NARİN ŞEFİK’İN VURGU YAPTIĞI ÖNEMLİ NOKTALAR
Gerçekten çok önemli noktalara değinen Narin Şefik’in temas ettiği en önemli hususlardan birisi, demografik yapımızdaki yozlaşmamızdır. Bu konuda kaç tane yazı yazdığımı hatırlamıyorum. Ama bir gerçek varsa toplum olarak kozmopolit bir yapıya dönüştüğümüzü söylemem lazım.
İlk kez demografik yapımızdaki hareketlenme, 1974 Mutlu Barış Harekatı ile gerçekleşmiştir. O nüfus hareketi, zorunlu bir nufus aktarımıydı. Yani bizim milli meselemizdi.
Harekat sonrasında “Tarım İş Gücü” statüsünde adaya gelen ve bir program çerçevesinde gerçekleşen nüfus aktarımında, demografik, sosyal ve kültürel yapımızda değişiklikler olacağını biliyorduk. Türkiye’den aktarılan insanlar, bizim Anadolu insanlarıydı.
Halen yayınlanmak üzere olan “İskan ve Göçmen Anılarım” adlı kitabımda bu nüfus aktarımı, etraflı bir şekilde anlatılmış ve tarihin kalbine dokunmuşumdur.
Güneyden gelen kardeşlerimize öneriyorduk, bir an evvel Rumlardan boşalan evlere yerleşmeleri için. Lakin o günleri unutmuş gibi, savaş sonrasının gerçekleri vardı. Ne doğru dürüst ulaşım araçları, ne oturmuş bir düzen ve ne de geçim çarkının dönmesi vardı.
O günlerde herkes bölgelerde görevli askerlerin varlığından tedirgin oluyorlardı. Askeri güç anlamında değil, sessiz ve boş evlerden ve köylerin boşluğundan tedirgin oluyorlardı. Bu bir psikolojik durumdu. Yani savaşın getirdiği bir durum.
Bazı göçmenlere “Bakınız Karpaz yöresi bir gün otellerle dolacak ve size dağıtılan tarımsal kaynaklar altın gibi değer kazanacaklar” dediğimizde herkes bu öneriyi elinin tersi ile itiyordu. O tenha yerlere ancak Anadolu’nun çeşitli yörelerinden gelen Anadolu insanlarının toplu halde yerleşmeleri ile gerçekleşmişti.
Üzerinden yıllar geçince ve lebiderya arazilere sahip olan kuzey göçmenleri yüklü paralar karşılığında sattıkları o şahane arazilerin parasıyla geldikleri beldelerde aile apartmanları yapmışlar ve ekonomik kalkınmaları gerçekleşmişti.
Zaman bir su gibi akıp, bilhassa Bafra bölgesindeki denize sıfır araziler için, “En güzel arazileri Türkiye göçmenlerine verdiniz” demeye başladılar. Halbuki o günkü ortamlar bugünkü ortam çok çok değişikti.
Narin Şefin’in “Dışarıdan gelen nüfus artışı artık kontrol edilmelidir. Her isteyen bu ülkeye girememeli. İstenileni elde etmek için her yol mubahtır görüşü düzeltilmelidir” sözleri, iskan politikasıyla yerleşen insanlar için değildir bana göre. Çünkü o yerleşim, sosyal ve kültürel açıdan oturmuş bir uygulamaydı.
Bence Narin Şefik bizzat mahkemede gördüğü davalar ve artan suç dosyaları, o dosyaların içeriğidir kendisine bu sözü söyletendr ki, haklı olarak nüfusun kontrol altına alınması gerektiğine parmak basıyor.
Mahkemedeki dosyaların içinde neler yoktur ki...
Bence birinci sırada uyuşturucu çeteleri, sirkat, namusa tecavüz, bıçak darbeleri ve yozlaşan gençlik gelir en başta.
Özellikle öğrenci kisvesi altında KKTC’ye gelip, sosyal hayatımızı bozan zencilerin iyice kontrola alınmaları gerekir. Bundan öte, Türkiye’den gelen ve türlü kirli işlerle uğraşan kitlelerin KKTC’ye sızmaları, gerçekten nüfus kontrolunu gerektiriyor, Narin Hanım’ın vurgu yaptığı gibi.
Kullandığı şu söz, gerçekten çok anlamlıdır.
“İstenileni elde etmek için her yol mübahtır.”
Bu sözün altında yatan gerçek, kabul edilmezliklerin gerçekleşmesi için çeşitli insanların sosyal hayatımıza uyumsuzluğu ile gelişen olaylar dizisini yansıdır.
Burada üniversitelere de çok iş düşüyor bence. Üniversiteye girmek isteyen her kişi samimi ve iyi niyetli değildir.
Uçaktan veya vapurdan çıkan kuzeyin bazı kişileri, kendilerine bir gelir kapısı aramak için ülkemize gelmektedirler.
Esas kontrol, artık vizeye tabi olmalıdır. Bunla ilaveten Kıbrıs’a gelecek kişilerin Kıbrıs’ta bulundukları süre zarfında harcayacakları parayı göstermeleri gerekir. Şayet bu uygulama başlarsa, bütün olumsuzluklar yarı yarıya azalacak. Narin hanımın sözlerindeki, “dışarıdan gelen nüfus” sendromu da kendiliğinden ortadan kalkacak.
Bu durumda gümrük ve muhaceret memurlarına da çok iş düşecek. Düşsün canım. Bütün mesele Kıbrıs’a gelecek insanların kontrol altınd olmalarıdır.