Kıbrıs Ve Girit’te Yaşanan Benzerlikler (1)

Abone Ol

                                               

Kıbrıs ve Girit  üzerinde uluslararası politik oyunların oynandığı ve “Megali-İdea”nın hedefleri içinde yer almaları yönünden daima birlikte anılmaktadır. Girit ve Kıbrıs Doğu Akdeniz’in  tarihsel süreçte kilit özelliği gösteren iki adasıdır. Her iki ada stratejik bütünün  bir parçası gibidir.  Doğu Akdeniz’in  egemenliğinde Kıbrıs’ı ele geçiren daima Girit’i de fethetmiştir.

Osmanlı Devleti 1571’de Kıbrıs’ı, 1645’de de Girit’i fethetti. Bu fetihlerle her iki adada da Katolik baskısı sona erdi. Osmanlı Devleti her iki adada yerli halka toprak üzerinde mülkiyet hakkı tanıdı. Her iki adada halk, Venedik dönemine göre daha özgür bir hayat alanına kavuştular.

Kıbrıs, Osmanl Devleti tarafından fethedildikten   sonra eyalet haline getirilmiştir. Kıbrıs Eyaleti içinde Tarsus, Alanya (Alaiye), Sis ve İçel Sancakları bulunmaktaydı. Bir başka değişle Kıbrıs fethedildikten sonra idari olarak Anadolu’ya bağlanmıştır.

Girit’te ise Osmanlı yönetimi gevşek veya oldukça farklı bir şekilde örgütlenmiştir. Girit’te var olan Ortodoks Kilisesi  bağımsız bir dini otorite değil, Fener  Patrikhane’sine  bağlı bir kilisedir. Girit’teki Metropolitlik her zaman Fener Patrikhanesi’nin  ve İstanbul’un kontrolü altındaydı…

Kıbrıs’ta Ortaçağlardan beri önemli bir Ortodoks Kilisesi vardır. Venedik döneminde etkisizleştirilen Kilise  Osmanlı döneminde yeniden ihya edilmiştir.  Osmanlı döneminde sadece dini açıdan değil yönetsel açıdan da güçlü bir Kıbrıs Başpiskoposluğu vardır. Bu Başpiskoposluk  Osmanlı Yönetimince, tarihsel misyonuna uygun olarak Fener Patrikhanesi’nde bağımsız addedilmiştir.

1821 Yunan isyanı sırasında her iki adada da isyanlar çıkmış, Kıbrıs’ta ayaklanmalar bastırıldıktan sonra 1878’e kadar ciddi bir olaya rastlanmazken Girit’te olayların  ardı arkası kesilmemiştir.

1830 yılında kurulan Yunanistan’ın Megali-İdea politikasının ilk hedeflerinden biri Girit idi. Akdeniz’deki adaların ve bunun tamamlayıcısı olan Kıbrıs da bu hedefin bir parçası idi.

1829, 1849, 1859 yılları arasında  Girit’te yer alan Enosis amaçlı isyanların gerisinde   kışkırtıcı güç olan İngiltere, Rusya ve Fransa desteğindeki   Yunanistan’dı..

1864 yılında Yedi Ada’nın  İngiltere tarafından  Yunanistan’a verilmesinden sonra, Enosis hevesleri  artan  Girit Rumları, Yunanistan, Rusya, İngiltere ve Fransa’dan gördükleri silah ve para  yardımına da güvenerek 1866 yılında yeniden ayaklanmışlardır.

O günde Batılı devletler bugün aynen Kıbrıs  konusunda yaptıkları  gibi konuyu  bir Avrupa sorunu haline getirmişlerdi. Bugün  tümü de  BM  Güvenlik Konseyi  üyesi olarak  karşımızda olan  İngiltere, Fransa ve Rusya’nın desteğine güvenen  Girit Rumları, Yunanistan’dan aldıkları  güçle   16 Ağustos 1866 gecesi Selino kazası Müslüman-Türk  halkını kılıçtan geçirdiler. Ancak, Batılı devletler   bu katliam karşısında sessiz kaldılar.. 

Batılı devletlerin sessiz kalmasından cesaret alan Girit Rumları,  2 Eylül  1866’da  Enosis’i ilan ederek Girit’in  Yunanistan’a bağlandığını  açıkladılar. Girit Rumları 12 bin kişilik bir kuvvet oluşturarak Girit Türk halkını katlederken Yunanistan da  Albay Koreneos adlı bir gerilla uzmanını   çetecileri örgütlemek için Girit’e gönderiyordu, tıpkı Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakını sağlamak amacıyla 1952’de Atina’da kurulan  EOKA’nın  1 Nisan 1955’te faaliyete  geçirilmesinden önce  9 Kasım 1954’te   E. Albay Grivas’ı  gizlice Kıbrıs’a göndermesi gibi…  DEVAM EDECEK…