Tatar, Tomgüsehan’ın “Ada Karanlığından” kitabının tanıtım etkinliğine katıldı Tatar, Tomgüsehan’ın “Ada Karanlığından” kitabının tanıtım etkinliğine katıldı
1940 yıllar ülkemizin kültür yaşamı için çok önemlidir. 2.Dünya savaşını kazanacağını gören İngilizler yavaş yavaş halka özgürlüklerini geri vermesi sonucunda Ada’da yeniden bollaşan kağıt,kitap vb. malzemeler, yeniden gazete,dergi ve kitap basımının hızlanmasına neden oldu.
Bu bağlamda Semih Sait Umar ve bir avuç Kıbrıslı Türk aydın; kimlik arayışıyla, kendi kültürlerini yaşatmak, diğer kültürleri tanımak ve uygar dünyayla gelişmek için ilk yazın dergilerimizden birisi olan “Ocak”15 Aralık 1945 yılında yayımlarlar. Kıbrıs Türk Yazının “Yeni Mecmua’dan sonra Latin abecesi ile yazılan en eski ikinci dergisi olan "Ocak" Onbeş günde bir çıkan fikir ve sanat dergisidir. Derginin başlığının altında onbeşte bir yayımlandığı yazıyor; ama dergi ilk iki sayısı dışında, aylık olarak yayımlanıyor. 
Bu dergiler erkek yazarların yanında dört genç bayan öğretmen Urkiye Mine Balman, Pembe Marmara, Engin Gönül-Otan (Hazım Remzi)ve Nejla Salih Suphi. Bu şairler Kıbrıs Türk Edebiyatından 1940’lı yıllarda hececi-romantik akımının başlangıcını yapan isimlerdir. Biz onlara dört yapraklı yonca diyoruz.
Neclâ Salih Suphi, yıllarca dergilerde, gazetelerde şiirler yazmış ama bir türlü bunları  kitap olarak yayımlamamıştı. Evlatları  Nilden Eminer ve Nevhan Emin, onun şiirlerini “İçimdeki Dünya” adlı 240 sayfalık bir kitapta topladılar. Kıbrıs’taki ilk dönemi ve Londra’daki 2.dönem şiirlerini okuyacağınız bu eser çok önemli. Şiirimizdeki bir eksikliği,bir boşluğu dolduruyor. Eser,şairi tanımamıza ve genç kuşaklara ulaşmamıza vesile oluyor. okumanız salık verirken kızı Nilden Eminer, eser için şöyle diyor: “ Annem Necla Salih Suphi, 1940'h yıllarda Kıbrıs Türk edebiyat tarihine ismini yazdırmış öncü dört kadın şairden biridir. Tüm şiirlerini içeren bu kitap, onunla birlikte başladığım bir yolculuğun sonucudur.
Annem, 1940'lı yıllarda başladığı şiir çalışmalarına uzun bir ara verdikten sonra, 1994 yılında yeniden yazmaya başlayıp 2000 yılında hayatını kaybedene kadar devam etti. Önceden kitaplaştırmayı düşünmediği şiirlerini 1990'lı yılların sonlarına doğru kitap olarak yayınlamaya karar verince, onları düzenlemeye ve derlemeye başladı. Ancak 2000 yılının Haziran ayında aniden rahatsızlanıp beş ay içinde hayatını kaybedince, kitabının yayınlandığını göremeden aramızdan ayrıldı.
Bu beş ay süresince, annemin sağlığının iyi olduğu günlerde şiirlerini derlemek için birlikte çalışmaya başladık. Hasta yatağında, önce bilgisayara aktarıp kâğıda bastığım şiirlerini titizlikle inceledi ve gerekli yerleri düzeltti. Şiirlerinin sıralamalarını düzenledi. Bu işlemi bitirdikten sonra, şiir kitabının isminin "İçimdeki Dünya" olmasına karar verdi ve ilk defa daha fazla şiiri olduğundan, ancak kaybolduklarından bahsetti. Son aşama olarak da kitabının sayfa düzeninin, sayfa kâğıt türünün nasıl olmasını istediğini belirtti ve şiirlerinde kullandığı kelimeler ile harflerin hiçbir şekilde değiştirilmemesi konusunda ısrar etti. Ölümünden iki hafta önce, evde artık yatakta başını kaldıramaz halde iken bana beş ay önce kaybettiği ablasına ithaf ettiği şiirini yazdırdı. Bu son şiiri oldu...
