KKTC`DE SİYASETTE KLİKLEŞME VE ÇOCUKLARINI YİYEN YERLİ SATÜRNLER…

Abone Ol

    Kuzey  Kıbrıs  Türk  Cumhuriyeti`nde kendi alanlarında  gerekli  bilgi, tecrübe ve donanım neticesinde önde olmayı  hakeden  ne kadar insanımızın olduğunun farkındamıyız  acaba?.  Benim cevabım kesinlikle hayırdır. Eğer aksi olsaydı   sayıları  yüzlerce olan  idealist  insanımızın hem kendi  branşlarındaki  başarılarını  hem de ülkeyi  yönetme sanatı olan SİYASET  KURUMU içerisine girebilmelerine olanak tanınırdı.     

KKTC de yıllardır mevcut olan   kasaba politikacılığı anlayışı   nedeniyle , özellikle  SİYASİ KLİK` lerin  partilerin   tepe noktalarına hakim olmaları  nedeniyle, yerlerine   alternatif   politikacı, yönetici  gelmemesi  için o meşhur  yaşanmış   hadise  olan SATÜRN  örneğindeki   gibi   adeta     çocuklarını   yiyorlar.  

Değerli okurlarım, izninizle o zaman  kısaca  yazımın başlığında belirtmiş olduğum  çerçevede  kendi  değerlerine kıyan ülke  anlamında   çocuklarını yiyen Satürn ile ilgili biraz bilgi vererek gelişmeleri değerlendirmek istiyorum.

Yunan tanrısı Kronos’un adı Roma karşılığı Satürn olarak kullanılmıştır. Tanrı Satürn’ün kendi yerine geçmelerinden korktuğu çocuklarını doğumlarının hemen ardından yiyerek öldürmesi hadiselerinin kahramanıdır. Mitolojiye göre Satürn’ün çocuklarından biri, kendisinin babası Caelus’un yerine geçtiği gibi, Satürn’ün yerine geçecekti ve tanrı bunu biliyordu. İşte tanrı Satürn bunu engellemek için bütün çocuklarını doğar doğmaz yiyordu. Bu durumdan kurtulmak için çıkış yolu arayan Tanrı Satürn’ün eşi Ops Satürn’e ihanet ederek altıncı oğlu Jüpiter’i Girit’te saklayıp, Tanrı Satürn’ü kundağa sarılmış bir taş ile kandırır. Sonunda kehanet doğru çıkar ve Jüpiter babasının yerine tahta geçer.

Bu durumu ünlü İspanyol ressam Goya 1819-1824 yılları arasında çizmiş olduğu bir tablo ile ölümsüzleştirmiş olup bu tuvale aktarılan resim ressam Goya’nın müthiş yetenekleri ile dönüştürülerek Madrid’teki Prado müzesinde   sanatseverler ve tarihsever meraklılarının beğenisine sunulmuştur.

Değerli okurlar, ülkemizin şu anki durumu özetlemek için Satürn örneği ile ne kadar benzerlikler taşıdığını görebilmek zor değildir kanısındayım.  Siyasette, ekonomide, sanatta, kültürde, çevrede, trafikte, okulda, çalışma hayatında sporda ve uluslar arası ilişkilerde bile durumumuz içler acısıdır.

 Başarılı bilgi birikimi yüksek genç ve kadın yetenekli insanlarımızın ülke yönetimi kadrolarında yer alabilmelerine imkan ve olanak tanımamak için eski tüfek siyasetçi ve yöneticilerin nasıl can siperane gayret gösterdiklerine benim gibi tüm halkımızda şahit olmaktadır.  Bu ve diğer olumsuzluklardan dolayı da ülkeyi yönetme sanatı olarak değerlendirilmesi gereken siyaset kurumuna güven alabildiğince dip noktadadır. 

Yerel  bir gazetemizde bugün yayımlanan anket sonuçlarında da görüleceği üzere hatırı sayılır bir seçmen kitlesi sandığa bile gitmeyi düşünmediğini ifade etmiştir.

 Küçücük bir coğrafyada yaklaşık 300000 nüfuslu bir ülkeyi doğru dürüst yönetememek için gerçekten çok hünerli olmak gerekir kanısındayım.

 İyi yönetilmememizin en büyük nedenlerinden birincisi öngörüsüzlük, ikincisi plansızlık, üçüncüsü vizyonsuzluk, dördüncüsü ben eksenli bencil merkeziyetçiliktir.

