KIBRIS TÜRK HALKININ 27-28 OCAK 1958 DİRENİŞİ VE ÖNEMİ (3)
O günde, Lefkoşa’da Çağlayan bölgesinde yaralanan bir gencimizi özel bir hastaneye götüren araç İngiliz askerlerinin dur emrine uymayınca otomatik silahlarla tarandı. Arabada bulunan Mustafa Ahmet (20), İbrahim Ali (19) ve Sermet Ali Kanat (20) şehit oldular. Ayni gün Mağusa’da da Fuat Yusuf (33), Safa Muharrem (28) olmak üzere 2 Şehit verdik. Böylece iki günde Lefkoşa’da 5, Mağusa’da 2 şehit vermiş olduk.
Kıbrıs Türk Halkının Ulusal Varoluş Mücadelesi incelendiği zaman 27-28 Ocak 1958 direnişi İngiliz Sömürge Yönetimine karşı baş kaldırı niteliğini taşıyan bir direniştir. Bu tarihi günler, Kıbrıs Türk Halkının varlığını ve bu varlığının tarihten gelen haklarını dünyanın dikkatine sunduğu ve haykırdığı günlerdir.
1 Nisan 1955 tarihinde faaliyete geçen Rum tedhiş örgütü EOKA’nın faaliyetlerinin etkisinde kalan İngilizlerin bir karar aşamasına geldiklerini görmekteyiz. O günlerde “Kendi Geleceğini Tayin Hakkını” self-determinasyon hakkı çerçevesinde gören Rumların etkisinde kalan İngiliz Yönetimi , Kıbrıs’ı Rumlara bırakmayı hedefliyordu!.. Ne yazık ki Adanın eski sahibinin Rumlar değil, Türkler olduğunu göz ardı edeceklerdi!..
Ne var ki, 27-28 Ocak 1958’de Kıbrıs Türk Halkının toplumsal tepkisi büyük olmuş ve bu tür hesapları alt üst etmiştir. Gelişen olaylarla Kıbrıs sorunu yeni bir döneme girerken büyük Türk milleti bu davaya yürekten sahip çıkıyordu. Bu gelişmelerle birlikte artık Kıbrıs Türk Halkının yalnızlığı sona eriyordu. Gelinen noktada, Ocak 1958’de Kıbrıs Türk gençliği; İngiliz Yönetiminin tanklarına, zırhlılarına, makineli tüfeklerine, gaz bombalarına karşı taşla sopayla ve yumrukla karşı duruyordu. Bu dönemde Kıbrıs Türk gençliği tarihin akışını kanları ve canları pahasına değiştiriyordu.
Kıbrıs Türk gençliğinin, Kıbrıs Türk Halkının tek ses vererek gerçekleştirdiği 27-28 Ocak 1958 direnişinin Kıbrıs Türk Halkının milli mücadelesinde çok ama çok önemli bir yeri vardır. 27-28 Ocak 1958 direnişi her şeyden önce bir başkaldırı niteliğindeydi. 27-28 Ocak 1958 direnişi; Kıbrıs Türk Halkının tarihin derinliklerinden gelen haklarını dünyaya haykırdığı günlerdir. 27-28 Ocak 1958 Direnişi, Kıbrıs Türk Halkının Rum-Yunan ikilisinin Enosis hayallerine karşı mücadele azmini kamçılamıştır.
O günlerde Kıbrıs Türk Halkı İngiliz askerlerinin gaz bombalarına karşı, makineli tüfeklerine karşı, tanklarına karşı; taşlarla, sopalarla, şişelerle karşı koymuştur. Kıbrıs Türk gençliği o günde tarihin akışını kanlarıyla , canlarıyla değiştirmiştir. Kıbrıs Türk Gençliğinin, Kıbrıs Türk Halkının, 27-28 Ocak 1958 direnişi, Kıbrıs Türk halkı dikkate alınmadan, Kıbrıs sorununda varılacak herhangi bir siyasi çözümün yaşama şansı olmadığını gözler önüne sermiştir. Kıbrıs Türk Halkının 27-28 Ocak 1958 direnişi, Kıbrıs Türk Halkının ve anavatanımız Türkiye’nin pozisyonunu güçlendirmiştir. O günlerde Kıbrıs Türk Halkı , genciyle, yaşlısı ile, kadını ile tüfeksiz, topsuz, silahsız da kalsa bu topraklarda hak iddia etmiştir ve bundan sonra da hak iddia edeceğinin mesajını Rum-Yunan ikilisine İngiliz’e ve tüm dünyaya vermiştir.