Annemi kaybettikten hemen sonra kaybolan şiirler arka arkaya ortaya çıkınca bu yolculuk değişik bir boyut aldı. Viktorya Kız Lisesi'nden sınıf arkadaşı Merdiye Ziya'ya, annemin şiirlerini toparlayıp kitaplaştırma projesinden bahsedince, lise yıllarından beri muhafaza ettiği okul defterinde annemin şiirlerinin olduğunu söyledi. Merdiye Ziya, defterinin boş sayfalarına sınıf arkadaşlarının şiirlerini yazarmış. Kendisini ziyaret ettiğimde, defterinde annemin 1941 yılında yazdığı altı şiirini buldum.Bir başka buluşmada, annemin Lefke'de büyüdüğü aile evinde yaşayan yeğenim, bana orada bulduğu annemin el yazısıyla dolu sararmış bir defter verdi. Bu defterde, annemin 1940'lı yıllarda yazdığı doksan kadar şiir vardı. O an, hazine bulmuş gibi oldum. İlerleyen yıllarda, gazete arşivlerinde ve sahaflarda bulduğum Yedigün dergilerinde annemde olmayan başka şiirler de bulunca, şiir sayısı annemle birlikte derleyip düzenlediğimiz 90'dan 198'e çıktı.
Kitaptaki şiirler, kronolojik sırayla iki bölüme ayrılarak "1. Dönem" ve "2. Dönem" olarak düzenlenmiştir. Birinci Dönem, 1941-1970 yılları arasında Kıbrıs'ta yazdığı şiirlerden, İkinci Dönem ise 1994-2000 yılları arasında, çoğunluğunu ikamet ettiği Londra'da yazdığı şiirlerden oluşmuştur. İkinci bölümde, Londra'da eğitim verdiği süreçte yazdığı çocuk şiirleri ve iki tane de İngilizce şiir bulunmaktadır.
Son olarak, bu kitaptaki şiirler annemin derlediği gibi, yazıldığı dönemin edebiyat dili ile (örneğin ç yerine c, ρ yerine b, t yerine d, eğil yerine iğil kullanımı gibi) ve şiirlerindeki ahenk sesi bozmadan, kendi vasiyetine göre hiçbir değişiklik yapılmadan aslına sadık kalınarak derlenmiştir.
Bu yolculukta bana destek veren, katkıda bulunan, dinleyen herkese ve özellikle kardeşim Nevhan Emin'e teşekkür ederim.”
 
Necla Salih Suphi kimdir?
23 Mart 1926'da Lefkoşa'da doğdu. Kendinden iki yaş küçük erkek kardeşi Sedat'ı çok erken yaşta kaybedince, sekiz kardeşin en küçüğü olarak büyüdü. Babası, Lefke eşrafından Salih Suphi Efendi, annesi ise Sıdıka Hanım'dır.
Çocukluğu Lefke ve Lefkoşa'da geçen Necla Salih Suphi, 1936 yılında babasını kaybetti. İlk ve orta eğitimini Shakespeare Okulu'nda tamamladıktan sonra Viktorya Kız Lisesi'ne gitti. Şiir denemelerine öğrencilik yıllarında başladı ve 1945 yılında Öğretmen Koleji'nden mezun oldu. Önce Ayasofya İlkokulu'nda, ardından Viktorya Lisesi'nde Türkçe, Müzik ve El Sanatları öğretmenliği yaptı.
1952 yılında Ziraat Mühendisi Nevzat Hacıemin ile evlendikten sonra öğretmenliği bıraktı. Üç kızı ve bir oğlu oldu. 1968-1974 yılları arasında Limasol'da yaşadıktan sonra, 1974 yılının sonlarında ailesiyle birlikte Londra'ya göç etti. 1994 yılında, Londra'da faaliyet gösteren Ali Rıza Değirmencioğlu Okulu'nda öğretmenlik hayatına geri döndü ve aynı yıl, uzun bir dönem ara verdiği şiir çalışmalarına tekrar başladı. 1995 yılında eşini kaybetti.
1940'lı yıllarda "Hececi-Romantik Şairler" diye anılan şiir akımında yer alan ve Kıbrıs Türk Edebiyatı'nın öncü dört kadın şairinden biri olan Necla Salih Suphi'nin şiirleri, dönemin gazete ve dergilerinde yayınlandı. Şiirlerinin yanı sıra şarkı sözü yazarlığı da yaptı.
