Odaklanmanın ortağı

Abone Ol
“Bir kere daha tekrar ederiz, bir kere daha dünya umumi efkarına duyurmak isteriz. Kıbrıs Türkünün beş sene gibi uzun yıllar sarf ettiği insanüstü gayret, katlandığı her türlü mezalim ve barbarlık, Yunan idaresinin adada doğması için değil kendi varlık ve bekasını ebediyete kadar elinde tutmak, şerefli bir halk olarak yaşamak içindir”. 1969
                                                                                                              Dr. Fazıl KÜÇÜK
            Amerika’da yapılmış olan Başkanlık seçimi sonuçlarının dünya gündeminde kendine bir süre daha yer bulacağını söylemek olasıdır. Bu nedenle Başkan Yardımcısı seçilen Bayan Camala HARRİS’in de geçmişini biraz olsun tartışmak istiyoruz. Öncelikle bu kişinin sütten çıkmış ak kaşık olmadığının bilinmesi gerekiyor. Harris’in 2019 yılında diğer birkaç senatörle (Bob Menedez ve Ted Cruz) birlikte Senatoya verdikleri 1915 Olaylarının Soykırım olarak tanınması önergesi ile yaptıkları çalışmalar belleklerdeki tazeliğini koruyor. Senatörlükten Başkan Yardımcılığına terfi eden Harris’in Ermeni soykırımı tanımlamasının Türk – Amerikan ilişkilerinin yumuşak karnı olarak olası etkilerine birlikte tanık olacağız.
Joe Biden’ın, yardımcısının konumuna ilişkin olarak ve Bay Trump’ın boş bulduğu kuyulara attığı taşlardan temizlenmesi, dünya barışı ve yeni kurulacak dünya düzeni konusunda başının ağrıyacağının şimdiden bilinmesi gerekiyor. Trump’ın Yüksek Mahkemeye seçim sonuçlarına ilişkin olarak yaptığı başvurunun, ortalıklara konmuş olan kanıtlarının inandırıcılıktan uzak olduğu kararı verildi. Baş ağrıtacak konuların başında Suriye, Irak, Libya ve Doğu Akdeniz’deki sorunlara bağlı olarak Kıbrıs uyuşmazlığının çözümü öncelikli olacaktır. Mike Pompeo’nun giderayak İstanbul’da Patrikhaneyi ziyaret etmesinin ilişkilerde baş ağrıtacak bir konu olduğunun da altını çiziyoruz.
Crans Montana görüşmelerine karşı tarafın masayı devirmesi sonrasında ara verilmişti. Aradan geçen 3 yılı aşkın süreden sonra bırakılan noktadan devam edilmesi karşı tarafın isteği olarak karşımıza çıkarılıyor. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile Nikos Anastasiyadis arasında yapılan ilk görüşmede tarafların bulundukları noktadan geri adım atmadıkları yapılan açıklamalara yansımıştı. Bu nedenle sıklıkla yinelediğimiz gibi 1968 yılında Beyrut’ta başlayan görüşme noktasında olduğumuzun bilinmesini istiyoruz. 
Bir başka nokta ise Kayıp Kişiler konusunun yeniden ısıtılıyor olmasıdır. Eylül ayından itibaren başlatılan çalışmalara devam ediliyor. Çalışmanın üç aşamalı olacağı duyuruluyordu. Hazırladıkları projeye göre önce Yunanistan’da anma toplantısı ve sonrasında ise Lefkoşa’da toplantı yapıldığı biliniyor. Şimdilerde ise bu toplantıların Vaşington’dan başlanmak suretiyle diğer ülke başkentlerinde çalışmaların devam edeceği belirtiliyordu.
Karşımızdakiler bir yandan dünyayı yeniden kandırmaya devam ederlerken diğer yandan müzakere masasına oturacaklarını söylüyor olmaları inandırıcı değildir. Konuya ilişkin olarak Rum Dışişleri Bakanı Nikos Hristodulidis Kıbrıs sorununa 2023 yılına dek çözüme varılamaması durumunda adanın kuzeyinin Türkiye’ye ilhakı konusunda endişeli olduğunu söylüyordu. Bu savına gerekçe olarak da Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100.Yılı olduğunu gösteriyor. Açıklamasının devamında ısrarla Crans Montana türküsünü çığırıyor.
Cyprus Mail gazetesinde yer alan habere göre Rusya’nın adanın güneyindeki olası gücü sorgulanıyor. Güney Kıbrıs’ın bir Rus uydu devletine dönüşme riskinin olduğunun altı çiziliyor. AKEL’in de gücünün bilindiğine dikkat çekiliyor. Bu tartışmalar ve haberler yapılırken bizler yeni hükümetin kim tarafından kurulacağını tartışıyoruz. Fazla zaman yitirmeden bütün siyasilerin bir araya gelerek içinden geçmekte olduğumuz eşiği aşmaları gerekiyor.
Bugüne değin yürüttüğümüz onurlu mücadelenin adada kalıcılığımızın güvencesi olduğu bilinci ile ortak hedefe doğru odaklanmamız gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…