1958 yılı, her yönüyle Kıbrıs sorunu ile ilgili en ciddi kararların alındığı bir yıldır. 1958 yılı, Kıbrıs Türk halkı için en kritik günlerin yaşandığı bir yıldır. 1958 yılı, Kıbrıs’ta toplumlararası çatışmaların tırmandığı bir yıldır. 1958 yılı, Kıbrıs’ta Türk ve Rum halklarının bir iç savaşa doğru geldiği kritik bir yıldır. 1958 yılı içinde ‘Taksim’ tezi, artık Kıbrıs Türk Halkı için Ulusal bir dava niteliğini kazanmıştır. 1958 yılı, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti de Taksim’in Türk Milletinin verebileceği tavizin son sınırı olduğu yönünde bir tavır ortaya koyduğu bir yıldır.
1958 yılı, Kıbrıs Türk Halkının varlığına, onuruna ve yaşama haklarına yönelen olağanüstü tehditler karşısında ayaklandığı bir yıldır. 1958 yılı, Kıbrıs Türk Halkı için gözünü budaktan sakınmayan, yiğit ve özverili bir kuşağın; yaşamını ve geleceğini ortaya koyduğu bir yıldır. 1958 yılı, Kıbrıs Türk gençliğinin tarihi sorumluluklar üstlendiği bir yıldır. 1958 yılı, Kıbrıs Türk Halkının, Rum-Yunan ikilisinin Megali-İdea hayallerine karşı aktif direnişe geçtiği bir yıldır. 1958 yılı, Kıbrıs Türk Halkının genciyle, yaşlısı ile kadını ile erkeği ile Sömürgeci İngiliz Yönetimine ve de Enosis hayalleri peşinde koşan Rum Halkına karşı aktif bir mücadelenin yürütüldüğü bir yıl olmuştur.
1958 yılı, Kıbrıs Türk Halkının geleceğe umutla bakmasına vesile olan olaylarla dolu bir yıl olmuştur. Genel olarak 1950’li yıllara bakacak olursak; bu dönemde Kıbrıs Türk Halkı ; varlığını dinamik eylemlerle vurgulamazsa, yaşama ve var olma haklarını dünyaya duyurmazsa, yakın gelecekte iş işten geçmiş olacaktı.. Gerçek şu ki; bu dönemde Kıbrıs Türk Halkının toplumsal tepkisi düşmanlarının hesaplarını alt üst etmiştir. Kıbrıs Türk Halkı tarihin akışını kanlarıyla ve canlarıyla değiştirmiştir. Kıbrıs Türk Halkı, Rum-Yunan ikilisinin Enosis mücadelesine karşı, EOKA tedhiş örgütüne karşı; bugün kuruluşu 1 Ağustos 1958 olarak kabul edilen Türk Mukavemet Teşkilatı harekete geçerek Rum-Yunan ikilisinin Megali-İdea hayallerine hele bir ‘dur’ demiştir.
Verilen mücadelenin ardından ne yazık ki büyük güçlerin de girişimleriyle Kıbrıs Türk Halkının ‘Taksim’ tezi bir kenara bırakılacaktı!.. 19 Şubat 1959 Zürih ve Londra Antlaşmaları temelinde Türkiye, İngiltere ve Yunanistan’ın garantörlüğünde 16 Ağustos 1960 Lefkoşa Antlaşmaları ile Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edildiği günde 950 kişilik Yunan Askeri Alayı ve de 650 kişilik Türk Askeri Alayı adaya ayak basarken 82 yıllık bir aradan sonra Kıbrıs Türk Halkı, Türk Askerine yeniden kavuşmanın mutluluğunu yaşıyordu..
Ama ne yazık ki 1960 Kıbrıs Cumhuriyetinin kuruluşunu kabullenemeyen Rumlar, kısa bir süre sonra anayasada değişiklik yaparak Enosis’e giden yolu açmak isteyecekler ancak Kıbrıs Türk Halkı ve Anavatanımız Türkiye bu değişikliklere izin vermeyecekti. 21 Aralık 1963 Kanlı Noel silahlı saldırıları ile hedeflerine ulaşmak isteyen Rum-Yunan ikilisine karşı Kıbrıs Türk Halkı Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) etrafından bütünleşerek Anavatanımız Türkiye’ye güvenerek 11 yıl boyunca büyük mücadeleler verdi.
21 Aralık 1963 Kanlı Noel silahlı saldırılarının gerçekleştirildiği günde 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti İçişleri Bakanı Yorgacis’in ve de Glafkos Klerides’in ve de Papadopulos’un beyin takımını oluşturduğu Akritas planında ana hedef; Garanti Antlaşmalarının ortadan kalkmasını sağlamak ve Enosis’e giden yolu açmaktı!.. O günde Rum liderliği “Garanti Antlaşmalarını ortadan kaldırdıktan sonra önümüzde bizi bir Plebisit ile kendi geleceğimizi seçmekten alıkoyabilecek hiçbir hukuki ve manevi engel kalmayacaktır” diye hayal içinde yaşıyordu!..
