MUSTAFA ÇAĞATAY ÇOK DÜRÜST BİR BAŞBAKANDI
Bütün bu anlattıklarım, rahmetli Mustafa Çağatay’a uyan erdemlerdir. Dürüst ve ahlaklı.
Dürüstlük ve ahlaklı olmanın kavramsal ögeler olmasını ifade ederken, Mustafa Çağatay’ı bu 35’nci ölüm yıl dönümünde düşündüm. Başbakanlıktan ayrıldıktan sonra yeniden normal hayata dönmüş ve avukatlık mesleğine başlamıştı. 3 Nisan 1989’ya yazıhanesinden yaya olarak evine giderken, ehliyetini yeni almış bir kız arabasıyle ona çarpınca hayatını kaybetmişti.
Bir nebze onun hayatından bahsedelim...
Liseyi bitirdikten sonra Londra’da hukuk tahsili yapmıştır. Mükemmel İngilizcesi vardı. Bir avukatın veya bir siysetçinin İngilizce diline vakıf olması çok önemlidir.
Avukat olarak Kıbrıs’a geldiğinde, toplumda sivrilme süreci başlamıştı. 1970’te Türk Cemaat Meclisine seçildi. O süreç onu meclise taşıdı. Halk, “Mecliste Mustafa Çağatay gibi bir değeri görmek isteriz” dedi ve onu seçti. Harekattan sonra ona başbakanlık görevi verilmişti.
Mustafa Çağatay ve eşi Tuncay hanım çok mütevazi insanlardı. Seçimler olsa da kimsenin geleceği ile oynamadılar ve kimseye de yalan söylemediler. Hep halkı kucakladılar. Yani Sosyolojik anlamda halkın sevdiği insanlardı. Hala daha emekli öğretmen olan eşi Tuncay hanım çok sevilen bir kadındır.
Mustafa Çağatay’ın kayınbiraderi İbrahim Erkan Manavoğlu onun hayatını yazmış ve çok detaylı bilgilerle bize Mustafa Çağatay’ın bütün özelliklerini, avukatlığını, milletvekilliğini, TMT’ciliğini ve başbakanlığını yazmıştır. Yıllarca TMT’ye verdiği emekleri, kahramanca halkının yanında duruşunu yazmıştı. Onun iki devreli TMT’ciliği var. Birinci dönem hukuk tahsiline gitmeden önce, ikinci dönem de tahsilden döndükten sonra.
Tabii ki Mustafa Çağatay’ın en zor günleri, Harekat nedeniyle Rumların ağır silahlarla muhasara etmesi nedeni ile göndere beyaz bayrak çekilmesiydi.
İ. Erkan Manavoğlu onun hayatını anlatan kitapa şöyle demiş:
“Kıbrıs’tan bir Çağatay Geçti.”
Kayınbiraderi Manavoğlu kitabında Mustafa Çağatay’ı şöyle tanımlar:
“Çağatay mazbut bir insandı. Kötü alışkanlıkları, borcu, şantaja maruz kalacak hiçbir açığı yoktu. Hemen hemen eşiyle yarım saatlik yürüyüşe çıkardı. Pazar günleri arabasını St. Hilarion gerisinde bırakarak tepeye kadar üç çeyrek yürürlerdi.”
Erkan Manavoğlu onun ölümünü “bir suikast mıydı?” diyerek sorgulamaktadır.
Erkan Manavoğlu Çağatay’ın politik hayatıyla ilgili bilgi veriyor...
“Çağatay yeni bir parti duruyordu. Bir yıl sonraki seçimlerde çürümüşlüğü ortadan kaldırmak ve topluma yeni bir ivme kazandırmak için yönetime talip olmak istiyordu. Ölümü kimlere yarayacaktı? Komplo sevenlerin işaret ettiği Denktaş’a mı, Eroğlu’na mı? Hoşgörülü Kıbrıs siyasetinde bu hayatın akışına testi ve gerek ablam, gerekse aile her iki siyasetçiyi uzak tuttu.”
Çağatay’ın en zor zamanları, Rumların yaptıkları baskınlarda bir mücahit komutanı olarak silahları Rumlara teslim ederek Limasol’daki mücahitlerle esir kampına girmesidir.
Dr. Ayten Berkalp’ın hayatını anlatan kitapta da o günler anlatılmaktadır.
Mustafa Çağatay 15 Kasım 1983 KKTC’nin kuruluşunda Başbakandı.
Erkan, Mustafa Çağatay için ifade ettiği güzel sözler hakikaten çok anlamlıdır.
O sözeri de yazıma almayı uygun buldum.
Bakınız ne diyor kitabında...
“O bizim gözbebeğimizdi. Aile bireyleri onun tertemiz adına her hangi bir söz gelmemesi için makamına bile uğramadı. Devlette herhangi bir görev yahut ev dağıtımında herhangi bir yardım istemedi. Sade vatandaş Çağatay olarak iş başına geldi, sade bir vatandaş Çağatay olarak görevden ayrıldı. Erdem, iyilik, doğruluk, şefkat, vakar, tevazu, efendilik, sevgi, vatan aşkı, çalışkanlık, fedakarlık, dayanıklılık, cesaret, halkçılık, demokratlık, bağışlayıcılık, nezaket, anlayışlılık, güler yüzlülük, ciddiyet, gerçekçilik, sabır, sır tutma, devlet adamlığı, yaşamdan zevk çıkarma.”
Mustafa Çağatay için yazılacak kitaplar daha bitmedi bana göre. Erkan ne iyi etmiş de onu bize anlatmış...
Sevgili Mustafa Çağatay için ne kadar yazı yazdığımı hatırlamıyorum. Belki bilgisayarımı tarasam bir kitaplık malzeme olduğunu anlarız. Kısacası Mustafa Çağatay gibi dürüst ve ahlaklı bir insanın hayatını yazmak, ciltlere sığmaz.
Mustafa Çağatay’a gani rani rahmet diler, yaslı ailesine yeniden başsağlığı dilerim. Mekanı cennet olsun.
Onun hatırasını yaşatmak herhalde bizlere düşer.