Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin geleceği adına

<p class="MsoNoSpacing"><span>1968 yılından beri

Abone Ol

1968 yılından beri  BM gözetiminde devam eden  toplumlararası  görüşmelerde bugüne kadar  olumlu bir sonuç  alınamamıştır.Türk tarafının istekleri vardır, Rum tarafının istekleri vardır.  Görüşmelerde Rumların ne istediği değil , bizim Kıbrıs Türk halkı olarak,  KKTC olarak ne istediğimiz önemlidir. Kıbrıs Türk halkı olarak vazgeçilmezlerimizi  ortaya koymalı ve istediklerimizi elde etmek için çözüm yolları aramalıyız.   Kıbrıs Türk halkı olarak  , KKTC Hükümeti olarak  ve KKTC Cumhurbaşkanı   olarak istediklerimizi  hep ön planda tutmalıyız.  KKTC olarak diplomasinin    kurallarını  uygulamak ve KKTCni yaşatmak için  gereğini yapmak durumundayız. 

1968de Federasyon bir siyasi çözüm olarak düşünülmüş olabilir. Ancak aradan çok uzun yıllar geçmiştir.Zaten Rumların da  istediği federal bir devlet  değil, üniter bir devlettir.  Yaşanan gerçekler vardır. KKTCnin ilanından 32 yıl sonra  Federasyon  asla bir siyasi çözüm olarak düşünülemez. Siyasi görüşler başkadır, Kıbrıs Türk halkının  geleceğini düşünmek ise başka bir şeydir.Günümüzde KKTCni  yok saymak  uluslararası hiçbir hukuka sığmaz.  KKTC vardır ve var olmaya devam edecektir….

Maalesef KKTC ve Türkiye Cumhuriyeti  Hükümetleri  KKTCnin tanınması yönünde bugüne  kadar ciddi bir girişimde bulunmamışlardır. Tarih bu gerçeği affetmeyecektir. Kıbrıs Türk halkının kaderi söz konusudur…Anavatanımız Türkiyenin Doğu Akdenizde ve  Ortadoğudaki  geleceği söz konusudur.

Rumlar, 541(1983) ve 550(1984) sayılı BM Güvenlik Konseyi kararlarıyla  Kıbrısta tek meşru hükümet ve devlet olarak tanınmanın ve 1 Mayıs 2004 itibarıyla ABne tam üye olmanın   rahatlığı içindedirler.Gelinen aşamada Rumlar büyük güçlerin desteğini almanın ardından Garanti Anlaşmalarının iptali ve Türk askerinin Kıbrıstan çıkması ve de Kıbrısta AB normlarının uygulanacağı Birleşik Kıbrıs hayali ile yaşamaktadırlar.

Günümüzde taraflar  görüşme masasında , Federasyon gibi bir siyasi çözüme odaklanırken  Rum tarafı bayram yapmakta ve KKTCden kurtulacakları günü iple çekmektedirler.  Siyasi bir çözüm adına KKTCden vazgeçilmesi  mümkün mü?

Annan Planına hayır diyen Rumlar günümüzde  bir iyimserlik havasına girdiler.  Hem de siyasi çözüme giden yolda yapılacak referandumda evet diyecek konuma geldiler. Bunlar Rum basınında yer alan haberler.   Bunun nedeni nedir anlayabilmiş değiliz.

Neden Federal Kıbrıs Cumhuriyeti  ve/veya Birleşik Kıbrıs adı altında Rumlarla bir arada yaşamamız isteniyor ki? AB  ile , dünya ile bütünleşmek için mi ? Böyle bir siyasi çözüm ile Kıbrıs Türk halkının herhangi bir kazancı söz konusu olamaz.  Böyle bir siyasi çözümün  ardından   AB normlarının uygulanmasıyla Kıbrıs Türk halkı eşitliğini ve egemenliğini de kaybedecektir. AB normları içerisinde Kıbrıs Türk halkı bireysel  haklardan öte haklara sahip olamayacaktır. Kıbrıs Türk halkı bağımsızlığını, egemenliğini,   eşitliğini ve de self-determinasyon haklarını kaybedecektir . Böyle bir siyasal çözümde Kıbrıs Türk halkına  kesinlikle hayat yoktur….Böyle bir siyasi  çözümle KKTC ortadan kalkacaktır. Kıbrıs Türk halkının geleceği adına , KKTCnin  geleceği adına  bir şekilde görüşmelere son verilmeli ve KKTCnin tanınması istemi dile getirilmelidir.

