KURALIN OYUNU

Abone Ol

 
         Her yıl Eylül ayı yaklaşırken Kıbrıs uyuşmazlığına çözüm arayışlarına ivme kazandırılmak isteniyor. Buna karşın uzun süredir sürgit edilen çabalarla konunun özüne girilemediğini söylemek olasıdır. Konuya ilişkin olarak yansız olması gereken BM’in yanlı tutumunu yaşıyoruz. Bu olguyu Rum saldırılarının başladığı 1960’lı yıllardan beridir yaşıyoruz. Çatışmaları durdurmak üzere adaya gönderilecek BARIŞ GÜCÜ konusunda bile dönemin Genel Yazmanı Bay U Thant’ın 04 Mart 1964 tarihli 186 sayılı karar alınırken Kıbrıs Cumhuriyeti’nin eşit siyasi kurucu ortağı olan Kıbrıs Türklerini yok saydığını anımsatmak istiyoruz. Anılan kişinin nerede olduğunu merak edenler için kaydedelim tarihin çöplüğünde debelenmektedir.
Bu kararı alanların gömleğin düğmelerini yanlış iliklemeleri nedeniyle aradan geçen uzun soluklu süreçte yanlışlıklar bu nedenle sürgit ediyor. Yukarıda da kaydettiğimiz gibi Kıbrıs Cumhuriyeti’nin eşit kurucu ortağı olan Kıbrıs Türkleri sürekli olarak dışlanıyor. BMGK’nin aldığı yanlış kararı nedeniyle Kıbrıs uyuşmazlığının çözümü için Maraş konusu da görüşmelere eklemleniyor. Bu yaklaşımlarında ısrarlı olmaları halinde çözüm için daha çok beklenecektir.
Genel Yazman Bay Antonio Guteres, Eylül ayında Newyork’ta Türk ve Rum liderleri ile bir araya gelerek görüşme yapacağı duyuruluyor. Üç ay önce tarafları ortak zeminde buluşturamadığı bilindiğine göre yapılacak görüşmenin dostlar verişte alışta olmanın ötesinde bir anlam içermeyeceğini kaydetmek istiyoruz. Aynı su ile iki kez yıkanmayacağının biliniyor olması gerekirken BMGK 31 Temmuzda aldığı bir kararla adada görevli Barış Gücünün görev süresini 31 Ocak 2022 tarihine kadar uzattı.
Aynı tarihlerde BM tarafından görevlendirilen diplomat Mr. A. Ortega’nın Mayıs Haziran 1964’te hazırladığı ve tozlu raflarda uygulanmayı beklerken 186 sayılı karara dayandırılan görev süresinin uzatılması anlaşılır olmanın ötesinde çözümsüzlüğü sürekli olarak tetiklemektedir. Cenevre’deki müzakerelerden sonra Bay Guteres’in belleklere kazınan taraflar arasında uzlaşı için ortak zemin bulunamadığı söylemine karşın alınan 2598 sayılı kararı lahanalı perhiz turşusu olarak tanımlamak istiyoruz.
Buna karşın AB de uygulamaları ve aldığı kararlarla benzer şaşkınlığı yaşıyor. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 14. Kuruluş yıldönümüne katılan Başbakan Bülent Ecevit 15 Kasım 1997 tarihindeki konuşmasında AB’nin Kıbrıs Rum kesimi ile tek yanlı müzakere başlatması durumunda toplumlararası görüşmelerin kesileceği ve Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında daha önce başlamış olan bütünleşmenin sağlanacağı uyarısında bulunuyordu.
Nevyork’ta görüşme zeminine yeniden ivme kazandırma hazırlıkları yapılırken Bay Nikos Anastasiyadis, “Kıbrıs’ta yasa dışı bir oluşumun egemen eşitliği tanınırsa müzakereler başarısızlığa mahkumdur” diyerek uzlaşı veya anlaşma yolunu tıkıyor. Bunu söylerken de çözümsüzlüğün değirmenine de su taşımayı sürdürüyor. Bu açıklamasını kırmızıçizgi olarak açıklarken i-kinci kırmızı çizgi olarak ise, “tek hedef Kıbrıs sorununun çözümü aracılığı ile işleyebilir- sürdürülebilir federal devler kurmaktır” diyor.
Rum Temsilciler Meclisi Başkanı Annita Demetrisus ise          “Türk tahriklerinin üstesinden gelinmesinde İngiltere’nin desteğinin” önemli olduğuna dikkati çekiyor. Rum Yüksek Mahkemesi eski yargıcı Yorgos Arestis ise “Türkiye’nin Maraş’ı askeri bölgeden arındırıp Kuzey Kıbrıs’a devretmesi rastlantı değildir” diyor.
Karşımızdaki unsur bunlarla uğraşırken bizlerin de ortak bir zeminde buluşarak oyunu kuralına göre oynamamız gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…