14/3/1942
Kıbrıs Türk basınında en uzun ömürlü gazete ünvanına sahip gazete.
Kurucusu, Sahibi ve Yayıncısı: Dr. Fazıl KÜÇÜK
Başlık Sloganı: Hakkın Sesi ve Halkın Dilidir.
Halkın Sesi Gazetesi ilk yayınlandığı günlerde hafta¬lık, sonraları ise haftada iki - üç kez ve birkaç yıl sonra da günlük olarak yayınlanmaya başladı.
Halkın Sesi Gazetesi’nin İngilizce baskısı 9 Temmuz 1956 tarihinde yapılırken, bu gazetenin üç yıllık yayın süresi olmuştur. Günlük Türkçe Gazetenin yayınlandığı sı¬rada İngilizce gazete de haftalık olarak yayınlanıyordu.
Gazete adı: Halkın Sesi Weekly English Edition.
Gazete sloganı: The Voice of the People.
İngiltere'de yaşayan Kıbrıslı Türkler için 1982 yılında esas yayınlanan Halkın Sesi'nden ayrı olarak haftalık Türkçe gazete de yayınlanmıştı.
1983 yılı sonrasında sayfa sayısını da artıran gazetemiz 2000’li yılların başında 48 sayfaya kadar çıkmasına karşın şimdilerde 24 sayfa olarak yayınlanmakta.
2017 yılından itibaren www.halkinsesikibris.com web adresinden de dijital olarak haber yayıncılığına katkı koymakta.
Liderimiz 118 yaşında
Liderimiz Dr. Fazıl Küçük’ün bugün doğum günü. O, ilkeleri ve görüşleriyle geleceğimizi aydınlatmaya devam ediyor
Bugün, Kıbrıs Türk halkının Özgürlük ve Varoluş Mücadelesi Lideri Dr. Fazıl Küçük’ün doğum günü.
O, ölümsüz bir lider… Dr. Fazıl Küçük, yokluklarla boğuşan toplumu kökten değiştirip yepyeni ufuklar aştı. O, ilkeleriyle ayağa kaldırdığı toplumun ebedi rehberi oldu. Barışçı kimliği ve insani değerlere verdiği önem O’nu saygın liderlerden biri yaptı.
DR. KÜÇÜK KİMDİR?
Kıbrıs Türk halkının adadaki varlığını korumak ve daha güzel günlere ulaşmasını sağlama adına ömrünün her aşamasında mücadele veren liderimiz Dr. Küçük 14 Mart 1906’da Ortaköy’de dünyaya gelmişti.
İlk öğrenimini ve orta öğreniminin bir kısmını Lefkoşa'da yaptı. Orta öğreniminin geriye kalan kısmını İstanbul'da Özel İstiklal Lisesi'nde tamamladı. Mezun olduktan sonra İstanbul Tıp Fakültesi'nin birinci sınıfını tamamlayıp sıra¬sıyla Fransa ve İsviçre'ye gitti. Lozan Üniversitesi'nde tıp tahsilini bitirdikten sonra bir klinikte ihtisas yaparak 'dahiliye uzmanı' oldu.
1937 yılının Mayıs ayında Kıbrıs'a dönerek, Lefkoşa'da serbest doktor olarak çalışmaya başladı. Halkçı kişiliğinden ve mesleğindeki başarısından dolayı kendisini topluma çok çabuk sevdirdi. Fakir halkın ve köylülerin Lefkoşa'ya en fazla uğradığı gün olan Cuma günleri halka parasız tedavi uygu¬ladı ve bunu doktorluğu bıraktığı son güne kadar sürdürdü.
Dr. Fazıl Küçük'ün aktif siyasi hayata atılması, her ne kadar adaya döndüğü 1937 yılında başlarsa da, siyasi faaliyetleri ve köşe yazarlığı 1931 yılına kadar uzanır. Henüz bir üniversite öğrencisi iken, Türk Maarifinin İngiliz müdürler tarafından yönetilmesinde ısrar eden 'Kavanin Meclisi'nin Türk üyelerine karşı çetin bir mücadeleye girdi.
Bütün siyasi hayatı boyunca, Türk okulları ile Vakıflar İdaresi'nin Türk halkına devredilmesi için İngiliz koloni idaresine karşı savaş açtı. Kıbrıs Türk halkının örgütlenmesi ve kendi meslek kuruluşlarının altında faaliyet göstermesi için yıllarca uğraştı.
1931 yılındaki Rum isyanının ardından ara verilen Belediye seçimlerini 1943 yılında ezici bir çoğunlukla 'üye' olarak kazandı ve bu görevi altı yıl aralıksız devam ettirdi.
1943 yılında kurulan ve O'nun da üyesi olduğu KATAK (Kıbrıs Adası Türk Azınlıklar Kurumu) 'dan ayrılarak 23 Nisan, 1944 tarihinde KMTHP (Kıbrıs Milli Türk Halk Partisi)’ni kurdu. Bu partinin programındaki ana hedeflerden biri de Enosis'i (Kıbrıs'ın Yunanistan'a ilhakı) önlemekti. 1949 yılın¬da KATAK ile KMTHP birleşerek KMTBP (Kıbrıs Milli Türk Birliği Partisi) ismi altında yeniden oluşur.