 Ben merkeziyetçi bencillik anlayışı o kişinin içinde bulunduğu (siyasi parti, kurum kuruluş, meslek gurubu) katmanları içerisinde kendi bilgi birikimini ve yeteneklerini sadece kendini koruma refleksi olarak görür ve uygularsa bu durum toplumsal bakış ve toplumsal yarar neticesinde toplumsal bilincin oluşmasına değil toplumsal erezyonun daha da kökleşmesine vesile olunacağının ne zaman farkına varacağız?

Yıllardır ganimet, paylaşım ve üleşim üzerine inşa ettiğimiz bu yapı çatırdamaya ve dağıtılacak menfaatler azalmaya yüz tutunca kasaba anlayışlı tacirlerin panik içerisinde kendilerini koruma iç güdüsüyle hareket ettiklerine şahit olmaktayız. Ülkemizi yöneten ve yönetmeye aday şahsiyetlerin bir bölümünün bu kendini koruma içgüdüsü davranışlarına devam etmeleri beni başta olmak üzere halkımızı derinden tedirgin ettiğine yürekten inanmaktayım.

                MESAJ KUTUSU

Sayın Taner Ulutaş, Yaptırmış olduğunuz yeni ankette ülke  barajını beş siyasi partinin geçeceği görülmektedir. 2100 kişi ile  yapıldığını söylediğiniz bu ankete göre UBP açık ara  önde  görünürken yeni  kurulan  partiler  barajın altında  kalıyorlar desenize.

Sayın Süleyman Yıldız , YDP Girne ilçe  başkanlığını Zeki Yılmaz a devretmişsiniz. Başarılı  bir   işadamı  olarak  işlerinizin  çok  yoğun  olması  nedeniyle bu görevi devrettiğiniz söylenmektedir.

Sayın Zeki Yılmaz, YDP Girne ilçe  başkanlığınız hayırlı ve uğurlu olsun. Sevilen  bir  kişilik  olmanız  nedeniyle  işlerinizin zor  olmayacağını bilenlerdeniz. Turizm kentinde örgütlenme kolay  olmasa gerek.

Sayın İbrahim Daloğlu, Hafta sonu arabanıza bazı   karektersizlerin  kasti zarar verdiğini  üzülerek  öğrendik. Sizin  gibi  mülayim  bir  insana bunun yapılması  gerçekten  çok düşündürücüdür. Çok geçmiş olsun.

Sayın Fuat Topaloğlu, KARİŞ olarak hükümet   ile  buzları eritebildinizmi? Yaklaşık 20.000. öğrenciyi her gün çeşitli  okullara  taşıyarak  bir  nevi  kamu görevide   yaptığınız  bilinmektedir.

Sayın Kudret Özersay , Halkın Partisinin grafiğinin  düşüşte  olduğunu söyleyen  bu anketlerle ilgili  neler  söyleyeceksiniz.Bunun  bir  manipülasyon  olduğunamı  inanmaktasınız.Bir  bilimsel  açıklama  beklemektedir  kamuoyu.

Sayın Ziya Eyüpler ,KKTC Yüksek Öğretim  ve Dış ilişkiler dairesi  olarak ülkemiz  üniversitelerindeki  devamsız  öğrencilerin toplumsal  dokuya  verdiği  zararlar   ile  ilgili üniversitelerle  işbirliği  ve   önlemler  hususunda   kamuoyundaki  beklenti  yüksektir.

Sayın Abdullah İşkey , Referandum tahminlerinizin  çok gerisinde  kaldığınızı  sizde  kabul  edersiniz sanırım. Yaklaşık 12 puanlık  sapmayı   ne   ile  ifade  etmek  gerekir,yorumlarınız  merak edilmektedir.

Sayın Ramazan  Özçelik, Yılların  tecrübesi  olarak  siyasete  nerede  devam  edeceğiniz  merak  edilmektedir. Eskilerle  devam mı , yoksa  yeni  oluşumlarda mı ülkeye  hizmet edeceksiniz.

Sayın Züleyha Karaman, Deneyimli  bir  basın  mensubu  olarak  KKTC deki   basın ve  yayın organlarının genel durumunu   nasıl  görüyorsunuz? En  önemlisi de   basın  özgürmü değimli?