Güney Kıbrıs Rum Yönetimi eski başkanlarından Hristofyasın Kıbrıs sorunu ile ilgili olarak öngördüğü çözüm, iki egemen kurucu devletten ve iki egemen halktan oluşan federasyon değil; Almanya ve Belçika örneklerinde olduğu gibi , harita üzerinde idari bakımdan eyaletlere ayrılmış , egemenliği olmayan vilayetlerden oluşan merkezi yanı güçlü bir federasyon , diğer bir değişle adı konmamış , tek egemenliği olan , üniter bir devletti.
Şimdilerde de Anastasiadis: “…Bulunacak bir çözümde Kıbrıs devletinin , tek egemenliği , tek uluslararası temsiliyeti, ve tek vatandaşlığı olacak…Kıbrıs Türkleri iki toplumlu Federasyona dönüşecek yenilenen (evrimleşen) Kıbrıs Cumhuriyetine katılacakları için ayrı egemenlikleri , ayrı devlet yapıları ve ayrı vatandaşlıkları olmayacak ; ayrılma hakkını da içeren self-determinasyon hakları söz konusu olmayacaktır…” diyor.
“Kıbrıs sorunu 1974de başladı” diyen Anastasiadis, “Kıbrısta çözümü Türk askerinin ve yerleşiklerin gitmesi” olarak görmekte ve “Helenizmin varlığını güvence altına alacağız” demektedir.
Anastasiadisin kabul ettiği ortak açıklamayı beğenmeyen EOKAcılar, “İki toplumlu, iki bölgeli Federasyonu kabul etmiyoruz… Bizim için öncelikli nokta işgal ordularının ve yerleşiklerin gitmesi olmalıdır… Halkımızın kanı ve fedakarlığıyla kurduğumuz Kıbrıs Cumhuriyetini canlı tutmalıyız” diyorlar.
Rum tarafının iktidarıyla muhalefetiyle bulunacak bir çözümde öncelikli istekleri Türk askerini Kıbrıstan uzaklaştırmak, Kıbrıs Türk halkının anavatanı ile olan bağlarını koparmak ve KKTCni tasfiye etmek, Kıbrıs Türk Halkına toplumsal haklar yerine kişisel haklar vererek AB normları içinde Kıbnrıstaki Türk varlığına son vermektir…
Kıbrısta dini, dili, etnik kökeni , örf, adet ve gelenekleri , kültürleri ile iki ayrı tarihe sahip olan; birbirine asla güvenmeyen , self-determinasyon haklarına sahip iki ayrı halk , bağımsız ve egemen iki ayrı devlet vardır.
Kıbrısta hiçbir zaman üniter bir devlet olmamıştır. 1960da kurulan ve iki toplumun eşit ortaklığına dayalı Kıbrıs Cumhuriyeti 21 Aralık 1963 Kanlı-Noel saldırılarıyla birlikte bir Rum devletine dönüştürülmüştür. Günümüzde 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Rum işgali altındadır. BM Güvenlik Konseyinin 541(1983) ve 550(1984) sayılı kararlarıyla GKRY ve ‘sözde Kıbrıs Cumhuriyeti Kıbrısta “tek meşru devlet ve tek meşru hükümet” olarak tanınsa da mevcut Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin Kıbrıs Türk halkını temsil etmesi söz konusu olamaz.
Çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceği , adadaki varlığımız ancak KKTCnin tanınması ve tanıtılmasıyla mümkündür. Geleceğimizin güvencesi KKTCdir. KKTCni yaşatmak ve onu korumak, sonsuza kadar yaşatmak en büyük görevimizdir. Garanti anlaşmaları iptal edilemez. Kıbrıstaki Türk askerinin varlığı KKTCnin teminatıdır ve teminatı olmaya devam edecektir.
