MEGALİ-İDEA, ENOSİS, EOKA VE KIBRIS’TA RUM-YUNAN MEZALİMİ (6)

Abone Ol

21 Aralık 1963 Kanlı-Noel saldırılarının ardından  geçen  8 ay sonra  Erenköy’de  neler yaşanmadı ki?  O günler, dayanışma ruhunun, geleceğe dair inancın ve yurt sevgisinin  öne çıktığı  günlerdi, her türlü olumsuzluğun üstesinden gelinebileceğinin   mesajlarının verildiği günlerdi.

Nisan 1964’de Anavatanımız Türkiye’de yüksek tahsilde bulunan 497 üniversite öğrencisi  ve İngiltere’de öğrenci  veya işçi olan   71  gencimiz olmak üzere toplam 568 kişi  önceleri botlarla daha sonraları hücumbotlarla Erenköy’e çıktılar. Yüksek Öğrenim gençliğinin bu hareketi,  Kıbrıs Türk halkının Rum-Yunan  ikilisinin  saldırılarına  boyun eğmeyeceğinin bir göstergesiydi.

Erenköy’e çıkan  568 öğrenci; Mansura, Bozdağ, Süleymaniye, Alevkaya, Bozdağ ve Erenköy’lü toplam 200 kadar mücahidimizle birlikte direnmek azminde ve kararındaydı. Zaten tahsillerini de bu vatan topraklarının müdafaası için  bu amaçla yarıda bırakmışlardı. Onların Erenköy’e çıkışlarından anne ve babaları bile habersizdi….

25 Nisan  1964 günü Rum saldırıları  ile  başlayan  çatışmalar, 2 Ağustos 1964 günü şiddetlendi ve çevredeki 4 köyün  sakinleri Erenköy’e  sığındı..

9 Haziran  1964’te  Kıbrıs’a gelen EOKA lideri E. Alb Grivas  Erenköy’e saldıracak birliklerin başına getirilir.  Grivas’a bağlı birlikler 1 Ağustos 1964’de Erenköy’e saldırıya geçtiler. Hedefleri, önemli bir köprü başı olarak gördükleri Erenköy ve  bölgesini ele geçirmek ve oradaki  Türkleri denize dökmek ve de  Kıbrıs Türk halkının  Türkiye’ye çıkış kapısını kapatmaktı.

2 Ağustos 1964’de Rum saldırılarının şiddeti artar. Bu arada Ocak 1964’de Londra Konferansına      katıldıktan sonra adaya girmesi engellenen  Türk Cemaat Meclisi Başkanı Rauf  Denktaş  ve  TMT’nin ilk Bayraktarı E. Alb.   Rıza  Vuruşkan  emekli olmasına rağmen  Erenköy direnişimizi dünyaya duyurmak için  bazı gazetecilerle birlikte Erenköy’e çıkmışlardı…

8 Ağustos 1964’de  yaklaşık  12 bin  Rum-Yunan  askeri yüksek atış gücüne sahip  silahlarla  Erenköy’e   karşı  silahlı bir taarruza  geçmişlerdi. Rum saldırıları ve taarruzlarında artık sonuna gelinmişti!...

Komutanımız E. Alb. Riza Vuruşkan  Ankara’ya  son mesajını çekmiş ve “Vatan Sağ Olsun” demişti. Akşam üzeri iki  Türk Savaş Uçağı  stratejik Rum  hedeflerini bombalar. Bu sırada Yzb. Cengiz Topel’in uçağı isabet aldı. Paraşütle sağ olarak atlamayı başaran Yzb. Cengiz Topel işkence ile şehit edildi .

8 Ağustos 1964 bir dönüm noktasıydı !.. 8 Ağustos 1964’de Erenköy’de bir avuç mücahidimiz ile güçlü Rum-Yunan  kuvvetleri arasında şiddetli çarpışmalar yer alırken Türk savaş uçakları Dillirga’ya ilk kez etkili bir müdahalede bulunuyordu. O günde Rum mevzilerine bombalar yağdırılmıştır. Erenköy, Erenköy  olalı böylesini görmemişti.

8 Ağustos 1964 akşamı Türkiye Cumhuriyeti  Başbakanı rahmetli  İsmet İnönü  Rumlara çağrıda bulunarak ciddi uyarılarda bulunmuş; muhasaranın kaldırılmasını  ve bölgedeki Türk köylerinin işgaline son verilmesini istemiş, aksi taktirde Türk uçaklarının bombardımanın kesintisiz süreceğini ifade etmişti.

Rum-Yunan  Askeri Birlikleri 9  Ağustos günü saldırılarına daha da  yoğun bir şekilde devam  ederler. Bunun üzerine  saat 13.05’de itibaren  Türk Savaş Uçakları  yeri göğü inletti. 9 Ağustos günü  64 savaş uçağının katıldığı       hava saldırısıyla gençlerimizin ve bölge halkının katledilmesine dur denildi. Türkiye’nin bu müdahalesiyle Rum-Yunan askerleri geri çekilmek durumunda kaldılar ve 10 Ağustos’ta ateş-kes ilan edildi.

Erenköy’de yaşananların Kıbrıs Türk mücadele tarihi açısından büyük önemi vardır. Erenköy direnişi ile Kıbrıs Türk halkı  Kıbrıs’ın Yunan adası haline gelmesine canı ve kanı pahasına izin vermeyeceğini göstermiştir. Uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan  müdahalesiyle anavatanımız Türkiye, Kıbrıs Türk halkını özgürlük mücadelesinde yalnız bırakmayacağını ve gerekirse  savaşacağının mesajını veriyordu.

Kıbrıs’ta Türk varlığını sürdürebilmek için örgütlenerek şanlı bir mücadele  veren TMT’nin başarıya ulaşmasında Erenköy’ün ayrı bir önemi vardır.  “Erenköy”, ya da “Dillirga” denildi mi, “Bereketçilerin anımsanmaması olanaksız. Çünkü onlar, Dillirganın gerçek destanını daha 1950’li yılların ikinci yarısında canları ve kanları pahasına yazmaya koyulmuşlardı. Tüm Bereketçilerimiz Kıbrıs Türk halkının ulusal varoluş mücadelesine adını altın harflerle kazıyan milli kahramanlarımızdır…..

Şanlı Erenköy Mücahidi ve Bereketçilerimiz , görevlerini yerine getirmenin huzuru      içinde bizden bir tek şey istemektedirler!… Milli Mücadelemizin nasıl ve hangi koşullarda  verildiğinin, devletimizin kuruluşuna giden yolda yaşananların ve bugünkü özgürlük  ortamına nasıl gelindiğinin çok iyi  bilinmesi ve KKTC’ne sahip çıkılmasıdır…. KKTC’nin tanınması ve tanıtılmasının sağlanmasıdır..  DEVAM EDECEK…