Madalyon, madalya mı?

<p class="MsoNoSpacing"><span>

Abone Ol

 

Defalarca yazdığım, defalarca irdelediğim  bir konudur “madalya”lar konusu!

Son yapılan TMT Mücahitler Derneği olağan üstü genel kuruldaki konuşmamda bir çok başlık yanında madalyalar konusunu da irdelemiş ve var olan yönetimden “Madalyalar” la ilgili ne gibi çalışma yapıldığını, ne gibi girişimlerde bulunulduğunu sormuştum.

Genel Kurulda bunun cevabını alamadığım gibi bu güne kadar da bu konuda bir çalışma yapıldığını işitmedim.

Halbuki  Mücahitler Derneğinin TMT Derneği ile birleşmeye gitmediği günlerde Mücahitler Derneği olarak Madalyalar konusunda büyük yol kat edilmiş,

devlet tarafından verilecek madalyaların şekline kadar yarışmalar açılarak tercih yapılmış , dağıtım şekli bile belirlenmişti!

 Dün haber kanallarında İskelede 42 Mücahide madalyon verildiği haberi karşısında  “Madalyalar” konusunu bir kez daha gündeme getirmek gereğini hissettim.

Biliyorsunuz Madalya başka, madalyon başka, başka şeylerdir.

Eskiden çocukken ciklet ambalajlarının içinden bile madalyon çıkardı. Hatta madalyon görünümünde ciklet bile yaparlardı.

Ömrünü mücadeleye adamış, gerektiğinde canını feda etmiş, her türlü özveriyi ortaya koyarak bu toprakları vatan yapmak için büyük fedakarlıklara katlanmış, her cefaya göğüs germiş, kimi hayatta, kimi Hakkın rahmetine kavuşmuş bu insanları, hiçbir resmiyeti olmayan, sadece görüntü olarak taklidi yapılmış  madalyonlarla daha ne kadar zaman aldatacaklar, avutacaklar, oyalayacaklar bunu kabul etmekte zorlanıyorum!

Gerçek şu ki madalyalar konusu her gündeme geldiğinde İki derneğin birleşmesine öncülük ettiğim için kendi, kendime kızıyorum.

Geniş kitleleri daha rahat kucaklayabilmek adına, devam etmekte olan Kıbrıs sorununa daha organizeli sahip çıkmak adına ve nihayet yıllardan beridir devam etmekte olan adadaki Türk-Rum uzlaşmazlığının  çok daha uzun yıllar devam edeceği  görüntüsüne bakarak derneğin gençlerle takviyesine olanak vermek adına çıkılan yol maalesef günlük amaçlar, kişisel duruşlar uğruna tıkanmış, ileriye adım atılamaz hale getirilmiştir.

Atlılar, Muratağa ve Sandallarda Rumlar tarafından yapılan toplu katliamların izlerini silmek, sulandırmak amacıyla kazılar başlatılıyor, muharip derneklerimizin çoğunda tepki yok, ses yok, ikili görüşmelerde karmaşıklıklar yaratılarak garantörlükler kaldırılmaya çalışılıyor, bir iki beyanattan başka bir girişim yok!

Kaldı ki zaman kapalı kapılar arkasında yakın buldukları birkaç isimle gün geçirme zamanı değildir. Zaman sadece protokollerde boy göstererek şov yapma zamanı hiç değildir.

Zaman seferberlik zamanı, halkı aydınlatma, karşılaşılacak felaketleri her mahalde anlatma zamanıdır.

 

Ne var ki …Heyhat!