Rumlar Enosis konusunda olduğu gibi tüm ulusal çıkarlarında da bir ve beraber hareket etmektedirler. Bugün Doğu Akdenizdeki yeraltı kaynaklarına sahip çıkma gayretleri de KKTCni ortadan kaldırmayı ve egemenliklerini Kuzey Kıbrısa yayma çalışmalarının bir tezahürü olarak açıklanabilir.
Bügün yürütülmekte olan görüşmeler BM parametrelerinin temelinde ve BM öncülüğünde sürdürülmektedir. BM görüşmelere tam destek verirken , KKTCni gözardı etmekte, devletimizi hiçe saymakta ve geçmişte diğer ülkelerde yaşanmış ve görülmüş olmasına rağmen geleceği olmayan ‘federal bir devlet kurulması hedeflenmektedir…
Annan Planının gündemde olduğu günlerde Kıbrıs Türk halkına uygulanan dış baskılar ve verilen sözler sonrası Kıbrıs Türk Halkı 24 Nisan 2004de yer alan Annan Planı referandumunda ‘evet yönünde oy kullanırken Rumlar ‘hayır demişlerdi.
Ancak ‘evet diyen Kıbrıs Türk halkı cezalandırılırken ‘hayır diyen Rum tarafı ödüllendirilerek bir hafta sonra 1 Mayıs 2004de ABne tam üye olarak kabul edilmişlerdir. Kıbrıs Türk halkına verilen sözler hep havada kalmıştır. Aradan 11 yıl gibi bir süre geçmesine rağmen bize söz verenlerden tıs çıkmamıştır.
1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasında Kıbrıs Türk halkına hayat veren 13 maddeyi değiştirmek isteyen ve başaramayınca da 21 Aralık 1963 Kanlı-Noel saldırılarıyla Akritas Planını uygulamaya koyan , 11 yıl boyunca Kıbrıs Türk halkına silahlı saldırılarda ve katliamlarda bulunan ; Kıbrıs Türk halkının ölüm fermanı düzeyinde olan Annan Planına ‘hayır diyen , Enosis hayali ile yaşayan Rumlarla hiçbir şekilde bir ortaklık devleti kurulamaz…
Rumlar , görüşmelerde zamana oynamaktadırlar. AB de , Rumlara destek vermektedir. AB yanlış yolda gitmektedir. AB, geçmişin geride kaldığı konusunu işleyerek “Kıbrıslılık kişiliği , ortak Kıbrıs Kültürü ve ortak Vatan” fikri yaymaya çalışmaktadır. AB, “Uyuşmazlığın giderilmesi” kılıfı ile Kıbrıs Türk halkını kendi devletlerinden soğutmaya çalışmakta ve bir noktada birleşmenin gerçekleştirilmesi sağlama çalışmaları yürütmektedir. Şimdilerde bütün çabaları Kıbrıs Türk halkını “Birleşik Kıbrıs Devleti” düşünceleri doğrultusunda hazırlama çalışmalarına hız verme aşamasındadırlar.
Unutmayalım ki bu iki halkın bir arada yaşaması mümkün değildir. Ne kadar taviz verirsek verelim Rumlar siyasi bir çözüme ve anlaşmaya hazır değildirler. Bunu bile anlamakta geç kaldık !...
Bu konuda yıllar önce liderimiz Dr. Fazıl Küçük :
“Rumların karşılarına tekliflerle çıkarsak çıkalım , hattahatta tarihi ve coğrafi bütün haklarımızdan feragat edelim, yanlarında uşak olarak bir lokma ekmeğe , bir hırkaya razı olalım , yine anlaşmayı hiçbir zaman me imzalarını atar ne de atsalar bile kökümüze Kibrit suyu dökmeye devam edeceklerdir. Rumun dünkü kafasını değiştirmesi ancak güneşin aksi istikametten doğduğu gün mümkün olabilir” demiştir. Kaynak: Halkın Sesi Gazetesi , 20 Nisan 1978, sayı 11442, s.4.
Sonuç olarak; KKTCnin bağımsızlığını ve egemenliğini savunmak ve onu yaşatmak Kıbrıs Türk halkının olmazsa olmazıdır….