Kıbrıs sorunu ile ilgili 49 yıldan beridir aralıklarla devam eden ucu açık müzakere süreci Crans Montana Kıbrıs Konferansı ile birlikte artık kesinlikle sona ermiştir. Müzakerelerin ucu açık ve Rumların keyfine göre devam etmeyeceği ve edemeyeceği kesinleşmiştir… Kıbrıs Türk halkı, sonsuza kadar müzakerelere mahkum edilemez ve de bağımsız ve egemen devletimiz KKTC tanınmamış kalamaz..
28 Haziran 2017’de başlayan Crans Montana Konferansı 10. gününde, 7 Temmuz sabahının erken saatlerinde Anastasiadis’in masadan kaçmasıyla sonuçlanmıştı!.. Crans Montana Kıbrıs Konferansı, Anastasiadis’in beceriksizliğinden değil; hali hazırda Kıbrıs’ta siyasi bir çözüm adına Rum liderliğinin her istediğini vermeye hazır bir KKTC Cumhurbaşkanı görünce; bitmeyen isteklerini arka arkaya dile getirmesinden ve aldığı tavizlerle yetinmemesinden kaynaklanmıştır. Neticede kabul etse de etmese de görüşme masası Anastasiadis’in başına yıkılmıştır!…
O günden bugüne aklı başına gelmiş olacak ki her fırsatta ön şartlarını ortaya koyan ve BM parametreleri çerçevesinde çözüm isteyen Anastasidis: “Ana hedefim, BM kararları çerçevesinde , BM Genel Sekreteri Guterres’in de bizzat önerdiği parametreler zemininde iki toplumlu ve iki kesimli federasyon çözümü ve yeniden birleşmedir” diyor ve de “Yeniden birleşmiş, Avrupalı ve gerçek anlamda bağımsız bir Kıbrıs talep etmekte olduğunu” vurguluyor.
Anastasiadis, Garanti Anlaşmasının kaldırılmasını, Türk askerinin Kıbrıs’tan gitmesini istiyor. Anastasiadis: “Nihai hedefimiz Kıbrıs’ı Helen adası yapmaktır” diyor ama KKTC Cumhurbaşkanı sayın Akıncı hala daha hayal aleminde yaşıyor ve de Rumlarla bir arada yaşamayı hedefleyen Birleşik Federal Kıbrıs gibi bir siyasi çözüm için ucu açık olmasa da yeniden görüşme masasına oturmayı hedefliyor!...
Halbuki böylesi bir siyasi çözümde Rum’un hedefi AB normlarının ve dört temel özgürlüğün de uygulanmasıyla Enosis’e giden yolu açmaktır. Böyle bir siyasi çözüm, Rum liderliği ve Rum Ortodoks Kilisesinin dünden bugüne hedefi olan bir çözümdür. Böyle bir siyasi çözümle birlikte Rum liderliği, 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarıyla başlayan ve 11 yıl devam eden saldırılarıyla başaramadıklarını başarmış olacaklar ve Kıbrıs Türk halkının Girit misali yok olmasını önlemek mümkün olmayacaktır… Mesele işte bu kadar basit! Ama “Çözüm hemen şimdi barış engellenemez” diyenler, UniteCyprusNow olarak yola çıkanlar bunu göremezler!.. Her şeyden evvel görmek istemezler!..
Görüşme masasının bir kez daha ayni şartlarda toplanmamak üzere dağıldığını geç de olsa fark eden Anastasiadis; 28 Ocak’ta Rum tarafında gerçekleşecek başkanlık seçimleri sonrası görüşmelerin yeniden başlaması çağrısında bulunmayı ihmal etmezken aklı sonra ön şartlarını da ortaya koymaya devam ediyor.
Başpiskopos II. Hrisosotomos: “Türkiye’nin hedefi Kıbrıs’ın tamamına sahip olmaktır, Kıbrıs’ı Türkleştirmektir” diyor. Anavatanımız Türkiye’nin böyle bir niyeti olmadığını esasında kendileri de çok iyi biliyor ama kendilerini kurtardığı gibi konuşuyorlar!.. Anavatanımız Türkiye’nin öyle bir niyeti olsaydı, 20 Temmuz 1974’te gereğini yapardı ve o günlerde bu çok da kolay bir şekilde gerçekleşirdi. Başpiskopos II. Hrisostomos bunu en iyi bilenlerdendir, kıvırmasın !...
Günümüzde Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu II. Hrisostomos’un hedefi Kıbrıs’taki Türk varlığına son vermektir. Ama bunu asla başaramayacaktır..
Günümüzde, Kıbrıs Türk halkına düşen görev; aziz şehitlerimizin canı ve kanı pahasına kurulan bağımsız ve egemen devletimiz KKTC’ne sahip çıkmaktır. Kıbrıs Türk halkı, bağımsız ve egemen devletimiz KKTC’den asla vazgeçemez ve de vaz geçmeyecektir..
Egemenlik konusunda ulu önde Mustafa Kemal Atatürk; “ Egemenlik, hiç kimse tarafından , hiç kimseye ilim icabıdır diye müzakere ile, münakaşa ile verilemez. Egemenlik kuvvetle, kudretle, zor ile alınır. Türk milleti de egemenliğini isyan ederek, bilfiil kendi eline almıştır” demişti…
Kıbrıs’ta da gerek 1963 Kanlı Noel saldırılarıyla Kıbrıs Türk halkı , o günden beri uygulamaya konulan Akritas Planı ve 1974’te uygulamaya konulan Iphestos Planı ile yok edilmek istenen Kıbrıs Türk halkı, Rum-Yunan ikilisinin uygulamaya koyduğu bu planlara karşı, anavatanı Türkiye’ye güvenerek, TMT etrafında bütünleşerek birlik ve beraberlik içinde hareket ederek verdiği mücadelesinin sonunda 20 Temmuz 1974’ün mutluluğunu yaşamış ve de self-determinasyon hakkını kullanarak 15 Kasım 1983’te bağımsız ve egemen devletimiz KKTC’ni ilan etmiştir.
Kıbrıs Türk halkı bağımsız ve egemen devleti KKTC’ne sahip çıkacak ve anavatanımız Türkiye’nin desteğinde KKTC’nin tanınmasını sağlayacaktır… Temellerinde şehitlerimizin canı ve kanı olan KKTC Sen Çok Yaşa….