NOKTANIN DONMASI

<p class="MsoNormal"><strong><em><span>

Abone Ol

         “Hala bizleri azınlık olarak tanımlamakta ısrar etmeleri ve lütfedecekleri imtiyazlarla hayatımızı idameye mahkum edilmemiz, geleceğimizin tamamen kontrol ve tehdit altında bulunması demektir. Böyle bir idare şeklini kabul etmek, ‘yat Arap, kalk Arap idaresinden öteye geçemez. Bir halk ki varlığını ancak başkalarının lütfen göstereceği müsamaha, vereceği lütuf ve ihsanlarla idame ettirebilir; böyle bir halkın ne söz hakkı vardır ne de hür yaşayabilmesi mümkündür”.1969

 

                                                                                             Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

         Uluslararası toplantılarda yapılan görüşmelerde önemli olgulardan bir tanesi de dengeleri korumaktır. Bu ilkenin tersi uygulanırsa, çatışmalara da çağrı çıkartılmış olacaktır.  Son dönemde Doğu Akdenizde kurulan yapı nedeniyle dengeden söz etmek olası değildir. Bölgeye gelmeyen ülke kalmadı gibi bir görüntü veriliyor. Değişik tonajda 60 civarında savaş gemisi bölgede konuşlanmış durumdadır. Diğer askeri unsurların da bölgede bulunuyor olması çatışma riskini de arttırıyor.

Bölgeye gelen bu kadar askeri güce karşılık böyyük ülkeler keser gibi her olayı kendilerine yontuyorlar. Buna koşut güç gösterisi de yapıyorlar. Bölgede yaşananları fırsata çevirmek için yollara düşen mendil büyüklüğündeki ülkenin önde gideni, ülkesini bölgesel güç yapmak isteğini duyuruyor.

Sürekli olarak bölge ülkelerini ziyaret ederek destek arayışlarını sürdürüyor. Böyyük ülkelerin böyle bir yapılanmaya ne kadar izin verebileceğine yakında tanık olabiliriz. Adı geçen ülkenin 1960lı yıllarda olduğu gibi Bağlantısızlar Hareketi gibi bir oluşuma gidebileceği olasılık olarak karşımızda duruyor. Bu hareketin nasıl bir sonla bitebileceğine tanık olup birlikte yaşayıp göreceğiz.

Bu amacına ulaşabilmek için ilan ettikleri Münhasır Ekonomik Bölge diyerek komşu ülkelerle alt yapısını da hazırladığı biliniyor. Bölgede bulunan doğalgaz konusunu bu yönü ile değerlendirmekte olduklarını kabul etmek durumundayız. Bu kadar güçlü duruma geçmeye hazırlandıkları bu günlerde Kıbrıs Cumhuriyetinin geleceğinin tehlikede olduğunun türküsünü çığırmaya başladılar. Bu yaklaşımlarını mağdurları oynayabilmek için kurguladıkları bir oyun olduğunu da kaydetmek istiyoruz.

Birleşik Amerika Devletlerinin bölgeye verdiği önem biliniyor. Bölge dengelerinin oluşmasına katkı vermek için Dışişleri Bakanı Bay John Kerry Kıbrısta idi. Adaya geliş gerekçesini Barış görüşmelerinde gelinen noktayı izlemek olarak açıklıyordu. Bay Kerry, her iki bölgede bir dizi görüşmeler yaptı. Görüşmelerinden sonra 40 yıllık bölünmüşlüğü sona erdirecek çözümün ‘ulaşılabilir olduğunu söylüyordu. Amerikadan bakıldığı zaman bu yargıya varmak son derece doğaldır. Konuşmasında “Birleşik Kıbrıs dünyanın bu çalkantılı bölgesinde insanların çok ihtiyacı olduğu bir dönemde umut ışığı  olacaktır. Barışçıl çözüm için çok etnik yapılı bir gelecek arayanlara model olacaktır” diye ekliyordu.

Dünyanın nerede ise her yanında etnik ve dini bölünmüşlüklerin devam ettiği dönemde bu söylemin havada kalacağını kaydetmek istiyoruz. Kıbrıs uyuşmazlığına koşut bölgede yaşanmakta olan İsrail – Arap savaşlarını bu önerdikleri yöntemle öncelikle çözsünler. Sonrasında da bu öneri ve dileğinin Kıbrısta uygulanıp uygulanamayacağına karar verilebilir. Dışarıdan pompalanan birleşme gerçekleşmezse dünyanın da sonu olmayacaktır. En olumsuz koşullarda “her kes kendi yoluna” devam eder. Zaten 40 yıldır yan yana kavga ve savaş etmeden ayrı bölgelerde yaşamlarına devam ediyorlar. Burada akla Birleşik Kıbrıs formülünden amaçlanın yeni çatışma ortamını yaratmaya yönelik mi olduğu kuşkusunu taşıyoruz. 

Akelin Meclis Grup Sözcüsü ve Rum Ulusal Konseyinin eski üyesi Bay Nikos Katsuridis, ilginç yaklaşımlarda bulunuyor. Alithia gazetesinde yer alan açıklamasında, “Kıbrıs müzakerelerinin şu anda donma noktasında olduğunu, şu ana kadar yapılanın, geçmişte varılan bazı yaklaşımların bazı değişikliklerle yeniden düzenlenmesinin ötesine gitmediğini” belirtiyordu.Belirli zaman aralıklarında bir araya gelen siyasilerin alınan ortak kararı, daha sonraları kendi partisel görüşlerine çevirdiklerinden şikayet ediyor. “En azından şimdi kendi tavrımızı belirlemeli, kendi aramızda, Kıbrıs sorununa nasıl bir çözüm istediğimizi karalaştırmalıyız” diyerek diğer partilere çağrıda bulunuyordu. Bizler ne mi yapıyoruz…

Çözümden ne anladığımızı,  hep birlikte konuşarak değerlendirme yapmamızın zamanının geldiğinin görülmesi gerekiyor mu ne…

 

SEVGİ ile kalınız…