“Ortaklığın kurulabilmesi için şartlarda tarafların anlaşması gerekir. Rumların uzlaşma niyetinde olmadıkları ve Birleşmiş Milletler tarafından ‘Hükümet’ olarak tanındıkça da uzlaşmayacakları, artık şüphe götürmez bir gerçek halinde ortadadır. Birleşmiş Milletler bu gerçeğe bakarak ortaklığı yeniden kurmayı her iki taraf da samimiyetle arzu edip bunun çarkları üzerinden anlaşmaya varmazlarsa biz Kıbrıs meselesini gündemimize bile almayacağız”. 1979
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Rusya ile dışarıdan destekli Ukrayna savaştaki kayıpların sayılarını açıklıyor. Bu yönlü açıklamalarının sayısal olarak inandırıcı olmadığı kabul edilmesine karşın konu uzatılıyor. Savaşın bir insanlık suçu olduğu kabul edilmediği sürece kuşkuların da artacağının bilinmesi gerekiyor. Yaşanmış olan iki Paylaşım Savaşı sonrasında öldürülenler konusundaki sayıyı 50 milyondan var mı artıran diyerek 100 milyona kadar çıkartıyorlar. Bir yandan savaşa devam edilirken diğer yandan da karşılıklı esir takasının yapıldığı belirtiliyor.
Bölge ülkeleri ile özellikle Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluş Senedi olan Lozan Antlaşmasından gedik açmaya çalışan Zelenski şaşkın ördek gibi Fener Rum Patrikhanesine Ekümeniklik hakkının verilesi çabasında. Moskova Patrikhanesi ile Kiev Patrikhanesi arasındaki kavgayı bu şekilde bitirmeyi amaçlıyor olabilir. Amerika’nın da bu yöndeki ısrarlarını yıllardır peşinde koşmasına karşın bekledikleri veya umdukları gediği şimdiye dek açmayı başaramadılar. Uygulamaya koyduğu bu çalışma ile savaşta öldürülenlerin acısını dindirmeye çalışıyorsa tek sözcükle yapılmakta olan çalışmalar soytarılık oluyor.
Adı geçen kişinin dışarıdan aldığı yardımları Almanya kestiği için Amerika ile İngiltere’nin şimdilik verecekleri yönünde olması bu savaşın yeni bir yıla girmemize sayılı günler kala sonlanacağını düşünmek durumundayız. Savaşın sonlandırılması sonrasında bu kez de Moskova ile Kiev kiliselerinin savaşı olasılık olarak karşımızda duruyor.
Neden Yahu’nun askerleri ile Hamas militanları arasındaki savaşın bir yılını tamamlamasına sayılı günler kaldı. Buna karşın savaşın acımasızlığı boyut değiştirerek sürgit ediyor. Karşımızdaki unsur bu durumu fırsata çevirmek için bölge ülkeleri ile askeri anlaşmalar yapıyor. Bu anlaşmaları yaparak bölgede güç olduğuna inandırmak çabası olarak okumak gerekiyor. Özellikle Rum Milli Muhafız Ordusunun Amerika’da eğitileceklerinden yola çıkarak güven vermeyi de çağrıştırıyor. Ada’nın güneyine bu kadar çok silah yığınağının da yapılıyor olması batmanın güneyden başlayacağının da işareti olabilir…
Bunu yaparlarken de 04 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı BMGK kararı ile gasp ettikleri Kıbrıs Cumhuriyeti kimliği ile NATO üyeliğinin yolunu açmayı hedefliyorlar. Burada ki önemli konu olarak Türkiye’nin karşı çıkacağının hesaplarını şimdilik erteliyorlar. Türkiye’den önce ikna etmeleri gereken Komünist AKEL partisidir. Kaldı ki AKEL Hükümet ortağıdır ve Nikos Hristodulidis’in Başkan seçilebilmesi için çaba harcadığının da bilinmesi gerekiyor.
Karşımızdaki unsurun AB üyesi olduktan sonra rotayı NATO üyeliğine çevirdikleri de biliniyor. Kurdun dumanlı havayı sevmesi gibi yaşanmakta olan savaşlara karşın Amerikan askerlerine bölgedeki deniz ve hava alanlarını açmasını NATO üyeliği ile taçlandırmak istedikleri anlaşılıyor. AB üyelik müzakerelerine ayak topu söylemi ile bir sıfır önde başlayıp kısa sürede sonuç almış oldukları biliniyor. Benzer taktiklerini şimdilerde NATO üyeliğini elde edebilmek için uyguluyorlar. Üyelik konusunun yıllar öncesine dayanan geçmişi olduğunu da anımsamak gerekiyor. NATO üyeliğini çantada keklik olarak gördükleri için aceleci davranmıyorlar.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin garantörü olan ülkelerin NATO üyesi olmaları karşımızdaki unsura üyelik yolunu açıyor. Garantörlerin üye oldukları uluslararası kuruluşlara üye olma hakkını Cumhuriyet Anayasası onlara veriyor.
Yaşanan bu gelişmeler karşısında uluslararası konularda alanı boş bırakmadan gerekli özeni hep birlikte göstermemiz gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…