KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ’NİN ULUSLARARASI HUKUKA GÖRE TANINMA HAKKI VARKEN (1)
Günümüzde Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından Kıbrıs sorunu ile ilgili görüşme sürecinin kaldığı yerden devam etmesini savunanlar ile iki devletli siyasi çözümü, Konfederasyonu ve/veya KKTC’nin yaşatılmasını ve tanınmasını sağlamak için yeni bir sayfa açılmasını isteyenler arasında karşılıklı mesajlar yer almaktadır.
19 Eylül 2020 tarihli Halkın Sesi Gazetesi’nde manşette yer alan “Çözüm Ama Nasıl?” başlıklı haberde Kıbrıs sorununa yönelik federasyon tartışması yeniden alevlendi denilirken Kıbrıs sorunu ile ilgili yeni görüşme sürecinin nasıl olması gerektiği yönünde yer alan mesajlar vardı..
Konu haberde “Federasyon için ucu açık bir maceraya giremeyiz”, 5’li konferans olursa iki devletli ve konfederasyon başta olmak üzere diğer seçenekleri değerlendireceğiz diyen Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı sayın Mevlüt Çavuşoğlu: “Crans-Montana’nın bittiği yerden müzakere yaparsak bir yere varamayacağımızı emin şekilde biliyoruz” dedi..
Diğer yandan kendisinin “Federal çözüm artık olmaz; BM parametrelerinde çözüm artık mümkün değildir” şeklinde konuşması için uğraş verildiğini ancak bunları kararlı bir şekilde reddettiğini söyleyen KKTC Cumhurbaşkanı sayın Akıncı: “Alternatifler bellidir. Ya siyaseten eşit iki kurucu devlete dayalı federal bir yapılanma; ya da Türkiye’nin bir alt yönetimi olarak algılanan bir yapı içerisinde bölünmüşlüğe mahkum olmaktır. İki ayrı egemen devletin oluşturacağı bir konfederasyon seçeneği ortada yoktur. Olamayacak bir şeyin peşinden de koşmayız” diye konuştu.
Yine 19 Eylül 2020 tarihli Halkın Sesi Gazetesi’nin 9. Sayfasında yer alan bu haberin devamında “Federasyon Bitmiştir” başlıklı bölümde “Crans Montana’nın bittiği yerden müzakerelere tekrar başlamanın mümkün olmadığını söyleyen sayın Çavuşoğlu: “5’li konferans olursa iki devletli ve Konfederasyon başta olmak üzere diğer seçenekleri değerlendireceğiz” dedi. Federasyon için ucu açık bir maceraya girmeyeceklerini belirten sayın Çavuşoğlu: “Federasyon için müzakere yaparsak bir yer varamayacağımızı emin şekilde biliyoruz… Rum tarafı, Türk tarafıyla hiçbir şey paylaşmak istemiyor. Dönüşümlü Başkanlık konusunda da önce ‘evet’ dedi sonra Crans Montana’da geri adım attı. Yine Çavuşoğlu: “Anastasiadis, ‘Kıbrıslı Rumlar olarak Türklerle hastanemizi bile paylaşmak istemiyoruz’ demişti.” diye konuştu.
Seçimlerden sonra 5+1 gayrı resmi toplantı önerisini esasen Türkiye’nin önerdiğini dile getiren Çavuşoğlu, gayrı resmi görüşme önerisinin nedenini ise, “Resmi bir müzakereye başlamadan önce neyi müzakere edeceğimizi kararlaştırmamız lazım” sözleriyle açıkladı.
Yine “5’li Konferans olursa iki devletli ve Konfederasyon başta olmak üzere diğer seçenekleri değerlendireceğiz” diyen Çavuşoğlu: “Önceliklerimiz farklı … Adaya vardığımız zaman sayın Akıncı’ya da açık ve net şekilde söyledik. Dolayısıyla bunu başka yerlere çekmeye gerek yok işin özeti budur. Federasyon için ucu açık bir maceraya giremeyiz. Sonuç alıcı müzakereyi değerlendirip , öbür seçenekleri ele almamız gerekiyor. Gayri resmi toplantıda iki devletli çözüm başta olmak üzere diğer seçenekleri müzakere edeceğimizi güçlü bir şekilde ifade edeceğiz..
Doğu Akdeniz’de yaşanan gerginliklere de değinen Çavuşoğlu: “Neden sondaja başladık? Rum kesiminin Türk tarafının haklarını yok sayarak sondaja başlaması, olumlu bir adım atmaması nedenleriyle.. Rum tarafı enerji kaynakları konusunda da olumlu bir adım atmamıştır. Paylaşmaya hazır olamayan Rum kesimi federasyon için müzakere yaptığımız zaman yine hiçbir şeyi, gücü, dönüşümlü başkanlığı, hiçbir yetkiyi paylaşmak istemeyecektir” diye konuştu.
Başarısız olacak yeni maceralara atlamanın hiçbir anlamı olmadığını söyleyen Çavuşoğlu: “Kıbrıs Türk Halkı, Kıbrıs’ın ve Türkiye’nin stratejik bir konumda olduğunu bilmelidir.” dedi.