Necla Salih Suphi, 10 Kasım 2000 tarihinde Londra'da hayata gözlerini yumdu ve orada eşinin yanına defnedildi. Şiirleri, ilk defa kitap halinde, kendi arzusuna göre ve aslına sadık kalarak düzenlenmiştir.

İÇİMDEKİ DÜNYA
İçimdeki dünyayı size anlatabilsem Siz de oraya girip yerleşmek istersiniz Aralık pencereden içeriye bir bakıp Hayranlıkla, burası cennet midir, dersiniz.
Mavi gökler bulutsuz, mavi suları sessiz Taşı olmayan dümdüz yollarda yürürsünüz Mutlulukla parlayan çehreler görürsünüz Kaldırım kenarları çiçeklerle doludur Bu benim iç dünyamın dikensiz bir yoludur Burda duygular temiz, düşünceler berrakdır,Burda sevip sevilmek herkes için bir hakdır. İzini bulmazsınız yalanın ve riyanın Yeri yoktur burada şahsi menfaatların Ne topu tüfeği var, ne zehir zembereği Burada yaşayanlar kıskandırır meleği. Ne boynu bükük yoksul, ne bakışlarda hüzün Alnında bir nur parlar gördüğün bunca yüzün. Yapraklar aşkla sarhoş, sallanır yavaş yavaş İçin, dışın temizse gel benimle arkadaş.
İçimdeki dünyayı size anlatabilsem Siz de oraya girip yerleşmek istersiniz. Aralık pencereden içeriye bir bakıp Hayranlıkla burası cennet midir dersiniz.
Londra, 1996
 
KARTAL KANATLARINLA
Şehit Cengiz Topel'e
Kartal kanatlarınla gök kubbeyi delerek Bizim için can verdin Anayurttan gelerek. Yüz yirmi bin masuma hak, hürriyet getirdin İman dolu kalblere yeniden kuvvet verdin. Kıbrıs semalarının ruhun bekçisi oldu Yüz yirmi bin Türk kalbi senin sevginle doldu. Yüzünü göremedik, sesini duyamadık Tabudunun ardında yana yana ağladık... Ölümünle tanıdık, Tanrısal oldun bize Seni minnet, sevgiyle gömdük biz kalbimize.
Lefkoşa, 1964
YEŞİL LEFKEM - Dün -
Bir zamanlar bu adada yeşil bir Lefke vardı Her dalında bülbül öter, her yanda su akardı. Yemyeşildi ovaları, yemyeşildi bahçeler Sanki cennetten bir köşe, her mevsimde bu yerler. Yirmi, otuz işçi ile her bahçe bellenirdi İşçilerin sesleriyle her taraf şenlenirdi. Dağlar gibi yığdırdı bahçelerde yemişler Ne portokal bayramları kutlamışdır bu yerler... Zengin, fakir tasasızdı yoktu bir geçim derdi Çünkü Tanrı bu yerlere her şeyi bol bol verdi. Portokallar, mandarinler, sarı sarı limonlar Bahçelerde zeytin, hurma, her çeşit meyvesi var. Akşamları yamaçlardan kaval sesi duyulur Gece açar kollarını Lefkem huzurla uyur.
GİRNE DAĞLARI -1-
Rüzgârlara söylerken Kaç asrın türküsünü Ölsem de unutamam Bu felâket gününü Girne dağları bu gün Alevlerle yanarken İçimi sardı hüzün Anladım ki yılların O heybetli bekçisi Tarihlerin elçisi Kömür yığını yarın.
Güneşi selâmlıyan, Dalgaların kıyıya Hasretini anlıyan, Yem yeşil kollarını Açarak semalara Yıldızlarla koklaşan Dallarında sayısız Kuşları cıvıldaşan Girne dağlarım benim Sen yanarken benim de Yanıyor her bir yerim
Londra, 1995
GİRNE DAĞLARI II
Bir gece ansızın ses geldi camdan Rüzgâr uzaklardan haber getirdi Titredi korkuyla elimde şamdan Odama ölümün nefesi girdi Rüzgâr uzaklardan haber getirdi Girne dağlarını sarmış bir duman Alevler afaka açmış elini Silinmiş asırlar silinmiş zaman Susturmuş efsane türkülerini Alevler afaka açmış elini Bu günse o yeşil çamlarda kalan Rüzgârda savrulan bir yığın küldür Her sabah güneşi ilk selamlayan Kışınsa bulutlar ipekten tüldür Kışın sarındığı bir kara çöldür Kışın sarınır da buluttan tüle Kışın sarılırken ipekten tüle Yazın güneşi ilk selamlayandır
Londra, 1995