Rum-Yunan ikilisine göre Kıbrısta tek halk vardır ve bu halk Kıbrıs Helenleri ile Türklerden, Ermenilerden ,Maronitlerden ve Latinlerden oluşmaktadır.
Şubat 1959 Zürih ve Londra Anlaşmaları İngiltere, Türkiye ve Yunanistan Başbakanları yanında Kıbrısta iki eşit kurucu Türk ve Rum Cemaatleri adına Kıbrıs Türk Cemaati lideri Dr. Fazıl Küçük ve Rum Cemaati lideri Makarios imzalamışlardı. Dolayısıyla ‘Cemaat kelimesi Kıbrıs Anlaşmalarının içeriğinde ve uygulanmasında ‘Halk anlamında kullanılmıştır.
Bu anlaşmalar “Kıbrıs Türk Cemaat Meclisi” ve “Kıbrıs Rum Cemaat Meclisi” olmak üzere Kıbrıs Türklerine ve Kıbrıs Rumlarına iki ayrı Cemaat Meclislerini kurma hakkı tanınmıştı.1960 Kıbrıs Cumhuriyeti, fonksiyonları açısından bir ortaklık devleti idi. İngiliz döneminde Türk ve Rum halklarına Cemaat deniliyordu. Ama ister ‘Cemaat deyiniz , ister ‘halk deyiniz, bu iki halk self-determinasyon haklarını 1960 Kıbrıs Cumhuriyetinin kurulması yönünde kullanmışlardır.
1959 Zürih ve Londra Anlaşmaları ile Kıbrıs Türk halkı ‘Taksim ve Rum halkı ‘Enosis tezlerinden vazgeçiyorlardı. Bu anlaşmalarla toplumlardan biri diğerine tahakküm edemeyeceklerdi. Garanti ve İttifak Anlaşmaları Kıbrıs Cumhuriyetini oluşturan anlaşmaların bir parçası idi.
Cemaatlerin ayrı devlet kurma hakları yoktur. Ayrı devlet kurma hakkı halklara ait bir haktır ve buna halkların kendi kaderini tayin etme hakkı ve/veya self-determinasyon hakkı denilir.
Kıbrısta iki egemen halk vardır. Ancak Makarios, bunu ilerleyen yıllarda kabullenemedi ve Kıbrıs Türk halkı ile hiçbir yetkiyi paylaşmak istemedi. 21 Aralık 1963 Kanlı-Noel saldırılarıyla Makarios, bu kez Kıbrısta tek halk vardır diyerek , iki eşit ve egemen halkın kendi iradelerini kullanarak kabul ettikleri 1959 Zürih ve Londra ve 16 Ağustos 1960 Lefkoşa Anlaşmaları hiçe sayılarak 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti ortadan kaldırılmış ve Rum devletine dönüştürülmüştür. Makariosun hedefi bu girişimiyle hedefi Enosise giden yolu açmaktı !...
Daha gerilere gidecek olursak, 15 Ocak 1950de Rum Ortodoks Kilisesi önderliğinde Enosis amaçlı olarak Kiliselerde Enosise ‘evet veya ‘hayır olarak 15 gün süreyle oylama yapılmıştır.
4 Şubat 1950de İngiliz Valisine Plebisit sonuçları verilerek Enosis istenir ve konu 1954de Yunanistan vasıtasıyla BMe taşırken “…Kıbrıs halkının %96sı Enosis istiyor….Kıbrıs halkı self-determinasyon hakkını bu yönde kullanmak istiyor…” derken Kıbrıs Türk halkı dikkate alınmıyordu….
Ancak Kıbrıs Türk halkı ve anavatanımız Türkiye o günde Kıbrısta dini, dili, ırkı, kültürü tamamen farklı iki ayrı halk vardır, diyordu.
19 Aralık 1956da İngiliz Sömürgeler Bakanı Lennox Boyd İngiliz AVAM Kamarasında yapmış olduğu konuşmada Self determinasyon hakkı verilecekse her iki halka ayrı ayrı verilmelidir , ‘Taksim de bir çözümdür diyordu.
