Türk İstiklal Savaşı’nın son aşamasında Büyük Taarruz (26 Ağustos 1922) ve Başkomutan Meydan Muharebesi (30 Ağustos 1922) sonunda Yunan ordusunun büyük bir kısmı imha edilirken, Gazi Mustafa Kemal Paşa tarafından “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir!, İleri” emri verilmiş; Yunan Ordusunun Başkomutanı Trikopis esir alınmış, mağlup olan ve de kurtulabilen Yunan askerlerinin büyük bir kısmı düzensiz bir şekilde Eskişehir-Bursa istikametindeçekilirken I. Ordu İzmir istikametinde, İkinci Ordu Bursa istikametinde savaş meydanından kaçan düşman takip edilerek 9 Eylül’de İzmir, 10 Eylül’de Bursa kurtarılmıştır.
Ancak, o günde İstanbul henüz işgal altındadır ve Trakya’da daYunan işgali devam etmektedir. Çanakkale Boğazı İngilizlerin denetimindedir. Türk Kurtuluş Savaşının siyasi hedefini tanımlayan Misak-ı Milli’ye göre İstanbul ve Trakya’nın Türk egemenliğinde olması gerekmektedir ve de Türk ordusunun görevi buraları düşmandan kurtarmaktır..
Gazi Mustafa Kemal Paşa, Büyük Taarruzda 31 Ağustos günü “Ordular! İlk Hedefiniz Akdeniz’dir , İleri!.” emrini vermişti. Şimdi de “İkinci Hedefiniz Trakya’dır, İleri” diyebilirdi. Ama demedi..
O günde Anadolu’nun kurtuluşu nedeniyle yayınladığı bildirgede Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa: “Akdeniz askerlerimizin zafer teraneleriyle dalgalanıyor.. Ordularımızın kabiliyet ve kudreti, düşmanlarımıza dehşet, dostlarımıza güven verecek bir mükemmeliyette kendisini gösterdi. Büyük Zafer, özellikle senin eserindir. Büyük ve soylu Türk Milleti! Anadolu’nun kurtuluşu zaferini tebrik ederken sana İzmir’den , Bursa’dan Akdeniz ufuklarından ordularının selamını da sunuyorum.”Demişti.Kaynak:https://www.ataturktoday.com/AtaturkGunlugu/EylulSempetember/12.htm
Gazi Mustafa Kemal Paşa; 12 Eylül’de İzmir’de İngiliz Daily Mail Gazetesinden WardPrice ile yaptığı röportajda “Suriye ve Irak’ta gözümüz yok, İstanbul’u görüşmeler yolu ile almak istiyoruz. Bunun için de sonsuza kadar bekleyemeyiz.” Diyen Mustafa Kemal Paşa; Orduların bir haftada İstanbul’da olacağını, oradan da Trakya’yı kurtarmaya başlayacağını söyledi..
Türkiye Boğazları ve Doğu Trakya’yı geri almak istiyor, İngilizler de vermek istemiyorlardı. İngilizlerin bulduğu formül boğazların etrafında bir “Tarafsız Bölge” ilan etmek ve buraya Türk birliklerinin girmesini önlemek oldu..Tarafsız bölge İstanbul boğazının kuzeyinde Çatalca Hattı, doğuda İzmit Yarımadası, Güneyde Marmara Denizinin ve Çanakkale Boğazı’nın güney kıyılarını kapsıyordu.
Fransız Yüksek Temsicisi General Pelle, 28 Eylül’de İzmir’e gelerek Mustafa Kemal ile görüştü. Pelle; Mustafa Kemal’e yukarıda sınırları belirtilen “Tarafsız Bölge” ilan ettiklerini, Türk ordularının buraya girmemesini söyledi ve Türkiye’nin Boğazlara yaklaşmasını harp sebebi sayacakları tehdidinde bulundu..
.. Mustafa Kemal’in tepkisi sert ve kesindi: “Ne Ben Ne De TBMM hükümeti Türkiye ile İtilaf Devletleri arasında tarafsız bölge oluşturulması için bir anlaşma yapıldığını hatırlamıyorum.. Ordularımızın hedefi düşmanı hızla kovalamak ve yenmektir. Doğu Trakya işgalden kurtuluncaya kadar muzaffer ordularımı durduramam.”
Başkomutan Mustafa Kemal’in Trakya’yı gerekirse zorla alma tehdidi sonuç vermişti. Başkomutan “Trakya’yı doğrudan bize teslim etmezlerse zorla alırız” diyordu. İnönü’nün aldığı bu talimatı muhataplarına bildirmesi İtilaf Devletleri üzerinde büyük bir etki yaptı.
Bu talimatı alan İnönü Kocaeli Yarımadası’nda ve Çanakkale’de hazır bekleyen I. ve 2. Ordulara İstanbul ve Çanakkale üzerine harekete geçme emrini verdi..
