KOLAY MI TÜRK ORDUSUNDAN KURTULMAK

Abone Ol

            “Kıbrıs’ı Türk işgal ordusundan kurtarmak.”
            Kolay mı adayı Türk ordusundan kurtarmak?
            Kıbrıs Türkleri tam on bir yıl mücadele etti adanın Yunan işgalinden arındırılması için.  Kaldı ki Yunanlıların adadaki varlığı, Rumların ENOSİS hayalleri ile beslenen bir varlıktı.
            Kaldı ki, Londra ve Zürih anlaşmalarında Yunanlıların da imzası vardır.  O anlaşmalar gereğince Türkiye, adadaki soykırımı önlemek ve soydaşlarını güvenceye almak için, anlaşmalardan doğan müdahale hakkını kullanarak adaya asker göndermiştir.
            Yunan Dışişleri Bakanı Yorgo’nun anlaşmaları “modası geçmiş anlaşma” olarak nitelendirmesi hem ayıp, hem de utanç vericidir.
            Özellikle Yunanistan’ın Dışişleri Bakanı olarak bu sözleri etmesi, bize bir kez daha adada Rumların istekleri doğrultusunda bir anlaşma olmayacağını gösterdi.
            Yunan Dışişeri Bakanı’ndan rica ediyoruz.  O sözlerine lütfen açıklık getirsin.
            “Neden o anlaşmaların modası geçmiş?”
            Bunu bize söylesin.  Moda olan anlaşma, Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünün kalkması mı?  Yeniden adadaki Türklerin kaderleriyle başbaşa kalmaları mı?  Yoksa ileride meydana gelecek yeni soykırımların daha kolay gerçekleşmesi mi?
            Rahmetli devlet adamı Denktaş’ın “Girit” adlı kitabında iyice anlatılıyor o adadaki Türklerin nasıl soykırımdan geçirildikleri.
            Yunan Dışişleri Bakanı Bay Yorgo biliyor mu ki bu adada 20 Temmuz 1974 Harekatından sonra bir damla kan akmadığını ve herhangi bir soykırım gerçekleşmediğini?  Daha doğrusu İkinci Barış Harekatından sonra soykırım olmamış.  Son soykırımlar, Muratağa ve Sandallarla Taşkent köylerinde gerçekleşmiştir.
            Bunları biliyor mu Bay Yorgo?
            Tabii ki Bay Yorgo Güney Kıbrıs’a gelecek ve Rumların zurnasını çalacak.  Ondan ötesi hikaye.
            Değil mi ki iki halk, adada  Kuzey ve Güney olarak varlıklarını sürdürmektedirler.  Özellikle kuzeydeki Türkler, hem özgürlüklerine kavuşmuşlar, hem de toprağı olan bir vatan sahibi olmuşlar.
            Yorgo’nun sözlerine eklediği en önemli şey, bence Türkiye ile olan ilişkilerinin bir düzene girmesi düşünceleridir.  Esas sorun, Yunanistan’ın gözünde her zaman Türkiye’nin düşman ve çözümsüz bir ülke olduğudur.  Halbuki Türkiye ile Yunanistan o dostluk köprülerini kursalar, ki Türkiye her zaman dostluk elini uzatmıştır, Kıbrıs sorunu da daha realist bir düşünce içinde sonlanacak.
            EOKA harekete geçtiğinde pek çok İngiliz ve Türk’ü öldürmüşlerdir.  Londra Zürih Antlaşmalarına kadar bu durum sürmüştü.  Rahmetli Fatin Rüştü Zorlu ile Yunanlı siyaset adam Averof baş başa vererek “Gel şu işi bitirelim” demişler ve Kıbrıs Cumhuriyetini kurmuşlardır.  Sadece o anlaşmalara bir madde eklenmişti.  O da garantör ülkelerin adaya müdahale hakkıydı. Fatih Rüştü Zorlu adadaki Rumların ve Yunanlıların niyetlerini bildikleri için, bu maddeyi ekleme ihtiyacı duymuştu.
            Yani Bay Yorgo’nun dediği gib bu anlaşmanın hala daha modası geçmedi.
            Şimdi BM Genel Sekreteri Guterres, seçim sonrasında tarafları Kıbrıs sorununa odaklanmalarını salık verdi.  Belli ki bir girişimde bulunacak. 
            Geçmişte denenmiş federasyon tezi artık sonlandığına ve Yorgo’ya göre anlaşmalar “modası geçtiğine” göre, artık yapacak tek birşey vardır ki, o da iki egemen devlet formulünün kabul edilmesidir.
            Yunanistan Dışişleri Bakano Yorgo’nun bu gerçeği bilerek masaya oturması gerekir.  KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın bu tezinden geri adım adması bekleniyorsa, aldanırlar.  Bence BM Genel Sekreteri Guterres bu gerçeğin farkındadır ama tarafsızlığını koruyor.
            Mesela BM Güvenik Konseyi’nin 4 Mart, 1964 kararı kadar yanlış bir karar olamaz.  Yunanistan ve Kıbrıs Rumları o karara yaslanarak, Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğünü sürdürüyorlar.
            Yani ortada yıllardan beri dönüp duran bir gerçek var.  O da, Rumların yarım Kıbrıs’la bütün dünyayı ve BM Genel Sekreterilerini aldatmalarıdır.
            BM’nin o kararı Allahın fermanı veya Peygamber’in buyruğu mu ki değişemiyor.  Bence Kıbrıs sorununun çözümü için bu kararın değişmesi veya iptal edilmesi gerekir.  Ortada bir KKTC gerçeği oluştuğuna göre, artık “Kıbrıs Cumhuriyeti” diye bir olgu kalmamıştır.  Zaten altmış yıldan beri Rumlar ellerinde tuttukları yarım Kıbrıs’la ta buralara gelmişlerdir ve dünya da onların bu gerçek görüntüsüne göz yummaktadır.
            Öte taraftan Türkiye’nin dünya devletleri bazında en büyük devletler listesine girmiş olması bir başka gerçektir.  Artık Türkiye, o eski Türkiye değildir.  TC-KKTC’nin fikir birliği ve strateji planları tıpa tıp aynıdır.  Yani etle tırnak gibi bir beraberlik. 
            Şimdi yeniden soruyorum!
            Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo, bütün bu gerçekler doğrultusunda masaya oturmaya hazır mı?