Maypa’nın “tetikçiliği” ve Arıklı’nın serveti…
Adam “servet düşmanı” oldu çıktı…
Şimdi de “Ulaştırma Bakanı” olarak anılan, milyarder ilahiyatçı Erhan Arıklı’nın “mal”larına göz dikmiş…
“Kıbrıslı düşmanı” damgasını vurduğu Erhan Arıklı, bilmem kaç bin Sterlin ödeyerek Lefkoşa Çağlayan’da bir “villa” satın almış…
Hatta, 2022’den bu yana epeyi malk mülk edinmiş…
Ama “mal varlığı”ndaki bu değişimi Meclis Başkanlığı’na bildirmemiş…
İnsaf yani… 1975’te “Kıbrıs’ın taşı toprağı altındır” diyerek geldiği bu topraklarda, o zamandan beridir iş yapıyor, para kazanıyor…
Hatta, KKTC’yi tanıtmak için resmi görevle gittiği Kırgızistan’da diplomatik görev yaparken bile lojistik şirketi kurup 2 yılda 3 milyon dolar ciro yapmayı başardı.
1993 yılında Başakşehir’de arsa satın aldı…
1996’da Şarköy’de deniz kenarında villa satın aldı…
Yani; adam zaten “yükünü almıştı…”
Vekil olurken, 2022’de 15 adet taşınmaz malı ve 7 taşıt aracı vardı…
Ha ne oldu? Baktı gördü ki Kıbrıs’ta emlak daha fazla kâr getiriyor, gitti Lefkoşa Çağlayan’a yatırım yaptı.
Keşke, tüm “çifte kimlikli”ler böyle yapsa…
Burada kazandıkları paraları, buradan kaçırmasa…
Erhan Bey’in tek “kusuru” mal varlığı “şişerken” zaman bulup, Meclis Başkanlığı’na bunu bildirmemesi oldu…
Ama ne yaptı?
Maypa’ya inat, bütün mal varlığını bircik bircik açıkladı…
2022 yılında bir daire satmış, bir konut satın almış…
Bir arazi almış, bir villa satmış…
Bir başka daire satın almış…
İki Mersedes arabayı değiştirmiş…
13 dönüm arazi üzerine kurulu küçük sanayi sitesini satmış…
Bir “bakan”ın akaryakın işleriyle, ihalelerle, T izinleriyle uğraşırken zaman bulup kendi “emlak” işlerini yürütmesi kolay mı?
Ama adam, başardı tüm bunları…
Savaş sonrası Kıbrıs’ın etinden ve sütünden faydalanmasını bildi…
Şu anda bu ülkede Arıklı sülalesinin 150 kayıtlı seçmeni var…
Tabii, Kıbrıs’ta “zengin” olmuş TC kökenli bakanın “şeffaf” davranarak “hodri meydan” çekmesi,
mallarını ortaya sermesi, Maypa’nın takipçilerinin dudaklarını uçuklattı…
Sorgulamalar başladı…
Bizim “devlet” bu satışların vergilerini aldı mı?
Yok; 10 milyona aldığı villayı 1 milyon göstermiş, yok sonunda Tapu ile 3.5 milyona anlaşmış. Yok vergiden kaçmaya çalışmış…
Birkaç gün boyunca “sosyal medya” adeta bu ailenin “serveti” ile uğraştı…
“Arıklı’nın son iki yılda mal varlığındaki artış, ihalesiz akaryakıttan mı geliyor?” diye manşetler atıldı…
“Nereden buldun Arıklı?” diye soranlar oldu.
Ellerinden gelse “Savaş sonrası bir ülkeye gidip Nasıl Zengin Olunur?” belgeseli yapacaklar…
Maypa haykırıyordu: “Nereden buldun bu paraları be amma?”
Tabii meydan boş değil… Arıklı ailesi anında devreye girdi…
“Erhan Arıklı benim iş ve kâr ortağımdır” diyen abisi; “30 yıldan beridir emlak ve müteahhitlik işleriyle uğraşıyoruz” dedi.
Hatta buralarda 1000’in üzerinde konut yapmışlar…
Takas usulü ile 100’lerce arazi almışlar…
Hatta bu “abi”nin dosyasında yerini görmediği onlarca arazinin tapuları varmış.
Ya Maypa…
Bir “mal varlığı” üstünden Kıbrıs’ın seceresine uzandın sen…
Derinliklere daldın…
Bilmem farkında mısın?
***
Serdinç Maypa; kim ne derse desin, gerçek bir “yurttaş gazeteciliği” yapıyor…
Birçok meslek erbabının konuşmaya cesaret edemediği konuları ekrana taşıyor…
Belgelerle, fotoğraflarla konuşuyor…
Ben benim diyenlerin çoğuna “mesleksel başarı” bağlamında taş çıkarıyor…
Medyanın “etik” kurallarına da, mahallenin yerleşik “terbiye” normlarına da meydan okuyor…
Dudak bükenlerimizi, üstten bakanlarımızı, hatta küçümseyenleri bile şaşırtacak işler çıkarıyor…
Medyamızda birçoğumuzun yapmaktan çekindiği, göze alamadığı, korktuğu “haber”leri, Serdinç Maypa sayesinde “ilk kez” duyuyoruz…
Aslında o “araştırmacı gazeteci”lik örnekleri sunuyor bize…
Üstelik de “ben gazeteci değilim” diyerek yapıyor bu işi…
Bir “etiket” talep etmeden… Bir “unvan” istemeden…
Bence Maypa, birçok gazetemizin tirajını, tv ve radyonun izlenme oranlarını çoktan solladı…
Tam bir “sosyal medya” fenomeni oldu…
Ancak görüyorum ki; medyamız, genellikle Maypa’nın ortaya çıkardığı “skandallar”ın peşine düşmeyi, kendine “zül” sayıyor…
Hatta salt, ilk kez Maypa tarafından kamuoyunun bilgisine getirildiği için bundan ciddi ölçüde gocunanlar, söylenenler bile var…
Böylece ne oluyor? Bir başına bir ordu gibi “üretim” yapan ve toplumda gündemin başına oturmayı hak eden Maypa’nın haberleri; “kartopu” gibi büyümekten alıkonuluyor…
Bu da tabii, medyada “suskunluk” isteyenlerin ekmeğine bal sürüyor…
İnanıyorum ki, “Patron gazeteciliği”nin egemenliği altındaki medyamızda, Serdinç Maypa’nın yarattığı farklı “ses” ve “soluğu” pozitif bir “kıskançlıkla” değerlendirmeliyiz.
Bunu yapabilirsek; medyamızın “kalite standartları” yukarıya doğru çıkacaktır.