“Otur beyaz, kalk beyaz…”

Abone Ol

Özellikle Osmanlı döneminde Kıbrıs’ın zengin çiftliklerinde bütün işleri, siyah tenli Afrika kökenli “arap”lar yapardı…
Hatta yaşlı Baflılar; geçen yüzyılın başlarında, Baf’ın kırsalında ayaklarında çangar çizmeleri ile yatıp kalkan bu “arap”ların öykülerini; babalarından ve dedelerinden aktararak ballandıra ballandıra anlatırlar…

Bu “arap”lar; “otur” denildiğinde oturur, “kalk” denildiğinde kalkarlardı…

Çangar çizmelerini ayaklarından çıkarmaları bile yasaktı…
Patronlar; onların, gece yataklarından ayrılmalarını önlemek için böyle bir “yöntem” icat etmişti…
Herhangi bir niyetle gece kalktıklarında, çangar çizmelerinin tabanındaki çivilerin çıkardığı sesler onları “ele versin” diye  çiftlik ağaları bu “yasağı” uyguluyordu…
Kıbrıslı Türkler; çiftliklerde, zenginlerin evlerinde “her türlü hizmeti” gören bu “arap”ları hiç ama hiç “ötekileştirmedi…”
Tam tersine bu “arap”lar bizim toplumdan kabul gördüler, zamanla içimize de karıştılar…
Ancak; tarihsel “dönemin” özelliğine uygun olarak, ağzımıza “otur arap kalk arap” deyişi yerleşti…
Bu söylem; kısa, vurucu, etkili, anlamlı olduğu için “dilimizde” bugünlere kadar yaşadı…
Kötü mü oldu?
Şimdi bu deyişi kullanlar “ırkçı” mı olacak?
Dili zenginleştiren bu gibi ifadelerin, tarihsel değerini inkar mı edeceğiz? Bu basit ve yalın sembolik ifadelerin, ortaya çıktıkları dönemi anımsatmalarına yasak mı koyacağız?
Antik Yunan’ın mitolojik değerleri, öyküleri, deyişleri günümüzde en çarpıcı edebiyat eserlerinde bile kullanılmıyor mu?
Dilimizden bu tür ifadeleri “kovmak” akıl işi mi? Kaldı ki “entel”ler kovsa da, halkın ağzından bu ifadeler uçup gider mi?
Şimdilerde bu “deyiş”i zorlayıp, eğip bükerek “Arapları aşağılayan” ırkçı bir ifade olarak nitelemek “öküz altında buzağı aramak” gibidir…
Üstelik bu ifadenin Arap ulusu ile de bir bağlantısı yoktur.
Gerçi bizde eski siyasetçilerden birinin “Bizim Araplarla çoraplarla işimiz yoktur” şeklindeki ifadesi tarihe geçmiştir ama, buradaki “arap” Baflı’nın, Leymosunlu’nun kültüründe yer edinmiş olan “emir kulu” araptır.

Şimdi; son günlerde yaratılan suni tartışmaya bakalım…

Cumhurbaşkanı Akıncı "Bizden Türkiye düşmanı çıkmaz ama “otur arap, kalk arap” misali biatçı bir anlayış da çıkmaz” demişti…

Aslında bu bir “kitaplık” laftı ve toplumun geneli Akıncı’nın ne demek istediğini kolayca ve net biçimde anladı…

Aslolan da halkın anlamasıdır… Başbakan’ın, ya da entellerin, dantellerin değil…

Halk; siyasetçiden direkt, basit, anlaşılabilen mesaj bekler…

Kıvırma, lafı dolandırma, amma ve mamma istemez…

Ancak; bu tartışmayı başlatıp fitilleyenlerin sağcısı ile solcusu ile aynı siyasi “niyet”te birleştiler…

“Akıncı Arapları küçümsedi” diyen “beyaz”lar ile “Akıncı ırkçılık yapıyor” diyen “bağnaz”lar sarmaş dolaş oldular…
Bir çırpıda “ortak hedef” Akıncı’yı “linç” etmeye kalktılar…
Bunların arasında Başbakan da var, her ota maydanoz olan medya maskaraları da var, hatta ana muhalefetin kadın vekili bile var…
Oysa; her okumuş ve okumamış yurttaşın kolayca anlayabileceği gibi, Akıncı 1987 yılından beri avazı çıktığı kadar sesini yükselterek şöyle demektedir:
“Kıbrıslı Türkler, Türkiye ile kardeşlik ve dostluk ilişkisi istemektedir… Bu ilişki karşılıklı saygıya dayanmalı, dengeli olmalıdır. Dünyaya kendimizi Rumlarla eşit siyasi bir varlık olarak kabul ettirme mücadelesi veriyoruz.”
Aslında bunu talep etmek, bunda ısrar etmek, her Kıbrıslı Türk siyasetçinin “ilke”si olmalıdır…
Elbette Türkiye ile “iyi” ilişkiler içinde olacağız…
Elbette her konuda istişare yapacağız…
Elbette, farklı düşüncelerimiz olacak… Birbirimizi ikna etmeye çalışacağız…
Ancak; özellikle Başbakan Tatar, bu “ilişki”lerde ipin ucunu kaçırmıştır…
Davranışları ve sözleri; yağcılığın, şükrancılığın ötesine geçmiştir…
İşte bu yüzden Tatar ve Özersay’ın doktrini “Otur arap kalk arap”tır…
Tatar “Bu kişi, “otur arap kalk arap misali” sözüyle zihninin derinliklerindeki ırkçı bakış açısını yansıtmış ve iki yüzlü siyasal tavrını ortaya koymuştur.” diyerek Akıncı’ya “hakaret” içeren bir saldırganlık sergilemiştir.
Ona göre; Akıncı’nın zihninin derinliklerinde ırkçı bakış açısı varmış…
İki yüzlü siyaset yaparmış…
Oysa kendisi daha geçenlerde Afrikalı öğrenciler için “Bunları temizlemek lazım” dememiş miydi?
Anımsayalım… Ne demişti Tatar, bu öğrenciler için?
“Bu kriz öncesinde de bu durum sıkıntıydı, şimdi daha büyük bir sorun olarak karşımızda duruyor. Bu bir fırsat olabilir bunları temizlemek lazım. Bu ırkçılık değil ama kendi vatandaşlarımızı korumamız lazım.”
Tabii bunun “ırkçılık” demek olduğunu son anda kavradığı için Tatar “bu ırkçılık değil” deme gereğini de duymuştu.
Kıbrıslı Türkler için işin özü önem taşımaktadır…
Seçimler sonucunda ya irade sahibi bir “toplumsal” varlık olduğumuz ortaya çıkacaktır, ya da “Otur deyince oturan, kalk deyince kalkan” bir “kalabalık” olduğumuzu dünyaya ilan edeceğiz…