1 Ekim’de Gazi Mustafa Kemal Paşa, Yunanlıların Trakya’yı terk etmeleri koşulu ile bir ateşkes konferansına katılabileceğimizi bildirdi. 3 Ekim 1922’de Mudanya görüşmeleri başladı. Türkiye’yi İsmet İnönü, İngiltere’yi General Harrington, Fransa’yı General Charpy, İtalya’yı General Mombelli temsil ediyordu.. Konferansta Yunan ordusunun çekilme koşulları konuşulmasına rağmen Yunan ordusunun temsilcisi yoktu..
..Başkomutanın Trakya’yı gerekirse zorla alma tehdidi sonuç vermişti. Bu esasları içeren Mudanya Ateşkes Antlaşması 11 Ekim 1922’de saat 06.00’da imzalandı. Böylece Misakı Milli sınırları içindeki Trakya’yı tek silah atmadan, Ege’deki kesin zaferimizin sonucu olarak ve ordumuzun caydırıcı gücü ile geri almış oluyorduk. Kaynak: Dr. Cihangir Dumanlı, Mudanya Ateşkes Antlaşması, Bütün Dünya, s.39-40, Başkent Kültür Yayını, 1 Ekim 2019, Ankara
Mudanya Ateşkes Antlaşmasına göre; antlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak Yunan kuvvetleri Meriç Nehrinin Batısına çekilecek.. Trakya’nın Yunan kıtaları tarafından boşaltılması antlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihte başlayacak ve on beş gün içinde yapılacaktır.
Mudanya Antlaşması 14 Ekim 1922’de yürürlüğe girdi. Yunanaskeri birlikleri ve mülki görevlileri Trakya’yı terk ettiler. Trakya’yı teslim alma görevi Refet Paşa’ya (Bele) verildi. Refet Bele, 30 Ekim’den 15 Kasım’a kadar bu birliklerle Trakya’yı teslim aldı..
..Mudanya Ateşkes Antlaşması ile Kurtuluş Savaşımızın siyasi hedefini tanımlayan Misak-ı Milli’nin gereği olarak Trakya Türk egemenliğine geçmiş oldu… Trakya’nın tek kurşun atılmadan düşmandan geri alınması Büyük Taarruzdaki kesin zaferimizin ve ordumuzun caydırıcı gücünün sonucudur. Mudanya antlaşmasının yürürlüğe girmesi ile Kurtuluş Savaşımızda birlikte I. Dünya savaşı da fiilen sona ermiştir..
..Mudanya, İsmet İnönü’nün ilk diplomatik zaferidir. İnönü’nün Mudanya’daki başarısını yakından izleyen Mustafa Kemal bir yıl sonra kendisini Dışişleri Bakanı ve Baş Temsilci olarak Lozan Barış Antlaşmasına gönderecektir. Kaynak: Dr. Cihangir Dumanlı, Mudanya Ateşkes Antlaşması, Bütün Dünya, s. 41, Başkent Kültür Yayını, 1 Ekim 2019, Ankara
Türk ordusu harekatı Trakya’ya intikal ettirmeden, Dumlupınar’daki zaferin şok etkisi ile Trakya işgalden kurtarılmıştı. İtilaf güçlerinin İstanbul’dan tamamen çekilmeleri ise Lozan Barış Antlaşmasının yürürlüğe girişinden sonra gerçekleşti..
24 Temmuz 1923’te Lozan Antlaşması imzalanmış, yeni Türk Devleti’nin bağımsızlığı kabul edilmişti. İkinci dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin toplanmasından 2 ay sonra 13 Ekim 1923’te Ankara Türkiye Devleti’nin Hükümet Merkezi oldu. Artık , mevcut rejimin isminin de bütün açıklığı ile konulması, yeni devletin başkanının seçilmesi gerekiyordu. O güne kadar Devlet Başkanlığı görevi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak Atatürk tarafından yürütülmüştü. Diğer taraftan bazı yabancı ülkeler de Lozan Antlaşması’nı onay için Türkiye’deki yeni devlet rejiminin daha açık belirlenmesini istiyorlardı. Kaynak: https://www.atam.gov.tr/duyurular/cumhuriyetin-ilani
Bu büyük zaferin ardından 24 Temmuz 1923 Lozan Anlaşmasıyla Türk milletinin bağımsızlığı onaylanarak milli sınırlar çizildikten sonra 29 Ekim 1923’de çağdaş demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti’nin oy birliği ile ilan edilmesiyle birlikte Atatürk’ün milli mücadele yıllarında her fırsatta dile getirdiği “Milli Egemenlik” fikri gerçek anlamına kavuşmuş oluyordu…
30 Ekim 1923 günü de İsmet İnönü tarafından Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk hükümeti kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti “Egemenlik Kayıtsız, Şartsız Milletindir ve de Yurtta Barış Cihanda Barış” temelleri üzerinde yükselmeye başlayacaktı…