Dr. Küçük, o yıllarda devamlı olarak Türkiye'ye gider, ancak oradaki hükümetlerden beklediği yakınlığı görmez. Bunun üzerine Kıbrıs davasını Türk milletine mal edebilmek için Anadolu'yu karış karış gezer. Türk halkına, Kıbrıs'ta başlattığı mücadeleyi anlatabilmek için büyük şehirlerde mitingler düzenler. O'nu destekleyenler ilk önce öğrenci dernekleri, onun ardından sivil toplum örgütleri ve basın olur. Bıkma¬dan, usanmadan verdiği mücadele Türkiye halkının tüm birimleri tarafından kabul görür.
Türk milletinin de desteğini arkasına aldıktan sonra, 1955 yılında kanlı terör eylemlerine başlayan EOKA örgütüne karşı Kıbrıs Türk halkının direnebilmesi için KITEMB (Kıbrıs’ın İstikbali için Türk Mukavemet Birliği) isimli örgütü kurar. Rumların tehditlerine rağmen mücadeleye devam eder ve KITEMB'nin yerine yine aynı yılın Eylül ayında VOLKAN isimli teşkilatı oluşturur. Daha sonra en büyük silahlı mücadeleyi verecek olan TMT (Türk Mukavemet Teşkilatı) 'nin zirvesinde bulunur.
1959 yılında Türkiye ile Yunanistan arasında yapılan Zürih anlaşmasının ardından Londra'da yapılan konferansta Kıbrıs Türk halkını temsil eder ve Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kuruluş anlaşmasını imzalar. Bu cumhuriyetin anayasasına göre Cumhurbaşkan Muavini Türk olacaktı. Kıbrıs Türk halkı da O'nu bir kurtarıcı olarak görmekteydi ve 3 Aralık 1959 tarihinde yapılan seçimi rakipsiz olarak kazanır.
Rumların 21 Aralık, 1963 tarihinde 'Kanlı Noel' diye adlandırılan Türklere karşı silahlı saldırılarının ardından oluşturulan Genel Komite'nin başkanı olur. Bu komitenin yerine 1967 yılında 'Geçici Kıbrıs Türk Yönetimi' kurulur ve onun başına da yine Dr. Fazıl Küçük geçer. Cumhurbaşkan Muavinliği ile Geçici Kıbrıs Türk Yönetimi görevini 18 Şubat 1973 tarihinde bırakır. Ancak kendi gazetesi olan Halkın Sesi'nde mücadelesine devam eder. Halkının ve milletinin haklarını savunmaya ve her zaman yaptığı gibi onların geleceği ve çıkarları için elinden bayrağı bırakmamaya kararlıdır. Ancak 1983 yılında hastalanır ve 15 Ocak, 1984 tarihinde tutulduğu hastalıktan kurtulamayarak Londra'da tedavi gördüğü hastanede 78 yaşında hayata gözlerini yumar. "Tanrı Kıbrıs Türkünü korusun, onun yanında olsun" diyerek canından daha çok sevdiği halkına veda eder.
Naaşı Kıbrıs'a getirilerek 23 Ocak 1984 tarihinde Lefkoşa yakınlarındaki Hamitköy'de bulunan Anıt Tepe'ye gömülür ve 'Anıt Mezar' onun cenneti olur.
Halkın Sesi’nin 14 Mart 1942 tarihindeki ilk sayısından sonra Dr. Fazıl Küçük’ün İngiliz idaresine karşı halkın memnuniyetsizliğini dile getirmesi sonrasında 21 Ocak 1943 tarihinde yayını Üç ay süreyle İngiliz hükümeti tarafından durdurulmuştu. Tekrardan yayın hayatına başladığı 21 Nisan 1943 tarihinde Dr. Fazıl Küçük tarafından yazılan yazıyı sizlerle paylaşıyoruz…
Tekrar başlarken
Yazan: Dr. M. Fadıl KÜÇÜK
Bundan tam 3 ay evvel bir öğlen zamanı hükûmetin resmi iki yüksek memurunun acilen beni görmek istediklerini öğrendiğim zaman fevkalâde bir durumla karşı karşıya geleceğimi tahmin eder gibi olmuştum. Acaba ne var, ne oluyor. Diye bir üzüntü kalbimi sı¬kıştırıyor ve adeta serbestçe kalp atışına mani oluyordu. Hele dimağımda saniyede binbir şimşek parlıyor ve hiçbir şey düşünemez gibi ol¬muştum. Nezaketle yanıma yaklaşan memurların en kü¬çük hareketini takip ediyor ve bir an evvel ağızlarından çıkacak sözün ne olacağını bekliyordum. Hakikatte bir tanesi elini cebine uzatarak çıkardığı kâğıdı oku¬maya başladı. O zamandır ki beni bekleyen felâketin ne olduğunu anlamıştım: Gaze¬te Müsteşar Hazretlerinin emriy¬le 3 ay müddetle kapatılmış bulunuyordu. Bu müthiş ve çok ağır ceza karşısında bir adım ne ileri ve ne de geri atamayarak yan tarafımda bulunan bir koltuğa yıkıldım kaldım. Acaba bir yanlışlık mı var diye yanımda bıra¬kılan kâğıdı, tekrar ve tekrar okudum fakat yanılmıyordum. Artık “Halkın Sesi” susturuluyordu. Bu hadise gün¬lerce asabımı tahrike devam etti. Uykularım kabahatimin ne olduğunu meydana çıkar¬mak için çok geceler şafak vaktine kadar sebep aramakla geçti.