Şu da acı bir gerçek ki bugünlere gelene kadar KKTCnin tanınması için hiçbir ciddi girişim yapılmamıştır.Sayın Cumhurbaşkanımıza düşen görev; 32 yıllık bağımsız ve egemen  KKTCnin varlığının  kalıcı olduğunu , KKTCnin  varlığını  sürdüreceğimizi , KKTCnin  yaşatılmak istendiğini , Rum-Yunan  ikilisine karşı  savunmak  ve de bu gerçeği kabul  ettirebilmek için  mücadele etmektir.  Bu her Kıbrıs Türkünün vazgeçilmez görevi olmalıdır…

Günümüzde Rumlar ise her vesileyle ‘sözde Kıbrıs Cumhuriyetinin  devamını istemekte, iki halkın Federal Kıbrıs  şemsiyesi altında  birleşmelerini istemektedirler. Hem de kendilerince bu mutlu sona %82 ve %18  temsiliyet hakkı ile  ulaşılmasını hedeflemektedirler.

Uluslararası toplum KKTCni tanımak  için uygun bir zaman aramaktadır. Ancak günümüzde devam ettirilmek istenen  toplumlararası görüşmeler buna engeldir.Tanınma istemediğimiz için bize sitem eden yabancıların olduğunu birkaç kez köşemde dile getirmeme rağmen  bu konuyu bir kez daha Kurucu Cumhurbaşkanımız merhum Rauf R. Denktaşın kendi kaleminden aktarmak istiyorum!.. Rauf R. Denktaş 31 Ocak 2008 tarihli Volkan Gazetesinde “Denktaşın Gündemi”  köşesinde  “Garantör İngiltere” başlıklı yazısında  şöyle diyordu:

Geçenlerde İstanbulda eski bir dost olarak tanıdığım emekli bir İngiliz Dışişleri mensubuna rastladım. Yarım saat kadar konuşma fırsatı buldum. “Yazılarının tercümelerini  görüyorum.  Bizden çok şikayetçisin” diye başlayan dostuma şikayet nedenlerimi sıraladım. “Makariosun   Anayasayı  değiştirme girişiminin 1960 Antlaşmalarından kurtulmak   için tevessül edilen bir oyun  olduğunu İngiliz intelejansının bilmemesi  mümkün müydü ?  Buna rağmen   İngiliz  Yüksek Komiseri    Makariosa  bu konuda  yardımcı oldu , teşvik etti” diye başlayan  şikayet listem “Eli kanlı  Rum İdaresinin  Kıbrıs Hükümeti olarak tanınmasına  ve  bu sıfatla  1960 Antlaşmalarının yasağına  rağmen   AB üyesi  yapılmasında yardımcı  olunmasına kadar” devam etti. Beni “haklısın”  der gibi dinleyen  dost “geçmişi   bırakalım;  bugüne kadar ne siz, ne de Türkiye devletiniz KKTCnin   tanınması için bir girişimde   bulunmadınız. ;  federasyon görüşmeye hazır olduğunuzu  söylediniz; bizlerin de   çabası  bu yönde olmuştur” dedi. Devleti kurduktan sonra  “tanınıncaya kadar görüşmeyeceğiz dememenin  cezasını çektiğimizi   ima eden    dostuma bu konuda daha fazla bir şey söyleyemedim.

Görüşmelere devam diye   Türkiyeyi bastıran sizdiniz.  Biz masa başında  statümüzü ( Eşit-egemen bir halk olarak )  korumaya çalıştık ancak yine sizlerin Rum tarafını  meşru  hükümet olarak tanımanız karşısında    başarıya  ulaşamadık. Ancak çift referandumlardan sonra dahi bizi hala  bir toplum  olarak  algılamanız ve Rum idaresini bizim de  hükümetimiz   addetmeniz    karşısında cidden üzülmekteyiz” diyebildim. 

Bugün hala uluslararası hoşgörü için “KKTC ve garantiler olmadan uzlaşma olmaz” demediğimiz taktirde  kimsenin  bize hak vereceğini zannetmeyelim. Kendi kendimizi kandırmayalım” diyordu…

 

 Şu bir gerçek ki bu topraklarda tutunabilmemiz için siyasi görüşümüz ne olursa olsun  KKTCnin yaşatılması için, KKTCnin varlığının devamı için  ve KKTCnin tanınması için  birlik ve beraberlik içinde hareket etmeliyiz. Her ne pahasına olursa olsun KKTCnin tanınması kaçınılmazdır…..Dost , düşman  bilmelidir ki, KKTC, Uluslararası Hukuka göre yasaldır. Ancak, ‘sözde Kıbrıs Cumhuriyeti yasal değildir….Siyasi bir çözüm adına, dünya ile bütünleşme adına , nasıl olursa olsun bir çözüm, hemen çözüm demek yanlıştır.KKTCnin tanınmasını istemek varken Federasyon da neyin nesi!...