs Türk halkı olarak, KKTC olarak AB ve BMden büyük güçlerden hak ve adalet bekliyoruz. KKTCnin tanınması ve BMe üye olarak kabul edilmesi bir hayal olmamalıdır….