KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ’NİN TANINMASINI SAĞLAMAK İÇİN DAHA NEYİ BEKLİYORUZ
25 Şubat 2021’de yapmış olduğu açıklamada BM Genel Sekreteri Sözcüsü Stephane Dujarric; “BM Genel Sekreteri Guterres; 27-29 Nisan 2021 tarihleri arasında İsviçre’nin Cenevre kentinde Kıbrıs sorunuyla ilgili gayrı resmi 5+1 toplantısı düzenlemeyi planlıyor” demişti. Toplantının amacının Kıbrıs sorununa yakın gelecekte kalıcı bir siyasi çözüm bulmak için tarafların ortak bir zeminde buluşup buluşmayacağını görmek olduğu belirtiliyordu.
Yine o günde, hedeflenen 5+BM gayrı resmi toplantısına ilişkin yapmış olduğu açıklamada KKTC Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar’ın Özel Temsilcisi sayın M. Ergün Olgun: “5+BM gayrı resmi toplantısında Kıbrıs’ta iki tarafın egemen eşitliklerinin teyit edilmesi resmi müzakerelerin başlatılabilmesi için ortak zemin bulunmasına imkan tanıyacaktır” demişti.
Yine “Cenevre’ye iyi niyetle, Ada’daki gerçekler zemininde bir uzlaşı arayışında var olduğumuzu söylemeye gidiyoruz” ifadesini kullanan KKTC Dışişleri Bakanı sayın Tahsin Ertuğruloğlu: “Biz Kıbrıs Cumhuriyeti denen Rum devletinin bir toplumu değiliz, devlet sahibi, egemen bir halkız. Bu duruşumuzla Cenevre’ye gidiyoruz. Adadaki gerçekler zemininde bir uzlaşı arayışında var olduğumuzu söylemeye gidiyoruz. Bu gerçekler göz ardı edildiği sürece herhangi bir uzlaşı modelinin asla mümkün olmayacağını vurgulamaya gidiyoruz” demişti..
27-29 Nisan 2021 tarihlerinde Cenevre’de yer alan 5+1 Konferansında Kıbrıs Türk tarafı, siyasi eşitliğine, egemenliğine ve de bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne sahip çıkma yönünde bir irade ortaya koymuştur..
Gerçek şu ki Türk tarafı 27-29 Nisan 2021 tarihleri arasında Cenevre’de tarihi bir adım atmıştır.. 27 Nisan günü, BM Genel Sekreteri Guterres ile görüşmesinde KKTC Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar, Anavatanımız Türkiye’nin de desteğinde gündeme getirdiği 6 maddelik çözüm önerisi sadece Cenevre’de değil, dünyada yankı yaratacaktı!..
Türk tarafının girişimleri sonucu BM öncülüğünde, 27-29 Nisan 2021’de Kıbrıs Türk tarafı, Kıbrıs Rum tarafı, garantör devletler olarak Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin de katılımıyla düzenlenen 5+1 formatındaki gayrı resmi Kıbrıs konulu konferans, gözleri yeniden Cenevre’ye çevirecekti..
O günde GKRY Dışişleri Bakanı Nikos Hristodulidis, “BM kararları, uluslararası hukuk ve AB Hukukuna uygun olarak Cenevre’ye gidiyoruz. Kıbrıs’ı iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyonda yeniden birleştirme müzakerelerini sürdürmeye sağlam şekilde kararlıyız” ifadesini kullanmıştı..
Anavatanımız Türkiye’nin girişimleri sonucu 27-29 Nisan 2021 tarihleri arasında BM öncülüğünde Cenevre’de yer alan 5+1 gayrı resmi Kıbrıs Konferansının sona ermesinin ardından Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar ve Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı sayın Mevlüt Çavuşoğlu düzenlemiş oldukları basın toplantısında Rum-Yunan ikilisinin hedeflerine dikkat çekmişlerdi.