İşte bundan dolayıdır ki yaşanan gelişmelerin ardından Kıbrıs Türk ve Rum halklarının self-determinasyon hakları dikkate alınarak 1959 ve 1960 Anlaşmalarını İngiltere, Yunanistan ve Türkiye yanında Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum liderleri imzalamışlardı.
Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası 16 Ağustos 1960da yürürlüğe girdi. Kıbrıs Cumhuriyeti 20 Eylül 1960 tarihinde iki eşit egemen halkın egemenliği ve bağımsızlığı eşit paylaştığı bir ortaklık devleti olarak BMdeki yerini alıyordu. Kıbrıs Cumhuriyeti, 1961 yılının baharında da İngiliz Milletler Topluluğuna (Commonwealth) kabul ediliyordu.
Kıbrıs Cumhuriyetinin kurulmasıyla Kıbrıs Türk halkı güven ortamı sağlanacağı için rahatlamıştı. Ancak Rumlar Enosis gerçekleşmediği için huzursuzdular. Dolayısıyla 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti barışı getirememişti. Makarios, 1959 Zürih ve Londra Anlaşmalarını , İngiliz Sömürge Yönetiminden kalan bir haksızlık olarak değerlendiriyordu.
Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasının 173. Maddesinde yer alan başlıca 5 şehirde her iki toplumu temsil eden belediyelerin kurulması ve sınırlarının tespit edilmesi Türkler tarafından desteklenirken Rumlar tarafından desteklenmiyordu. Makarios Türk Belediyeler Kanununu uygulamadı ve bunun üzerine Türk tarafı Anayasa Mahkemesine başvurdu. Anayasa Mahkemesi Türkler lehine karar verdi. Ama Rumların bu karar üzerine uyguladıkları baskı üzerine Anayasa Mahkemesi Başkanı Prof. Dr. E.Forsthoff ve Sekreteri Dr. Heinze istifa etmek durumunda kaldılar. Böylece 1960 Anayasası çalışamaz duruma geldi.
Kıbrıs Türk halkı self-determinasyon hakkını 13 Şubat 1975de Kıbrıs Türk Federe Devletini ve 15 Kasım 1983deKKTCni ilan ederken yine kullanmıştır.
Rumlar günümüzde yeniden geçmişe dönerek Kıbrısta tek halk vardır diyor. Türkler, Ermeniler, Maronitler ve Lüzinyanlılar gibi azınlık bir Cemaat tır diyorlar.
1923de Lozan Anlaşmasıyla kurulan bir Tük-Yunan dengesi vardır ve bu denge 1959-1960 Anlaşmalarıyla devam ettirilmişti.
1963den beri Rum-Yunan ikilisi bu dengeleri ortadan kaldırmaya çalışmaktadırlar. Kıbrıs Türk halkı self-determinasyon hakkını kullanarak kurduğu KKTC ile iç dengeyi korumuştur. Ancak uluslar arası Anlaşmalara ve 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasına rağmen Güney Kıbrıs ABne 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti olarak üye olmuştur.
Ancak, BM Güvenlik Konseyinin 541(1983) ve 550 (1984) sayılı kararlarıyla Güney Kıbrıs Rum Yönetimini ‘sözde 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti olarak Kıbrısta “tek meşru hükümet” olarak tanımaları ve de ABnin 1 Mayıs 2004 itibarıyla Rum tarafının ABne tam üye yapmasıyla bu dengeler bozulmuştur.
Rum-Yunan ikilisi Türkiyenin AB üyeliğini engellemeye çalışıyorlar. Kıbrısta tek halk vardır , önce Kıbrıs Cumhuriyetinin egemenliğini kabul ediniz, Kıbrıs Cumhuriyetini tanıyınız diyorlar. Kıbrıs sorununu sonra çözelim diyorlar. ‘sözde Kıbrıs Cumhuriyetini tanıdıktan sonra zaten geriye ne kalır ki!... Rumlar, Kıbrıs Türk halkını Rumların öngördüğü tek halkın içinde Azınlık bir “Cemaat” yapmak istiyorlar. Onlara göre gerisi kolay….
Bilinmelidir ki Kıbrıstaki Türk varlığı , azınlık değil en az Rumlar kadar self-determinasyon hakkına sahip olan ve bu hakkını BM gözetiminde defalarca kullanan egemen bir halktır …..Tanınması gereken bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vardır…..