KIBRIS VE GİRİT’TE YAŞANAN BENZERLİKLER (5)
Yunanistan’ın On İki Adalar bölgesinin merkezi olan Rodos’ta yaşananların da Girit’te yaşananlardan bir farkı yoktur.. 1522 yılında fethedilen ve 390 yıl Osmanlı Devleti’nin idaresi altında kalan Rodos; 18 Ekim 1912’de Osmanlı Devleti ile İtalya arasında yapılan Uşi Anlaşması ile On İki Ada , Balkan Savaşları sonuna kadar İtalya’ya bırakılıyordu.
Ancak kısa süre sonra başlayan I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti ile İtalya’nın karşı karşıya gelmesiyle Adalar İtalya’ya kalıyordu. 24 Temmuz 1923 Lozan Anlaşması ile İtalya’ya kalan 12 Adayı İtalya, II. Dünya savaşı sonrası Şubat 1947’deki Paris Barış Anlaşması ile Yunanistan’a bırakıyordu…
12 Adalar bölgesinin merkezi olan Rodos’ta günümüzde 3500 nüfuslu bir Türk azınlığı kalmıştır. Ne yazık ki günümüzde Rodos’ta Müslüman-Türk azınlığı kendi Müftüsünü bile atayamıyor…
İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesinde öğrenci olduğum 1967-1971 yılları arasında birkaç kez İstanbul-İzmir-Rodos üzerinden 3 gün 2 gecede (Limasol) Kıbrıs’a gelişimizde Rodos Adasını özel merakım nedeniyle gezerken çok geniş bir alanda tek başına, başı öne eğik vaziyette oturan gariban birisini gördüm ve bu bir Türk olabilir düşüncesiyle yanına yaklaştım. O’na usulca, siz Türk müsünüz diye sorduğum zaman bana yavaşça seslenerek uzaklaş buradan takip ediliyorsun, konuşmayalım dediğini çok iyi hatırlıyorum. Çok duygulanmış ve üzülmüştüm... O’na iyi dileklerimi iletip ayrılmıştım. O’nu dün olduğu gibi bugün de çok iyi hatırlıyorum ve de dünden bugüne neler yaşadıklarını kafamda canlandırmaya çalışıyorum…
Günümüzde On İki Adalarda sayıları sadece 6000 civarında kalan bir Türk nüfusu vardır. Ancak Türkçe eğitim ve öğretim hakları yoktur. Rodos’ta bulunan 2 Cami hariç diğerleri yıllar öncesi tadilat nedeniyle kapatılmıştır.
İşte burası AB ülkesi olan Yunanistan’da Müslüman-Türk halkına reva görülen gerçekler ve de olası Birleşik Federal Kıbrıs gibi siyasi bir çözümde Kıbrıs Türk halkını bekleyen tehlikeler!... Diğer bir değişle nasıl olursa olsun çözüm olsun dersek bunlar; biz Kıbrıs Türk halkını bekleyen acı gerçeklerdir..
Rum liderliğinin Kıbrıs Türk halkına en açık dille bakış açısı “Helenlerin Kıbrıs’ında yaşayan Türk Azınlığı” şeklindedir. Bu bakış açısı dünden bugüne hiç ama hiç değişmemiştir… Rum-Yunan ikilisinin dünden bugüne tüm mücadelesi Helenizm için olmuştur. Rumların dile getirdiği “Kıbrıslılık” iddiaları Kıbrıs Türk halkını Türklüğünden koparmayı hedefliyor…
15 Ocak 1950 Enosis Plebisitinin baş mimarı olan Makarios, 19 Şubat 1959 Zürih ve Londra Anlaşmaları sonrası 6 Mart’ta Kıbrıs’a dönüşünde halkına yaptığı konuşmada hedeflerinin Enosis’e ulaşmak olduğunu ve de bu anlaşmaların da Enosis’e sıçrama tahtası olacağını dile getiriyordu. Nitekim ilerleyen günlerde de 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasının Kıbrıslı Türklere çok haklar verdiğini dile getirmeye başlamış ve anayasada değişiklik yapmak istemişti..
O günde Enosis hayallerine ulaşmak için başlatacağı mücadeleyi düşünen Makarios, NATO içinde Türkiye ile mücadelede başarıya ulaşamayacağının bilinci içinde Kıbrıs Cumhuriyeti’ni 1961’de Bağlantısızlara üye yapmayı tercih etmiş ve giriştiği mücadelede bağımsızların desteğini almayı başarmıştı!..
21 Aralık Kanlı Noel saldırılarıyla Akritas Planını devreye koyarak Enosis’e giden yolu açmak isteyen Rum liderliği 11 yıl boyunca Kıbrıs Türk halkına silahlı saldırılarda ve katliamlarda bulundular. Kıbrıs Türk halkı TMT etrafında bütünleşerek anavatanına güvenerek verdiği mücadelenin sonunda 20 Temmuz 1974’ün mutluluğunu yaşadı. 15 Kasım 1983’te self-determinasyon hakkını kullanarak KKTC’ni ilan etti.
Kıbrıs Türk halkına düşen görev bağımsız ve egemen devletimiz KKTC’ne sahip çıkmaktır. Dünden bugüne yaşadıklarımızı çocuklarımıza ve torunlarımıza anlatmaktır.. Kıbrıs Türk halkının en büyük gücü bağımsız ve egemen devletimiz KKTC’dir.
Anastasiadis: “Türkler, Maronitler ve Ermeniler gibi ‘Azınlık’ vatandaşlarımızdır” diyerek gerçek düşüncelerini ortaya koyuyor. Hatta yakın geçmişte KKTC Cumhurbaşkanı sayın Akıncı için “Kendisi bizim vatandaşımızdır” diyecek kadar ileri gitmişti!…
Anastasiadis “Türkiye’nin Garantörlüğü Kalksın, Anlaşalım” tekerlemesini dilinden hiç ama hiç düşürmüyor. Anastasiadis, “Sıfır Garanti, Sıfır Asker” diyor. Diyelim ki Garanti ve İttifak Anlaşmaları iptal edildi!.. Anavatanımız Türkiye’nin etkin ve fiili garantisi kalktı, Türk askeri Kıbrıs’tan çekildi.. Peki sizce ne olabilir ki?
Bilmeliyiz ki; Rum-Yunan ikilisinin hedefleri , “Kıbrıs Türk Halkını Girit Misali Yok Etmektir”… Dolayısıyla o gün geldiğinde “İkinci Bir Girit Faciası” yaşanması kaçınılmazdır… DEVAM EDECEK..