Neremiz doğru !

Abone Ol

Dörtlü koalisyonun hüküm sürdüğü günlerde dövizin önlenemez yükselişine karşın çaresizlik içinde ve önlem alabilmekten aciz devlet yapısı, vatandaşı zamlara karşı çaresiz ve korumasız bırakmıştı.

Hatırlayacaksınız, raflardaki, tezgahlardaki malların etiket fiyatlarının astronomik rakamlara fırlamasında “bolibif” simge olmuştu.

Dar gelirli vatandaşlar başta olmak üzere en temel ihtiyaç maddesi konumundaki patatesin, soğanın yanına yaklaşılamaz olmuş, karamsarlığın içine itilmiş bir toplum yaratılmıştı.

Elektrik faturaları asgari ücretlinin ödeyebileceği rakamların ötesine fırlamış, ısınma ihtiyacı tıpkı günümüzde olduğu gibi zehir saçan odun sobalarında yakılan inşaat artığı tahta parçalarının eline mahkum edilmişti.

Türkiye ile olan ilişkiler gerilmiş, koalisyonu teşkil eden bazı kanatlar bu ortam karşısında kendini adeta kahraman ilan etmiş, mali protokol imzalanırdı, imzalanamazdı karmaşaları içinde Türkiye den aktarılması beklenen kaynaklar kesilmiş, yatırımlar durmuştu.

Çarşı murakabe denilen organın adı sanı yok olmuştu!

Bir umut olarak oluşturulan UBP-HP koalisyonu ilk başlarda bir toparlanmayı da beraberinde getirmiş ancak ne yazık ki sonrasında dörtlü koalisyonun yaşattıklarına benzer ortamlar yeniden kendini göstermeye başladı.

En temel ihtiyaç maddelerinde beliren fiyat artışları vatandaşların yeniden raflara ancak yan gözle bakabilme ortamını yarattı.

Sayın Tarım Bakanının domates ithalatına gerekirse izin verileceği açıklamaları bile etkili olamadı.

Patlıcanın, kabağın, biberin ve de diğer tüketim mallarındaki fiyat artışlarının yarattığı kaos dayanılmayacak ortamlar yarattı.

Et fiyatları insanların vitrinlere uzaktan bakmasını sağladı. Sesiz sedasız süte getirilen artışlar karşısında halk adeta dona kaldı.

Hele kısa zaman dilimi içinde tüp gaza iki kez getirilen zam kararına hükümetin seyirci konumunda durması fatura bedelinin ağır olacağının sinyallerini vermeye başladı.

Önümüzde Cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Seçim karmaşalarının arkasına saklanarak her dönemde yapılan talan düzeninin hortlatılmasına gidilmeye başlandığı izlenimi var.

Böylesi dönemlerde ilgili birimlerin seferberlik anlayışı içinde denetimleri sıklaştırması, ciddiyetle yerine getirmesi kaçınılmazdır. Ancak bu denetimleri yapabilecek oluşumlara sahip miyiz diye de düşünmeden yapamıyorum.

Küçük ölçekli bir ülkede yaşıyoruz.  Çok öncelerden başlayarak radikal önlemlere gidilmesi, devlet denetiminde her dalda kooperatifçiliğin teşvik edilmesi,, ve bu uygulamalarla aracıların ortadan çıkartılarak üreticiden-tüketiciye ortamlarının hayata geçirilmesi kaçınılmazdı ancak maalesef bunlar yapılmadı.

Ne acıdır ki bu gün ülke pahalılık bakımından yangın yerini andırmakta, her başlıkta başıboşluk ve denetimsizlik alıp başını gitmiş durumdadır.

Bazı kesimleri rahatsız etse bile radikal önlemlere gidilmesi artık kaçınılmazdır, aksi takdirde bu sorunlar her dönemde karşımıza çıkacaktır.