Mahallemizin politikacısı

Abone Ol

Futbol sahalarında maç izlerken, taraftarlar futbolculara hep ilk adları ile tezahürat yaparlar…

Oyna Veli…

Oyna Orhan…

Oyna Zihni…

Politikada da ilk adı ile anılan “oyuncu”larımız var…

Rahmetli Denktaş’ın oğlu Serdar bunların başında gelir…

İnsanımızın aslında kimi kişilere ilk isimleriyle hitap etmesinin içinde hafif bir “yakınlık” vurgusu vardır…

Maliye Bakanımız da öyledir…

Bazan “dobracı” olur, ruhunuzu okşalar…

Bazan “darbeci” olur, öfkenizi kamçılar…

Vatandaşlık dağıtmada ne kadar “bonkör” ise

“Müdür”lük dağıtmada da o kadar “cömert”tir…

Bazan “kuru inatçı”dır, bazen “adam kayırmacı”…

Bazan yılmaz bir “özel sektör” savunucusudur,

Bazan ondan daha büyük “devletçi” yoktur…

Kıbrıs sorununda giderek şahinleşirken, iç sorunlarda “pragmatik” çıkış yolları sunabiliyor…

Bazan “popülizm”e savaş açar gibidir, bazan en büyük “populist” odur…

İlk adı ile en çok çağrıldığı dönemler, kırdığı “pot”lar nedeniyle sosyal medyada fırtınalar yarattığı dönemlerdir…

Toplumla “diyaloğu” çok politikacıdan iyidir ama; bazan “davranışlarının” izahı havada kalır ve kimse ne yapmak istediğini anlamaz…

Bir hükümette “silik” bir bakanlık süreci yaşarken, partisini orada bırakıp kendisi istifa edip çekip gider ama; arkasından bir başka hükümette paranın başına “hevesle” oturmaktan da geri kalmaz…

Partisinde ikide bir “yol arkadaşları” ile yollarını ayırır ama; ayırdıkları ile sonradan “kanka” olmayı da başarır…

Serdar Denktaş, şu anda politikada “en aktif” ve belki de “en verimli” dönemini yaşamaktadır…

Hükümetin “ipleri”ni sıkı sıkı elinde tutmakta ama; zaman zaman ortağından “gol” yemeği de içine sindirebilmektedir…

Ortağına oranla; en azından can alıcı konularda “yaklaşımları” vardır ve onlar için de kendine has politikalar üretmektedir…

Verip de tutamadığı sözler, verip de tutabildiklerinden fazladır…

Ankara’ya Tuğrul Türkeş ile “görüşmeye” gider ama, görüşme iptal edilir ve kimseye “tatmin edici” bir açıklama yapmaz…

Serdar, hafta sonunda Yenidüzen’den Ödül Aşık Ülker’in sorularını yanıtladı. İşte altı noktada, söylediklerinin “kıymet-i harbiyesi”…

  • HAKLIDIR: “Özelleştirme” diye bir yasa geçti Meclis’ten… Tam da “popülizm”in daniskası… Muhalefet de “evet” dedi… Batmış hangi kuruluşta kim varsa, hepsi devlete girsin, hepsi terfiler alsın, hepsi yükselsin… “Durun” dedi, “Bu yükü kaldıramayız” dedi… “Bir hesap kitap yapalım” dedi. Dinletemedi… Ortağı ile ters düştü Serdar… Bana göre yüzde yüz bir “doğru duruş” sergiledi… Çünkü “küfe” onun omuzlarında… Ve sonuç: Bu popülizm yüzünden Türkiye’den beklenen 105 milyonluk bir para alınamadı…
  • ADALETSİZDİR: Bu yasa geçince, Maliye duvara tosladı tabii… Serdar “Sıyırtacağız” diyor. “Kendi kaynaklarımızla açığı kapatacağız” diyor. Arkasından da hesapsızca en adaletsiz vergi olan “dolaylı vergiler”e yüklendi. İşin kolayına kaçtı… Örneğin; “harçlar hayat pahalılığı oranında arttı” dedi ama küçük bir dükkân sahibi, kestiği her fatura ve makbuz için verdiği “pul parası”nın iki katını ödeyecek. Yani yüzde yüz zam… Büyük bir adaletsizliğe imza attı Serdar…
  • MEMURCUDUR: Bazı zamları halka yansıtmamak için “Fiyat İstikrar Fonu”nu -ki asıl amacı budur- kullanabilirdi. “Daha iyisi ona dokunmayalım, hayat pahalılığını memura verelim” dedi. Bundan büyük “gaf” olur mu? Hayat pahalılığı almayan özel sektör çalışanları ne yapsın? Zamlardan sadece “memuru korumak” mı Serdar’ın görevi?
  • HAKLIDIR: Hekimlerin maaşlarını hakimlere eşitlemeyi kabul ediyor Serdar… Ama “görev tahsisatı”nı emeklilikte de vermeyi kabul etmiyor. Vallahi de haklı, billahi de haklı… Devlet’te ve belediyelerde binbir çeşit “tahsisat” var. Keşke bunlara karşı da bir çözüm üretilse… Bu “tahsisat”lar nasıl ödeniyor? Devletin “harç”lardan topladığı yeni zamlarla cebimizden çıkmıyor mu?
  • HAKLIDIR: Türkiye’den çiftçilerle ilgili bütçe dışı 50 milyon para alınacak. Bunun 25’i geldi, dağıtıldı. Ötekisi gelmeyince, Tarım Sigortası Fonu’na “yerel” bütçeden para temin etti Serdar… Ama işi garantiye almak için “temlik” istedi. Haksız mı? Çiftçiler bakan bastıklarında “Fonuma dokunma” diyorlardı… “Cepten ver de bakarız” diyorlardı… Serdar buna karşı çıktı. “Atın imzayı alın parayı” diyor. Yani medyada yer aldığı gibi fonun borçlanması gibi bir durum yokmuş… Türkiye’nin parası, belli ki Serdar’la çiftçilerin arasını açtı… Ama “duruşu”nda yanlışlık yok gibi görünüyor…
  • HAKSIZDIR: GSM zamlarını onaylaması bir çuval inciri berbat etmek demektir. Hele topu “Haberleşme Kurumu”na atması kaçamak yapmak demektir. Konuyu aslında “Rekabet Kurulu”na şikayet etmeliydi… Yerden göğe kadar haksızdır ve tüm tüketicileri kızdırmıştır.