KKTC Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar: “Rum kesimin amacı, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamı ve anayasal değişikliklerle Kıbrıslı Türklerin buna yama edilmesidir. Eşitliğe dayalı ve eşit statü tanınmadan eski şartlarda masaya oturmamız ve resmi görüşmelere başlamamızın anlamı olmaz” derken Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı sayın Mevlüt Çavuşoğlu: “KKTC’nin egemen eşitliğe dayalı iki devletli çözüm önerisine çok güçlü bir şekilde destek vermeye devam edeceğiz, KKTC’nin bağımsızlığı, egemenliği ve eşitliği konusunda ödün vermeyeceğiz” demiştir..
KKTC Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar’ın 27 Nisan 2021 tarihinde BM Genel Sekreteri Guterres’e sunduğu 6 maddelik önerisini; 5 Mayıs 2021 tarihli , “Kıbrıs Konusunda Rumlar Hala Takılmış Plak” başlıklı makalesinde yorumlayan Kıbrıs Barış Harekatı Gazisi sayın Atilla Çilingir: “..Bu görüşmelerde KKTC Cumhurbaşkanı sayın Tatar’ın BM Genel Sekreterine sunmuş olduğu 6 maddelik yeni öneriler paketi bence bu toplantının en önemli, en çarpıcı gelişmesidir… Bu hususlar Kıbrıs Türk tarafınca masaya ilk kez getirilmektedir. Aslında bu maddeler, görüşmeler öncesinde KKTC Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar’ın ifade etmiş olduğu yeni çözüm önerisinin de esaslarını teşkil etmektedir.. Ayrıca bu öneriler paketi tüm dünya basınında yer alarak Kıbrıs Türk’ünün sesi dünyanın her yerinde duyulmuştur.. Bu esaslar, bundan böyle ‘Birleşik Kıbrıs’ sonucuna giden ‘Federasyon’ önerisinin bir daha görüşme masasında olmayacağının da çok net ifadesidir” demişti..
Gelinen noktada yapılması gereken tek şey vardır. Kıbrıs Türk Halkının Anavatanımız Türkiye’nin desteğinde bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınmasını sağlamaktır..
Her şeyden önce Kıbrıs sorununun bugünlere gelmesinin en büyük nedeni Rum-Yunan ikilisinin Megali İdea hayallerinden kaynaklanan hedefleri olması yanında; 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırıları sonrasında Kıbrıs sorununun BM Güvenlik Konseyine taşınmasının ardından Kıbrıs sorununun ne olduğunu bilmeyen ve/veya bilmezden gelen BM Güvenlik Konseyinin aldığı 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı kararıdır. O günde Türk Cemaat Meclisi Başkanı sayın Rauf R. Denktaş’ın konu kararın içeriğine var olan itirazlarına karşın alınan Rum-Yunan yanlısı kararlar çerçevesinde BM askerleri bu adaya 3 ay için gönderilmişti!.. 57 yılı aşkın bir süreden beri BM Barış Gücü askerleri Kıbrıs’ta şahitlikten öte hangi önemli bir görevi yerine getirdi de biz bilmiyoruz?
Kıbrıs’ta dini, dili, kültürü ve ırkı tamamen iki ayrı halk vardır. Dost düşman bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin varlığını kabullenmelidir.
Garanti Antlaşmaları asla ve asla iptal edilemez. Ancak Rum-Yunan ikilisinin siyasi görüşlerine zaman zaman destek verdiği görülen BM Genel Sekreteri Guterres “1960 Güvenlik sistemi zamanımızda sürdürülemez olduğu” görüşünde olan BM Guterres’e gerekli yanıt bu söylemini dile getirdiği günde verilmeliydi!..
Dahası, Temmuz 2017 Crans Montana Konferansı günlerinde taraflara bildirdiği ve adına da “Guterres Belgesi/Çerçevesi” denen fikirler manzumesini gündeme getirdiği anda Türk tarafı görüşme masasına bir kez daha oturmamak üzere kalkmalıydı !... BM Genel Sekreteri Guterres ve diğerleri çok iyi bilmelidirler ki; Hiçbir güç 1960 Garanti Antlaşmalarını ortadan kaldıramaz ve de kaldıramayacaktır..