Yine 19 Eylül 2020 tarihli Halkın Sesi Gazetesinin 9. Sayfasında “Olmayacak Bir şeyin Peşinden Koşmayız” başlıklı bölümde; Sayın Akıncı: Ben, “Crans Montana’da BM Genel Sekreteri’ne “Tarihi bir fırsat kaybedildi” dedirten sürecin beşli konferans aşamasına kadar ulaşmasında emek veren, alın teri döken birisi olarak elbette sonuçtan hayal kırıklığı duymam doğaldı. Ben de o doğallık içinde hayal kırıklığının ifadesi olan bazı duygularımı paylaştım; çünkü ben her şeyden önce insanım. Ama çok kısa sürede federal çözüm doğrultusunda kararlı bir şekilde mücadele etmezsek , bunun Kıbrıs Türk Halkını çözümsüzlük ve bölünmüşlük koşullarında tümden erimeye götüreceğini çok net olarak gördüm…
..Rum tarafının iki egemen devlete dayalı Konfederasyona ‘evet’ diyeceğine hiç inanmadım. Bunu Crans Montana’da sayın Çavuşoğlu’na da söyledim..
..Gelinen noktada süreç Berlin’de kaldığı yerden devam edecektir. Gayrı resmi 5’li bir toplantıyı öneren Türkiye’nin bu önerisini destekledim; çünkü en başta siyasal eşitlik konusunun netleşmesi mutlaka gereklidir. Ancak gidilecek yol da bellidir ve bu yol kararlı biçimde yürünecektir. Alternatifler bellidir . Ya eşitlik, özgürlük ve güvenlik içinde yaşanacak ve uluslararası hukukun bir parçası olarak , siyaseten eşit iki kurucu devlete dayalı federal bir yapılanma; ya da Türkiye’nin bir alt yönetimi olarak algılanan bir yapı içerisinde bölünmüşlüğe mahkum olmaktır. İki ayrı egemen devletin oluşturacağı bir konfederasyon seçeneği ortada yoktur..
..Olamayacak bir şeyin peşinden koşmak da bizim işimiz olmaz. Halkımıza gerçekleri söylemek zorundayız. Halkımız 11 Ekim’de kaderini oylayacaktır.” Demişti..
Toplumlararası görüşme sürecinde Federasyon gibi bir siyasi çözüm adına verilmemesi gereken tavizler veren, görüşme sürecinde KKTC Meclisi’nin bilgisi dışında görüşme ‘Harita’ veren, toprak tavizinde bulunan sayın Akıncı’nın; Federasyondan başka bir şey görüşmem demesi; yanlış değil mi? Bu durum Kıbrıs Türk Halkının kaderi olmamalıdır..
Gelinen noktada artık Federasyon yerine, alternatifler konuşulmalıdır. Bağımsız ve egemen iki devletin birbirini karşılıklı olarak tanıması gündeme getirilmelidir. Ancak; sayın Akıncı; dün olduğu gibi bugün de Adadaki çözüm için en doğru seçenek ‘federasyondur’ demeye devam ediyor..
Sayın Akıncı, görüşme sürecinde Kıbrıs Türk Halkının kırmızı çizgilerine sahip çıkmadı, çıkamadı.. 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Antlaşmalarında Temsilciler Meclisinde 35 Rum Milletvekili 15 Türk Millet vekili vardı. Oylamada 15 Türk milletvekilinin en az 8 Milletvekilinin olumlu oyu şarttı. Ya şimdilerde? Bakanlar Kurulunda 10 Bakanın 7’i Rum, 3’ü Türk’tü. Onay için 3 Türk Bakanın en az 2’sinin olumlu oyu aranıyordu. Ya şimdilerde?
KKTC’nin yaşatılması ve tanınması gerektiğine inanmayan, iki devletli çözümü düşünmeyen ve açılımı bile farklı yorumlanan Rum’un başka Türk’ün başka anladığı federasyon için yola çıkan, Kıbrıs meselesini siyasi eşitlik temelinde kurulacak iki toplumlu ve iki bölgeli federasyon temelinde çözüleceğine inanan ve yeniden aday olduğu günde yapmış olduğu konuşmada Federasyon’un Ada için en mümkün çözüm modeli olduğunu yeniden vurgulayan sayın Akıncı Cumhurbaşkanlığı seçimi kazanması durumunda görüşme sürecine kaldığı yerden devam etmeyi hedefliyor!..
Kıbrıs Türk Halkı, vatansız, topraksız ve devletsiz kalmak istemiyor. Rum-Yunan ikilisi dünden bugüne verilen tavizlere doymadı. Rum liderliği olası bir siyasi çözümde Anavatanımız Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünün kaldırılmasını, Türk askerinin tümünün adadan ayrılmasını, Anavatanımız Türkiye’den gelen kardeşlerimizin geri dönmesini, tüm Rum göçmenlerin Kuzey’e geri dönmelerini ve mal ve mülkünün iadesi istiyor.... Kıbrıs Türk Halkı olarak barış ve siyasi çözüm adına çözülmeyelim, Kıbrıs Türk Halkı olarak bağımsız ve egemen devletimiz KKTC’ne sahip çıkmayacak olursak Kıbrıs Türk Halkı için tehlike çanları yeniden çalacaktır.
Dün olduğu gibi bugün de BM, ABD ve AB’nin diğer büyük güçlerin yalanlarına kanmayalım, inanmayalım ; Kıbrıs Türk Halkı olarak Mukavemetçi ve Mücahit ruhumuzu yaşatalım ve onu öldürmeyelim ve de Emperyalist güçlerin oyunlarını bozalım.. Birlik ve beraberlik içinde hareket ederek bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yaşatılması ve tanınması için harekete geçelim..
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa… DEVAM EDECEK..