LİDER DR. FAZIL KÜÇÜK’Ü ANARKEN

Abone Ol

            Her 15 Ocak geldiğinde O’nu anmak bizler için önemli bir vazife oldu.  Anıttepe’de yapılan anlamlı anma törenleri, onun veciz sözleri ve ışıkları ile bir kez daha adeta bizleri kendimize getiriyor.
            Dr. Küçük sadece doktor ve lider olmadı.  O, aynı zamanda Kıbrıs Türkü’nün davasına ışık tutan, davasını anlatmada büyük rol oynayan gazetesi HALKIN SESİ’ni hayata geçirmiştir.
            Geçen gün Denktaş’ın ölüm yıldönümünde yazdığım gibi, Kıbrıs Türkü hiç de buralara kolay gelmedi.  Rumların ENOSİS hayalleriyle bütünleşen EOKA’ya karşı amansız bir mücadele veren Dr. Küçük, VOLKAN’ı da kuran adamdı.
            O’nun hatıralarını yazmak bana nasip olmuştu.  Yüzeysel ve sathi bilgilerle biyografik kitap yazmak hiç de kolay değildir.  Ben, naçizane bir ifade ile O’nun Özel Kalem görevlisi olarak bire bir, günde en az iki veya üç saat beraber oluyorduk.  Köy gezilerimiz ayrı.
            Dr. Küçük, Ankara ziyaretleri ile çıkmıştı yola.  Haftanın bir gününde de halka bedava bakıyordu kliniğinde, İsviçre’den geldiğinde.  O haftada bir günlük muayene saatleri, onun halkla bütünleşmesini sağladı.  Sonra oluşturduğu dava heyetleri ile köylere gitmeye başladı.  O köylere gidiş, Kıbrıs Türkü’nün uyanış dönemleriydi.  Daima gideceği köylerin insanları, dağdan bayırdan topladıkları mersin dallarını yollara sererek O’nu köy girişinde karşılarlar ve omuzlarına alarak köy meydanına taşırlardı.
            O heyecan ve sürükleniş, Kıbrıs davasını canlı tuttu.  Dr. Küçük daima yüksek bir yere çıkarak halka hitabederdi.  O bir etkileşim ve uyanıştı.
            O’nun etrafında kimler kimler yoktu ki...
            Başta Rauf Denktaş olmak üzere, Ahmet Midhat Berberğlu, Faiz Kaymak, avukat Fadıl Korkut, Ramadan Cemil, Hüseyin Kandulu, Fazıl Plümer, Dr. Niyazi Manyera, Dr. Orhan Müderrisoğlu ve dahaları vardı etrafında.
            Dr. Küçük verdiği büyük mücadeleyle davayı pekiştiriyor ve geleceğin ışıklarını yakıyordu.
            Dr. Küçük’ün en zor zamanları, 21 Aralık 1963’le 1968 Nisan’ına kadardı.  Hatta emekli olacağı 1973’e kadar.
            Her zaman söylemişimdir...
            Birinci adamlarla çalışmak çok zordur.  Onlarla çalışırken onların duygu ve düşncelerini, günlük psikolojilerini, acılarını ve sevinçlerini iyi analiz etme durumundasınız.  İşte ben, o dava adamlarıyle o günleri yaşadım.  Halen de onların misyonunu taşıyor ve savunuyorum. Dr. Fazıl Küçük Vakfı, bize bu onurlu görevi verdi.  Halen Dr. Küçük Vakfı’nın müdürü ve yönetim kurulu üyesi olmaktan onur duyarım.
            Dr. Küçük bir taraftan Türkiye’yi uyandırırken, öte taraftan Rumların sindehniyaları ile büyük bir mücadele veriyordu.  Sindehniya dediğimiz oluşum sendikalardı.  O durumu gören Dr. Küçük sendikalaşma konusunda da büyük mücadeleler vermiştir.
            Kıbrıs Türk Çiftçiler Birliği’ni ise M. Kemal Deniz kurmuştu.  Lakin Dr. Küçük de bu kuruluşa güçlü destek vermiştir.
            Kıbrıs Cumhuriyeti döneminde Makarios’un Anayasayı değiştirme ve Dr. Küçük’ün elindeki veto hakkını ortadan kaldırmak için büyük bir girişim başlatmış ama bunu başaramamıştı.  Çünkü Türkiye’nin garantörlüğü ortadaydı.
            O 21 Aralık 1963 tarihinde herkes gibi O da  30 KL maaş alıyor ve günlük saray masraflarını  karşılamaya çalışıyordu.  O yıllar gerçekten zor yıllardı onun için.
            Geneş Komite’nin kuruluşu ve o Komite’ye başkanlık etmesi, sonun başlangıcı niteliğindeydi.  Bizler için yeni oluşum, yeni daireler, bölük pörçük toplumu toparlama ve göç hareketini asgariye indirme, onun temel hedeflerindendi.
            Göçmenköy ve diğer bölgelerde inşası başayan göçmenevleri, onun bir yerde rahatlamasına neden oldu.  Çünkü insanlar Hamitköy’de çadırlarda bir ömür törpülüyorlardı.
            Sevgli Dr. Küçük’ü şu gazete köşeme sığdırmam mümkün değil.  Lakin yine de huzur içindeyim.  Onun bütün hayatını anlatan “DR. FAZIL KÜÇÜK’LE GEÇEN GÜNLERİM” adlı kitabıma hayat vermem, bir yerde ona olan vefa borcumu ödemiş oldum.
            Dr. Küçük aramızdan ayrılalı tam 40 koca yıl oldu. O gitti ama eserleri arkasında kaldı.  Yattığı yer cennet mekanı olsun.