Bu acı haber, birkaç sa¬at içinde Lefkoşa ve kaza¬larda bir bomba gibi patladı. Telefon mütemadiyen çalışıyor ve kapımdan başları önde, müteessir çehreler yavaşça ilerliyordu. Gelenler ve telefonda konuşanlar adeta korkak ve titrek seslerle bunun bir hakikat olup olmadığını soruyor ve birçok¬ları asabiyetten göz yaşları dökerek uzaklaşıyordu. He¬le çok genç bir okuyucumun büyük teessürü karşısında ben de kendimi tutamayarak onunla beraber göz yaşı akıtmıştım.
Bütün bu acı manzara¬lar ve unutulmayacak hatı¬ralar artık “Halkın Sesi”nin bu cemaatin hakikî bir gazetesi olduğuna kanaat getir¬miş ve bununla teselli bulmaya çalışmıştım. Evet on ay cemaatın dertlerini terennüm eden bu gazete bundan böyle de ayni yolda yürüye¬cek, hak ve adalet için haykıracaktır.
Burada açık bir kalp, iyi bir niyetle bir kere daha tekrar edeceğim ki, biz bazı kimselerin zannettiği gibi ne İngiliz aleyhtarıyız ve ne de bunu aklımızdan geçirmişizdir. Bizim düşman olduğumuz aksak hareketlerdir. Medenî her fert için haksızlığa uğramak, yerinde olmayan bir muameleye tabi tutulmak muhakkaktır ki ruhî bir isyan uyandırır. Demek oluyor ki, bizim umdesiz (dilenerek) öksüz bir cemaatin terakki ve tealisidir (yükselme, yücelme). Haykırışlarımız bu cemaatin arasından çıkan feryatların bir aksi sedasıdır. Hak ve adalet için çetin bir savaşa atılan ve bu mefkûre uğrunda milyonlarca evladını seve seve veren demokrat bir hükümetten, biz sadık tebaaları yalnız ve yalnız yanı başımızdaki unsurlara reva görülen aynı muamelenin bize de bahşedilmesini isteriz. Çünkü biz de Rum vatandaşlarımız kadar hassas, onlar kadar zeki ve bizim fazla olarak Türk olmak gibi büyük bir meziyetimiz vardır.
Düşünülmelidir ki, biz Kıbrıs Türk’ünün millî kâbesi olan Ankara bugün İngiltere’nin sadık ve ayrılmaz bir müttefiki bulunurken, biz nasıl olur da başka bir yol tutabiliriz? Bizim rehberimiz, yolumuz; bize Anavatanın gösterdiği meşaledir. Eğer biz onun siyasetinden aykırı bir siyaset, gittiği yoldan gitmeyip de aksi bir yoldan gidecek olursak, hem ona hem de onun müttefikine karşı en büyük nankörlük ve en büyük hıyaneti işlemiş bulunacağımızı da pekâlâ biliyoruz. Böyle bir aksi hareket ise Türk halkının hiçbir ferdinden beklenemez ve beklenmemelidir de. Biz Kıbrıs Türk’ü de Anavatan kadar açık bir kalp ve iyi bir niyetle çalışıyoruz ve çalışacağız. Anavatan nasıl ki her milletin müşkül anlarında sadık bir dost gibi hareket etmekten çekinmemiştir. Biz de aynı yolun yolcularıyız. Bulanık suda balık avlamak Türk’e yaraşmaz çirkin hareketlerden biridir.
İngiliz idaresinin ilk kurulduğu günden bu ana kadar sadık bir tebaa olarak tanınan bizler, yarın da aynı sadakat ve itaati göstereceğiz. Hükümetin her emrine seve seve itaat eden Türk cemaatinin yegâne arzusu daha evvel de söylediğimiz gibi yalnız ve yalnız aynı muhit içinde yaşayan unsurların malik oldukları hayat hakkından bizim de istifade etmemizdir. Bunun için sesimizi yükseltiyoruz.
Şimdi artık ümit ederiz ki, bizlere çok görülmeyecek ve demokrat hükümetimizin bize rehber olarak terakki ve yükselme yollarına ulaşmamıza yardım edecektir.
(Alıntı: Halkın Sesi Gazetesi, 21 Nisan 1943, Yıl: 2, Sayı: 253, sayfa 1)