Rum liderliği: “Garanti Anlaşmalarının iptalini ve de Türk askerinin Kıbrıs’tan çekilmesini kabul edeceksiniz, eşitlikten ve egemenlikten konu etmeyeceksiniz, bağımsız ve egemen devletiniz KKTC’den, self-determinasyon haklarınızdan vazgeçeceksiniz ve de Rum devletine dönüşen Kıbrıs Cumhuriyeti’ne ‘azınlık’ hakları ile yama olacaksınız, tüm Rum göçmenlerin evlerine dönmelerini , AB normlarının ve de 4 temel özgürlüğün uygulanmasını kabul edeceksiniz” diyor!..
Rum Liderliğinin sözüm ona Federasyon’da ısrarcı olmasının Türk tarafı açısından bir önemi yoktur. Zaten Rum tarafının hedefi gerçek bir federasyon değildir. Bundan sonraki mücadelesinde Kıbrıs Türk Halkı için federasyon diye bir konu yoktur ve olamaz. Türk tarafı egemen eşitlik ve iki devletli bir siyasi çözümü hedefliyor. Rum-Yunan ikilisinin hedefi Helenizmdir, Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakıdır, Rum liderliğinin hedefi Enosis’tir.
Netice itibarıyla Anavatanımız Türkiye’nin girişimleriyle BM Güvenlik Konseyi’nin 27-29 Nisan 2021’de Cenevre’de düzenlemiş olduğu 5+BM gayrı resmi Konferansı beklenildiği gibi toplantıda resmi müzakerelere başlamak için gerekli ‘ortak zemin’ bulunamadı.. Cenevre’de düzenlenen konferansın ardından düzenlediği basın toplantısında BM Genel Sekreteri Guterres: “Henüz yeterinde ortak zemin bulamadık.. Ama pes etmiyorum. Önümüzdeki 2-3 ay içinde gerçekleşebilecek bir sonraki toplantı için mümkün olan en iyi koşulları yaratmak için istişarelerimize devam edeceğiz” dedi.
Kıbrıs’ta federasyonu savunan BM Genel Sekreteri Guterres’e sormazlar mı Kıbrıs’ta dünden bugüne yaşananların ardından Kıbrıs Türk ve Rum Halklarının bir arada yaşaması için herhangi bir neden var mı?
Çok iyi bilinmelidir ki; hiçbir Rum Lider, Rum Ortodoks Kilisesi’nin , Rum Ulusal Konseyi’nin ve Yunanistan’ın onay vermediği ve vermeyeceği hiçbir siyasi çözüme ‘evet’ demez ve de diyemez… Rum-Yunan ikilisi, Türk tarafının gündeme getirdiği iki devletli siyasi çözüme ‘hayır’ demeye devam ettiği sürece yeni bir görüşme süreci asla başlayamaz ve de başlamayacaktır.
Hala daha Rum liderliği “Kıbrıs sorunu 1974’te Türkiye’nin Adayı işgal etmesiyle başladı” diyor. Adada taraflar arası bir antlaşma olacaksa bunun ancak; Garanti Antlaşmalarının iptal edileceği, Türk askerinin adayı terk edeceği, tüm Rum göçmenlerin evlerine döneceği, Kıbrıs Türk halkının ‘azınlık’ haklarıyla Rum’a yama olacağı bir temelde gerçekleşeceğini ve de AB ve BM çatısı altında yer alan devletler buna destek vermektedir” demektedir..
6 Temmuz 2021 tarihli yerel basınımıza yansıyan haberlere göre; Komünist AKEL Partisinin yeni Genel Sekreteri olarak seçilen Stefanos Stefanu: “İlk kez nihai bir bölünmüşlüğe bu kadar yaklaşıldığına” işaret ederken; adını Titina Loizidu davasıyla duyuran Rum Avukat Ahilleas Dimitriadis: “Maraş’ı kaybedersek, Kıbrıs sorununu çözüm sürecimizi de kaybeder ve taksim kayalığına çakılırız” dedi..
Sonuç olarak; KKTC Cumhurbaşkanı sayın Tatar’ın “Bu Bir Milattır” diyerek ortaya koyduğu siyasi çözüm çerçevesinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması için harekete geçmeliyiz..
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Vardır ve Var Olmaya Devam Edecektir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa…