Kıbrıs Türk Vakıfları

Abone Ol

Kıbrıs uyuşmazlığına çözüm aranırken yapılması gereken en önemli husus Türk vakıflarına ait olan malların konuşulması tartışılmasıdır.

“Evkafın İngilizler emrinde ve kontrolünde her gün izzetinefsimi­ze saplanan hançerden farksızdı. Medeni bir halk olan bizlerin, bir vasi tarafından idare edilmesi ka­dar ağır ve hakaret teşkil eden bir muamele olamazdı. Bu yüzden yo­lumuz ne kadar çetin olursa olsun onu mutlak surette aşmamızın şart olduğu kabul etmiştik.” 1974 
Dr. Fazıl KÜÇÜK

Kıbrıs Barış Harekâtı son­rasında şu anda kapalı olan Maraş bölgesi sıklık­la gündem oluşturuyor. Son ola­rak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhu­riyeti Bakanlar Kurulu’nun aldı­ğı kararla bölgede envanter ça­lışmaları başlatılmıştır. Buna koşut daha ileri gidilerek bölge­nin turizme açılarak eski gün­lerine kavuşacağı söylemleri yi­nelenmeye başlandı. Gözden ka­çırılmaması gereken husus her­kesin konunun bir ucundan tu­tarak zemin kazanmak isteme­si de adeta yarışa dönmüş du­rumdadır.

Fazıl Küçük öncülüğü
Adadaki Türk vakıflarının uzun sayılabilecek bir süre İn­gilizlerin yönetimi altında kaldı­ğının unutulmaması gerekiyor. Toplum lideri Dr. Fazıl Küçük ile çalışma arkadaşlarının sür­dürdüğü uzun soluklu mücade­le sonrasında Vakıflar 15 Nisan 1956 tarihinde Türklerin yöne­timine devredilmişti. O günler­de 11 yaşımda olduğumu ve bu olaya tanıklık ettiğimi belirtmek istiyorum. Bu nedenle TRT’de konuya ilişkin olarak belgesel program çalışması yaptığımı da kaydediyorum.
Vakıfların devri sırasında İn­gilizler Türk yöneticilere 1.5 milyon sterlin para ödemesi yapmıştır. Bu paranın “kullanım bedeli” olarak verildiği özellik­le belirtiliyordu. Bu para ile şu anda Lefkoşa’da bulunan Saray Otel yapılarak Türk vakıflarının kullanımına verilmiştir.

Kıbrıs Türklerinin sigortası
Kıbrıs Adası, Osmanlılar tara­fından fethedildikten sonra ilk yapılan işlerden bir tanesi vakıf sisteminin kurulması idi. Bunun için de Lala Mustafa Paşa, günü­müzdeki karşılığı Sayıştay üye­liği olan Ömer Hilmi Efendi’ye Ahkamül Evkaf (Vakıf Anaya­sası) hazırlattı. Şu anda da ka­bul gören anayasanın dili, İs­tanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin çalışması ile 2003 yılında güncellenmiştir. Aradan geçen kısa sürede çeviriden kay­naklanan ortaya çıkan bazı ek­sikliklerin giderilmesi için çalış­malara devam ediliyor. 
Anılan anayasanın 1. madde­si “Vakıf malı Allah’ın malıdır” hükmünü içermektedir. Vakıf mallarının yönetimi için kuru­lan evkaf yönetimi, gereksinimi olan fakir, yardıma muhtaç olan Türklere gelirlerinin bir kısmı­nı dağıtıyordu. Yapılan bu yar­dımlarla Türklerin adadan baş­ka ülkelere göç etmeleri de en­gelleniyordu. Kıbrıs Türklerinin adada kalabilmelerinin sigorta­sı oluyordu.

İngiliz valisine yetki
1878 yılında adayı oldubitti­ye getirerek el koyan İngiliz sö­mürge yönetimi ilk iş olarak va­kıf yönetimine müdahale edi­yordu. Vakıf senetlerini ele ala­rak 1907 yılına dek inceleme­lerini sürdürdüler. ‘Sömürge­ler Bakanlığı Müsteşarı’ olarak adaya gelen Churchill, vakıf yö­netiminin başına İngiliz valisi­nin atandığını duyuruyordu. Va­liye iki Türkün yardımcı olması gerektiğini söylüyordu. Türkler­den birinin vali tarafından diğe­rinin ise Türk toplumu tarafın­dan seçilmesini sağlayarak söz­de demokrat tutum sergiliyor­du. Kurulan komite çalışmaları­na başlarken vakıflara ait malla­rın dağıtımına özel önem verme­ye başladılar. Karşımızdaki un­sura mallar dağıtılırken verilen belgenin tapu senedi olmadığı sadece “kullanım hakkı” olduğu belirtiliyordu.

Hukuk dışı tazminat
İngiliz yönetimi bu dağıtımı yaparken esas olanın 1571 yı­lında Ömer Hilmi Efendi tarafın­dan hazırlanan vakıf anayasası olduğunu belirtiyordu. Aynı hu­sus 1959 yılında kurulan Kıb­rıs Cumhuriyeti Anayasa’sında olduğu gibi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Anayasası’nda da yer almaktadır. AİHM’ye dava açmış olan Aresti isimli kadı­nın Maraş bölgesinde kalan ma­lı için verilen belgede bu husus yer almasına karşın kendisine kurallara aykırı olarak tazminat ödenmiştir.

‘Bu belge tapu yerine geçmez’
Verilen tapu diye tanımlanan belgede “Bu belge tapu yerine geçmez kullanım belgesidir” ya­zılıyor olmasına karşın Rumlar, Maraş’ın kendilerine ait oldu­ğunu söylüyorlar. Maraş’ın Lala Mustafa Paşa, Abdullah Paşa ile Bilal Ağa vakıflarına ait olduğu­na ilişkin yargı kararları vardır. Bunların ötesinde hiçbir şekilde tartışmaya açılmamış olan “Sul­tan malları” da vardır. Şu anda adanın güneyinde bulunan Ağro­tur Üssü’nün bu tanımla bilini­yor. Kıbrıs uyuşmazlığına çözüm aranırken yapılması gereken en önemli husus Türk vakıfları­na ait olan malların konuşulma­sı tartışılmasıdır. Siyasi eşitliğe dayalı olarak sonu gelmeyen tar­tışmalarla uyuşmazlığın çözümü olanaksız ötesidir. Bu konulara “Bir Demet Yaşam” kitaplarımda geniş olarak değiniyorum.
Rumlarla yürütülen müzakere sürecinde siyasi eşitliğin ötesine geçerek vakıflara ait malların sa­hiplenilmesi gerekiyor mu ne...