TC Başbakanı Sn. Ahmet Davutoğlu, KKTCnin bir çözümde kurucu devlet olarak varlığını devam ettireceğini, ya da dünyada saygın ve tanınmış bir devlet olarak kendi yoluna devam edeceğini kaydetti. Bu açıklama önemli. Bu açıklamaya şöyle bir yorum getirilebilir. “Kıbrıs Sorunu” müzakerelerinde Rumların çok uzlaşmaz politikaları ve kabul edilemez isteklerinin bir sonucu olarak görüşmeler sona ererse, Türkiye Cumhuriyeti, adada iki taraf arasında anlaşma sağlanamadığından, KKTCnin resmen tanınmasına yönelik bir politika izleyebilir. Bizim umudumuz bu yönde...
KKTC Cumhurbaşkanı Sn. Akıncının, KKTCnin güvenliğini Türkiyenin güvencesinde görmesi yerinde... “Güvenliğimizi ABye emanet edemeyiz” açıklaması da çok yerinde. Ancak hem KKTC Cumhurbaşkanı Sn. Akıncının hem de TC Başbakanı Sn. Davutoğlunun, olası çözümde “kurucu devlet”ten sanki bağımsız, egemen statüye sahip bir devlet olacakmış gibi söz etmeleri düşündürücü.
“Kurucu Devlet” ( yani Constituent State ), bağımsız, egemen statüye sahip olmayan ve Uluslararası Hukuk çerçevesi içinde hiçbir zaman tanınmayan bir olgudur. Yani, bahsi geçen “kurucu devlet” olası bir “federal çözümde”, Rumların çoğunlukta olacağı merkezi hükümete bağlı kalacak ve KKTC halkı, son kararları merkezi hükümetin vereceği bir sistemle yaşamaya mahkum edilecektir. Böyle bir “kurucu devlet”in kendi kendine kararlar üreterek uygulamaya koyması hiçbir zaman söz konusu olamayacaktır. Böyle bir “federal sistemde” “eşitlik” yoktur ve çoğunluğun dediği olur.
“Kıbrıs Sorunu” müzakerelerinde Rumların politikası, hem Türkiye hem de KKTCyi “suçlu” sandalyesine oturtmak ve kendilerini “mağdur olan taraf” olarak gösterme çabasından ibarettir. Yani, müzakereler başlar başlamaz Rumların politikaları 1974 öncesine dönüşü gerçekleştirmek için harekete geçmiştir. Hiçbir zaman tekrar başlamaması gereken “Kıbrıs Sorunu müzakereleri” sanki sadece Rumların kabul edilemez isteklerini, taleplerini gerçekleştirmek için başlatılmış imajını güçlü bir biçimde ortaya koymaktadır. Böyle bir görüşme masasında kalmak ve devam etmek doğru olur mu?... Bu durumda “kurucu devlet” ile yetinmek ve en önemlisi, Türkiye Cumhuriyeti tarafından resmen tanınan 33 yıllık, bağımsız, egemen KKTC Devletini şu veya bu şekilde rafa kaldırmak KKTC halkı tarafından kabul edilebilir mi? KKTC Cumhurbaşkanı Sn. Akıncının tüm iyi niyetlerinin Rumlar tarafından hiçbir karşılık görmemesi açıkça ortada. Bu bakımdan, sonunda “federal çözümde” ısrar etmemek, KKTCnin bağımsız, egemen statüsünü kararlılıkla dile getirmek ve tanınmasını istemek, diplomasi gereği en uygun politika olur kanımca...