müzakere etmektir.
Müzakere yoluyla birlikte çözüm arayışında sen ne kazanacağına odaklanırsın, karşı taraf da kendi kazanacağına odaklanır.
Karşılıklı olarak bunu maksimize etmektir amaç.
İş hayatında birçok anlaşma bu şekilde yapılır.
Birlikte çözüm arayışı bir olgunluğa geldiği düşünüldüğünde de al-ver için müzakere veya pazarlığa geçilmesi beklenir.
Pazarlık ve müzakere çağrıştırdığı anlam itibariyle yakın kavramlardır ama müzakere etmek ile pazarlık etmek arasında fark vardır.
Pazarlık bir veya iki unsur üzerinden yapılır.
İhtilafın en önemli noktası belirlenir ve ortak nokta arayışı başlar.
Pazarlık bu açıdan düşünüldüğünde her iki taraf için pahalı bir çözümdür.
Aradaki fark paylaşıldığı ve katkı sağlanmadığı için.
İş hayatında ihtilafı bir iki unsura indirgeyip çözmek pek tercih edilmez ve başarı olarak algılanmaz.
Müzakerede ise amaç bu unsurların sayısını mümkün olduğunca artırmaktır.
Bir şey alabilmek için bir şey vermek lazım mantığı üzerine kurulmuştur müzakere yoluyla birlikte çözüme ulaşmak.
Müzakere etmenin bir maliyeti olur, ama hedef kazanç elde etmektir. Bunun için belirlenecek olan pazarlık unsurlarının sayısı kadar içeriği ve yaratıcı olması ön plana çıkar.
Müzakere sürecinde verdiğim şey benim için kolay karşı taraf için de önemli olacak. İşin püf noktası bu denklemi ortaya çıkarmak ve dengeye oturtmaktır.
***
Birlikte çözüm aramanın bir de müzakere sürecine dahil olanların psikolojik tarafını iyice anlamak ile ilgili boyutu vardır. Birlikte çözüm üreterek ihtilaf çözmenin anlatıldığı kaynaklarda geçmişe dayalı karşılıklı negatif enerjiden beslenen duygusallığı bir kenara bırakmakla müzakere sürecine başla deniyor. Zor bir matematik sorusu gibi masadaki ihtilafın yanında bu boyutunu da yavaş oku, geçiştirme ki sonrasında çözüme ulaşmak için hızlı bir şekilde yol alınabilsin diye ekliyor.
İhtilafı gerçekten çözmek istiyorsan duygusal “yükü” (‘’emotional baggage’’) sırtında rahat taşıyabilecek iklimi oluştur ve buna uygun kişiyi görevlendir diye de devam ediyor.
Kıbrıs’ta sürdürülebilir bir anlaşma olması nihai olarak ister federal isterse kendine münhasır iki ayrı devlet yoluyla bile olacaksa, bunun birlikte çözüm yöntemi ile mümkün olacağı aşikâr.
Diğer taraftan “ayrı devlet” ve “bir gece ansızın gelebilirim” benzeri karşılıklı söylemlerin tetiklemesi sonucu her iki taraf da kendi siyasi üretimini ve “mikro milliyetçi ittifakını” oluşmasına zemin hazırlanmıştır.
AKP’nin iç politik nedenler ile Kıbrıs politikasını MHP ‘ye ipotek etmesi Kıbrıs’a ilgi duyan iç ve dış çevrelerin malumudur. Aynı çevrelere malum olan diğer unsur ise Rum tarafının 74 sonrası nefret eğitimi ile büyümüş yeni jenerasyon mikro milliyetçi kesimdir. Bu kesim “Makariosçu” ve “Grivascı” bölünmesini de aşarak Hristodulidis’te bütünleşerek iktidara geldiler.
Her iki tarafta da mikro milliyetçilerin siyasete egemen olmasına zemin hazırlayan iklimin değişmesi için söylemlerde yumuşama yoluyla ada dışından adım atılsa bile özellikle Rum liderden başlamak üzere bu yükü sırtında taşıyabilecek liderler ile yol alınmadığı da diğer bir yadsınamaz gerçektir.