DR. SİBEL SİBER’İN “KULÜP-KARDEŞ OCAĞI” KİTABI ÜZERİNE

Dr. Sibel Siber, Kıbrıs Türkünün yaşamış olduğu ve geçtiği badireleri derinlemesine araştırarak “KULÜP” kitabını yazdı.  Diğer deyişle, Kardeş Ocağı’nın Kıbrıs Türk toplumundaki fonksiyonel yeri, gerçekten çok önemlidir. Peşinen Sibel Hanımı kutlamak isterim, böyle bir esere hayat verdiği için.
            Dr. Sibel Siber bu kitabını çocuklara ve torunu Elvin’e armağan etmiştir.  Ve şöyle yazmıştır kitabın giriş sayfasına:
            “Dünyayı değiştireceğine inandığım tüm çocuklara ve torunum Elvin’e” diyor.
            Kitabın ana teması Kardeş Ocağı’dır. Onunla beraber diğer kulüp ve birlikler gelir.  Esasında Kardeş Ocağı’nın toplumsal var oluşumuzdaki yeri çok büyüktür.  Sosyal ve siyasal aktivitelerin merkezi haline gelen Kardeş Ocağı, Kıbrıs Türk aydınlarının toplandığı, gündemi tartıştığı, fikirler ürettiği bir yerdi.  Kim ne zaman bir toplantı yapmaya kalksa “Nerede toplanıyoruz?” sorusunu sorar ve cevaben, “Kardeş Ocağı’nda toplanıyoruz” yanıtını alırdı.
            Sibel hanım kitabının önsözünde Kulüp kitabının yolculuğunu şöyle tanımlar bir paragrafında:
            “Kitabın konusu olan ve uzunca bir dönem toplumun nabzının attığı Kardeş Ocağı Kulübü de, yaşı iyice ilerlemiş son birkaç üyenin veda etmesiyle belki de tamamen unutulacak ve hafızalardan silinecekti.  Kitabı yazma yolculuğuna çıktığımda, konuştuğum çoğu, böyle bir kulübün varlığından ya haberdar değildi, ya da Kıbrıslı Türklerin tarihindeki yerini bilmiyordu.”
            Doğru bir teşhis koymuş Sibel hanım.  Şu da bir gerçektir ki, sosyal hayatın akışında bazı erkekler, yani çeşitli mesleklerden olanlar, mahallesindeki kahvehane veya kahvehanelerde geçirmeyi alışkanlık haline getirmişti.  Özellikle kültür seviyesi düşük insanların yaptığı buydu.  Yani adam öğle yemeğini yer, ağzını yolda silerdi kahveye giderken.  Kardeş Ocağı, aydın ve kendini yetiptirip toplumda yer etmiş saygın insanların gittiği bir kulüptü.  Bir yerde eğitim seviyesi düşük insanlar Kardeş Ocağına gitmezlerdi.
            Bu vesile ile bir küçük anımı anlatayım...
            Emekli olduktan sonra Kardeş Ocağı’na çok yakın Ontaş İşhanı’nda kurmuş olduğum şirketime gitmek için arabamı Selen Otopark’a park ederdim.  Hemen hemen her gün, rahmetli Aydın Sami ile o otopparkte buluşurduk.  Buluştuğumuzda da toplum sorunları ve siyaset üzerine ayaküstü sohbetler yapardık.  Bir gün Aydın bey bana sormuştu.
            “Yahu Osman, sen emekli değil misin?”
            “Emekliyim hocam” demiştim.
            “O halde neden Kardeş Ocağı’na gelmiyorsun?” dediğinde kendisine şu yanıtı vermiştim.
            “Henüz ben ihtiyarlamadım ki...  Oraya gidenler hep yaşlı insanlardır” deyince “Vay hınzır vay” demişti gülerek.  Bu anlatı da bir nazire olsun Kardeş Ocağı’nın toplumsal yönden olan ehemmiyetine.
            Esasında bende öyle vakit yoktu, Kardeş Ocağı’na gideyim.  Çok seyrek gittiğim de olmuştu. Her ne ise...
            Belki çoğu insan bilmez.  Ben yıllarca Dr. Küçük’le bir zaman geçirmiş ve onun hayatını kitaplaştırmıştım.  Onun hatıralarını yazarken Kardeş Ocağı ifadeleri de geçiyordu.  Adeta boynumun borcu veya bir vefa borcu olarak Dr. Küçük Vakfı’nda hem yönetim kurulunda görev yapıyor, hem de Vakfın müdürlüğünü yürütüyorum halen.  Hem de şu yarı felçli halimle.  Bir yerde hayattan kopmamaya çalışıyorum.
            Birkaç yıldan beri ortada dönen konu, Dr. Küçük’ün hayatını anlatan senaryonun yazılmasıdır.  Türkiye’den ve Kıbrıs’tan birçok teklifler gelmişti.  Hem de çok büyük paralar talep ediyorlardı senaristler.  Ancak şuna kanaat getirdik. Gerek Vakıf üyeleri, gerekse bendeniz Osman Güvenir.
            Üniversiteden dramaturg olarak mezun olduğum için, Dr. Küçük’ü en iyi bilen bir kişi olduğum ve eğitimimin senaristlik dalını da ihtiva ettiği için, bu senaryoyu yazacak en doğru kişinin ben olduğu kanaatine varıldı.  Yorucu ve hassas bir çalışma olmasına rağmen bu görevi seve seve kabul ettim. Ben de şu anda Dr. Küçük’ün senaryosunu yazıyorum.  Senaryonun 1/3’ü bitmiş gibi.  Ve benim kaleme aldığım senaryonun satır aralarında Kardeş Ocağı da vardır. 
            Sibel hanımın KULÜP kitabının içindekiler listesine baktığımda, kafamın içinde flu olarak kalan bazı hususların aydınlanabileceği kanaatine vardım. Yani anlayacağınız, Sibel hanımın KULÜP kitabı, çalışmalarımda bir kaynak kitap olmuş oluyor.  Sibel hanım sağ olsun kitabını imzalayıp gönderdiğinde ilk işim, yaşanmışlıkların dönemsel evreler itibariyle çok önemli verilerle kronolojik “İçindekiler” listesi oldu.
            Sibel hanım Kardeş Ocağı için ayrıca şunlara vurgu yapar:
            “Kulüp, toplumun kurumsal ve örgütsel bir yapısının olmadığı dönemlerde, sosyal, siyasal ve kültürel anlamda çalışmaları yürütmüştür.  Toplum ileri gelenlerinin toplantı ve karar alma yeri olmuş; adeta bir parlamento gibi çalışmıştır.  Kıbrıs Türk toplumunun kaderinde rol oynayan önemli siyasal toplantılara ve kararlara ev sahipliği yapmıştır.  Bu nedenle, Kardeş Ocağı’ndan ‘Senato’ olarak da söz edildiği bilinmektedir.”
            Ben böyle bir kitaba sahip olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum.  Eline sağlık Sibel hanım.  Bütün okurlara yürekten tavsiye ediyorum.
            “Lütfen KULÜP-KARDEŞ OCAĞI” kitabını okuyunuz.