Kıbrıs Türk Halkı Rum-Yunan ikilisinin Megali İdea hayallerine karşı Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) etrafında bütünleşerek yıllarca direndi!.. Direndi!.. İstiklal Marşını Okuyabilmek için!. Direndi!. Ay Yıldızlı Bayrağı için!. Direndi!. Türklüğü İçin!. Direndi!. Vatanı için!.. Direndi!.. Geleceği için!.. Ve de Anavatanımız Türkiye, her zaman olduğu gibi Kıbrıs Türk Halkına kucak açtı ve de mücadelemize sınırsız destek verdi.
15 Temmuz 1974’te Yunan Cuntası desteğinde RMMO ve EOKA-B’nin ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios’a karşı düzenlediği darbenin esas hedefi Enosis’in bir an önce gerçekleşmesini sağlamaktı. Nitekim Makarios’un yerine getirilen Nikos Sampson 17 Temmuz 1974’te Kıbrıs Helen Devletini ilan etmişti.
Bu gelişmelere Anavatanımız Türkiye’nin sessiz kalması asla söz konusu değildi. Nitekim Başbakan Bülent Ecevit, birlikte hareket etmek için diğer garantör devlet olan İngiltere’ye kadar gidecek ancak olumlu bir sonuç alamayacak ve de Anavatanımız Türkiye 20 Temmuz 1974 Barış Harekatını düzenleyecekti. 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs’ta her şeyden önce iki bölgelilik oluştu. Kıbrıs Türk Halkı can ve mal güvenliğine kavuştu. Kıbrıs Türk Halkı; bayrakları altında hür yaşama hakkını elde etti. 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile tarihin akışı değişti.
31 Temmuz-02 Ağustos 1975 tarihleri arasında Viyana’da gerçekleştirilen Nüfus Mübadele Antlaşmasının ardından BM denetiminde ve gözetiminde 65 000 Türk Güney’den Kuzeye ve 120 000 Rum da Kuzey’den Güney’e geçerken Kıbrıs’ta iki bölgelilik oluşuyordu. 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs’a barış ve huzur geldi. Yıllarca devam eden toplumlar arası müzakere sürecinde olumlu bir sonuç alınamamasının ardından 15 Kasım 1983’te bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edildi.
KKTC’nin ilanının ardından ilerleyen günlerde devam eden toplumlararası görüşmeler sonrasında 24 Nisan 2004 tarihinde gerçekleşen Annan Planı referandumunda Kıbrıs Türk Halkı; Rauf R. Denktaş’ın ‘Hayır’ demesine karşın; anavatanımız Türkiye’nin ısrarlı desteği ile ‘Evet’ derken Rumlar ‘Hayır’ diyecekti. Ne yazık ki ‘Hayır’ diyen Rumların 1960 Cumhuriyeti olarak 1 Mayıs 2004’te AB’ne üye olarak kabul edilmeleri sonrasında Rum-Yunan ikilisi daha da uzlaşmaz bir tutum sergileyecek ve de Kıbrıs sorunu bugünlere taşınacaktı.
Buna karşın yıllarca devam ettirilen görüşme sürecinde siyasi bir çözüm adına Türk tarafının verdiği tavizlere karşın Garanti Antlaşmaları iptal edilmeli Türk askeri Adadan gitmeli diyen Rum-Yunan ikilisinin 5+BM Crans Montana Konferansı’nı 07 Temmuz 2017’de sabahın erken saatlerinde terk etmelerinin ardından Federasyon görüşmeleri bir daha başlamamak üzere sona ermiştir.
O günde KKTC Cumhurbaşkanı sayın Akıncı: “Bu Bizim Neslin Son Denemesiydi” derken, T.C Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu “Federasyon görüşme süreci bir daha başlamamak üzere sona ermiştir” demişti.
Gelinen noktada Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde bağımsız ve egemen iki devletli siyasi çözümü dile getirerek KKTC’nin 5. Cumhurbaşkanı olarak seçilmesinin ardından sayın Ersin Tatar dün olduğu gibi bugün de KKTC’nin tanınmasına giden yolun açılması yönünde Anavatanımız Türkiye’nin desteğinde adımlar atmaya devam etmektedir. Nitekim gelinen noktada Türk Devletleri Teşkilatı Devlet Başkanları 9’ncu Zirvesi, 11 Kasım 2022’de Özbekistan’ın tarihi Semerkant şehrinde gerçekleştirildi. Konu Zirvede Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin teşkilata gözlemci üye olması kabul edildi.
KKTC Cumhurbaşkanı sayın Tatar: “Kıbrıs Türk Halkı; Türk Dünyasının ayrılmaz bir parçasıdır derken ayni günde yapmış olduğu açıklamada T.C Dışişleri Bakanı sayın Mevlüt Çavuşoğlu: “KKTC, Türk Devletlerine Gözlemci Üye olarak kabul edildi. Her zaman her yerde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yanındayız” ifadelerini dile getirmiştir.
Kıbrıs Türk Halkına düşen görev Anavatanımız Türkiye’nin desteğinde bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni yaşatmak ve tanınmasını sağlamaktır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa…