21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarının ardından 11 yıl boyunca Kıbrıs Türk halkı Rumların silahlı saldırılarına ve katliamlarına uğradı. 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs’a barış ve huzur geldi. Viyana’da BM Genel Sekreteri Kurt Waldeim gözetiminde yer alan görüşmelerin ardından 2 Ağustos 1975’te yapılan “Nüfus Mübadele Anlaşması” ile oluşturulan iki bölgelilik ile KKTC’nin temelleri de atılıyordu. Nitekim Kıbrıs Türk halkı self-determinasyon haklarını kullanarak 15 Kasım 1983’te KKTC’ni ilan eder….
Megali İdea hedefleri doğrultusundaki hedeflerine ulaşmak isteyen Rum liderliğinin şimdilerdeki göstermelik hedefi “Birleşik Federal Kıbrıs” adı altında Rum egemenliğine dayalı üniter bir devlettir. Dolayısıyla Rumların Birleşik Federal Kıbrıs’ı oluşturmasına ve de garanti anlaşmalarının sulandırılmasına asla yeşil ışık yakmamalıyız. Böyle bir siyasi çözümün kabulü Kıbrıs Türk halkının sonunu da beraberinde getirecektir…
Günümüzde birleşik devletler yıkılır ve de parçalara bölünürken; Kıbrıs’ta dini, dili, ırkı ve kültürü tamamen farklı olan; 446 yıldan beri bir arada yaşamayı beceremeyen; daha Osmanlı İmparatorluğu idaresinin söz konusu olduğu 1821’de bile Enosis uğruna isyana kalkışan, İngiliz Sömürge Yönetimi döneminde Kıbrıs Türk halkına karşı saldırılarda bulunan, Enosis amaçlı faaliyetlerde bulunan Rumlarla bir arada yaşamamızın istenmesi mantıklı değildir.
Asırlardan beridir bir arada yaşamayı becerememiş, iki halkı zorla birleştirmek isteyen büyük güçler hata yapıyor. Bu iki halkın yeniden birleşmesini sağlayacak siyasi bir çözüm; tarihi bir hata olacaktır… Geçmişte yaşanan acılar varken; dünyanın her yanında olduğu gibi hemen yanı başımızda Ortadoğu’da çatışmalar devam ederken, Kıbrıs’ta barış ve huzur içinde yaşayan iki halkın ; adanın bütünlüğünü sağlama adına yeniden iç içe yaşamalarını sağlayacak bir siyasi çözümün kabul edilmesinin istenmesini haklı kılacak hiçbir neden yoktur.
Rum-Yunan ikilisinin ortak çıkarlarına destek veren bir AB ve BM Güvenlik Konseyi üyeleri vardır. Bilelim ki büyük güçlerin hedefi anavatanımız Türkiye’yi Kıbrıs’tan çıkarmak ve de Kıbrıs Türk halkı ile Türkiye’nin bağlarını koparmaktır.
Rum liderliğinin dayattığı çözümün kabul edilmesi durumunda bu adada yok olup gideceğiz!.., Her şeyden önce binlerce kişinin Mülkiyet Mahkemelerinde ve AİHM yollarında ömür tüketeceğini görmezden ve bilmezden gelemeyiz!.. AB normlarının ve 4 temel özgürlüğün sınırsız uygulanmasıyla iki bölgelilik ortadan kalkacaktır.
Sonuç olarak; Son günlerde yaşanan gelişmelerin ardından Kıbrıs sorununun çözümü ile ilgili olarak Haziran Ayı’nın 2’nci yarısında garantör ülkelerin de katılacağı 2’nci bir Cenevre Konferansı hedeflenmektedir. Söz konusu Cenevre Konferansında Rum-Yunan ikilisinin hedefi anavatanımız Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin iptali ve de Türk askerinin Kıbrıs’tan ayrılmasını sağlamak bunu beceremezlerse garanti anlaşmalarını sulandırmak ve de Türkiye’nin tek yanlı müdahale hakkını sonlandırmaktır…
Kıbrıs Türk halkı olarak; Girit örneğinden ders almak durumundayız. BM Güvenlik Konseyi’nin, AB’nin ve /veya ABD’nin, İngiltere’nin vereceği güvencelere inanır veya onların baskılarına boyun eğecek olursak kendi sonumuzu kendimiz hazırlamış olacağız!.. Çünkü, Rum-Yunan ikilisinin hedefi Kıbrıs Türk halkını Girit misali yok etmektir...
Rum-Yunan ikilisi ve onlara destek verenler unutmamalıdır ki günümüzde 19 asrın dağılmaya yüz tutan ve hasta adam olarak nitelenen Osmanlı devleti artık yoktur. O’nun yerine her gün için büyüyen, gelişen ve her alanda kalkınan güçlü bir dünya devleti olan anavatanımız Türkiye vardır… Hiç kimse yanlış hesap yapma yoluna girmesin… Barış ve huzur bozulmasın…
Türk askerinin varlığı sayesinde 43 yıldan beri Kıbrıs’ta var olan barış ve huzur yeni çözüm arayışlarıyla asla bozulmamalıdır… Garantilerin kaldırılmasına ve/veya sulandırılmasına yeşil ışık yakmak, Kıbrıs Türk halkının intiharı ile eşdeğerdir….
20 Temmuz 1974’den beri Kıbrıs’ta var olan barış ve huzurun devamı için KKTC’ne sahip çıkmalıyız. Düzenlenen senaryoları bozacak tek olgu bağımsız ve egemen devletimiz KKTC’nin yaşatılması ve tanınmasının sağlanmasıdır…