21 Nisan 1967 sabahı Yunanistan’da yapılan darbe ile askeri yönetim dönemi başlarkenYunan Cunta İdaresi Makarios’un şahsına ve Rum Hükümetine saldırgan tavırlar ortaya koymaya başlar. Yunan subayları Makarios’u Enosis’e ihanet eden ve de komünizmin kuklası olarak görürler. Çünkü Makarios, bağımsız bağlantısız ülkelerle birlikte hareket ediyordu. Dolayısıyla özellikle Yunan subayları yönetimindeki RMMO ; Makarios’un ayağını kaydırmak için planlar yapıyordu..
3 Haziran 1968’de toplumlararası görüşmeler başlarken Kıbrıs Rum halkı içinde iki farklı görüşün belirginleştiği gözlenir. Bu görüşlerden biri ani bir askeri harekat ile Kıbrıs’ta Türk direnişini kısa yoldan kırarak Enosis’in ilan edilmesi, diğeri de uzun vadeli bir program çerçevesinde ekonomik ve siyasi baskılarla Kıbrıs’ta Türk direnişinin kırılarak Enosis’e ulaşılmasını öngörüyordu..
Bu görüşlerden birincisini eski EOKA’cılar ve Yunan Cunta yanlısı güçler; diğerini de askeri bir harekatın her halukarda Türkiye’nin askeri müdahalesi ile başarısızlığa mahkum olacağını kavrayan Makarios savunmaktaydı…Makarios, 1963’te gerekse 1964’te ve 1967’de Türk Hava Kuvvetlerinin müdahalesini ve Türkiye’nin anlaşmalardan doğan garantörlük hakkını kullanma konusundaki kararlılığını görünce, Kıbrıs politikasını değiştirerek Kıbrıs Türk halkının kendi rızası ile adadan uzaklaştırmak için çeşitli yollara başvurmaya ve Enosis’e giden yolda zamana oynamaya başlamayı tercih etmişti..
Makarios, aldığı dış yardımlarla ekonomik yönden güçlenirken bağlantısızların yanında yer almakla da siyasi açıdan kendini yeterli görmeye başlar ve şimdilik Kıbrıs’ın sadece Rumlar tarafından temsil edilen bağımsız bir Kıbrıs Cumhuriyeti olmasını istiyordu. Bağımsız Devletlerin desteğini alan Makarios için Enosis artık uzun vadede düşünülecek bir konu haline gelmişti.
Makarios’a göre; Kıbrıs Türk halkı öncelikle ekonomik yönden tamamen çökertilmeliydi. Türkler ekonomik yönden çöküp Kıbrıs’ı terk etmeye başlarlarsa ve büyük oranda bir göç yaşanırsa Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahale nedeni ortadan kalkacağından Enosis kendiliğinden gerçekleşmiş olacaktı. Makarios’un düşüncesine göre acele edip Türkiye’nin tepkisini çekmeye gerek yoktu… Bu durum Enosis’i bir an önce hayata geçirmek isteyen Yunan Cunta Yönetiminin pek de hoşuna gitmiyordu.
Grivas, 28 Ağustos 1971’de Ada’ya döndükten sonra Yunan Genel Kurmayı ve Ada’daki eski EOKA’cıların desteğiyle; Makarios’un zamana oynayarak, Kıbrıs Türk halkına ekonomik ambargo uygulayarak Enosis’e ulaşmak fikrinin karşısında yer alıyordu.. Grivas’a göre böyle bir uygulama işi uzatır ve kangren hale getirecekti.. Grivas’a göre Enosis’e kısa yoldan silah zoruyla gidilebilirdi. O günde Grivas dikkati çekecek derecede hızla güçleniyordu , çünkü arkasında Yunan Cunta idaresi vardı!..
Yunan Cunta Hükümetine göre Adadaki Türk halkına karşı siyasi ve askeri üstünlük sağlanmıştı. Ancak buna rağmen Enosis bir türlü hayata geçirilememişti. Bunun da sorumlusu Makarios’un kendisiydi…
Kıbrıs’ta terör eylemleriinin artması üzerine 31 Ocak 1973’te bir açıklama yapan Makarios: EOKA’nın eylemlerini “Enosis’in mezar kazıcıları” olarak nitelendirmesinin ardından bir yıl sonra 27 Ocak 1974’te Limasol’da kalp krizi geçirerek evinde ölen Grivas’ın yerine ise Nikos Sampson getirilir.
RMMO’nun lojistik desteğiyle her geçen gün Makarios’a karşı şiddet olayları artıyordu. Nitekim Makarios 10 Temmuz 1974’te Yunan Cuntasını, EOKA-B’ ile işbirliği yapmak ve kendinidevirmek için komplo düzenlemek; EOKA-B’ye silah ve para desteğinde bulunmakla suçlayarak 650 kişilik Yunan Subayının Kıbrıs’tan geri çekilmesini istiyordu. Yunan Cuntasının bu mektuba cevabı 15 Temmuz 1974 darbesi olacaktı!...
Darbe sonrası Makarios’un yerine getirilen EOKA’cı Nikos Sampson daha 2’nci gününde “Kıbrıs Helen” devletini ilan etmişti.
Darbeden büyük bir şans eseri sağ kurulan ve Baf’a kaçmayı başaran Makarios, İngiliz istihbaratı tarafından askeri bir Helikopterle İngiliz üslerine götürülür. İngiliz üslerinden, uçakla Londra’ya , Londra’dan ABD’ye giden ve 18 Temmuz’da BM Güvenlik Konseyi’nde ağlayarak yaptığı konuşmasında Makarios: “Ülkem Yunanistan’ın işgali altındadır. Lefkoşa sokaklarında Yunan tankları dolaşıyor. Kıbrıs’ta Rumlar kadar Türklerin de hayatları tehlikededir. Müdahale ediniz” diyordu..
Türkiye, 15 Temmuz darbesinin ardından diğer garantör devlet İngiltere ile birlikte hareket etmeyi tercih etmesi nedeniyle Başbakan Bülent Ecevit’in 17 Temmuz’da İngiltere’ye kadar gitmesine rağmen İngiltere Türkiye’nin bu isteğini geri çevirecekti!..
Türkiye bu olup bittiye son vermek amacıyla tek başına da olsa Kıbrıs’a müdahale etmek için kararını çoktan vermişti.Kıbrıs Türk halkı; TMT etrafında bütünleşerek , Anavatanına güvenerek direndi ve 20 Temmuz 1974’ün mutluluğuna erişirken Rum-Yunan ikilisinin Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlama hayalleri tarihe gömülüyordu… DEVAM EDECEK…