“Zürih ve Londra Antlaşmaları, iki halkın bir arada yaşayabilmesini sağlayabileceği zan ve ümit edilerek taraflarca imza edilmiştir.
İmzasının mürekkebi kurumadan Makarios yine sahnede, ilk başpapaz olduğu günün adamı olarak görüyoruz. Aynı heyecanın zebunu olmaktan kurtulamayan biri!.. Anayasa maddeleri birer birer yırtılıyor, sayfalar ortadan kalkıyordu. Çünkü iyi niyet diye bir şey yoktu. ‘Ben ona istemeyerek imza attım. Zorla bana kabul ettirdiler diyecek kadar hakikatlerden uzaklaşıyordu.” 1967
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Dünya ekonomisinin 2014 yılı karnesinin iyi olduğunu söylemek olası değildir. 2008 yılında Birleşik Amerika Devletlerinde Lehman Kardeşlerin iflasının yaşanmasından sonra başlayan ekonomik açmaz devam ediyor. Bütün dünyayı kademeli olarak etkisi altına alan açmazın bazı ülkelerde kısmende olsa aşıldığı biliniyor. Buna karşın ekonomik açmaz diğer bazı ülkelerde durgunluk olarak yaşanıyor. Dünya Bankasının 2014 yılına ilişkin olarak açıkladığı son veriler oldukça düşündürücüdür. Raporda durgunluğun devam ettiğine vurgu yapılırken dünya ekonomisinin öngörülenin aksine 2014 yılında %2.6 oranında büyüdüğü belirtiliyor. Ağırlıklı olarak büyümenin silah satışları ile gerçekleştiğini satır aralarında okumak olasıdır.
Anılan bankanın önümüzdeki yıllara ilişkin öngörüleri ise 2015de %3 – 2016da %3.3 büyümenin olacağı kaydediliyor. Buna karşın 2017de büyümenin %3.2ye gerileyeceği belirtiliyor. Petrol fiyatlarında yaşanan düşüşün ekonomik açmazın aşılmasına fazladan katkısının olmayacağına vurgu yapılıyor. Açmazın aşılmasının uzun süre alabileceği öngörülürken silah sanayiinin, ekonominin motoru olmasına kuşku ile bakmak gerektiğini düşünüyoruz.
Dünya ekonomisine yön veren Amerikanın Küba ile başlattığı ilişkilerin ne şekil alacağı şimdilerde tartışma konusu olmaya başladı bile. İlişkilerin istenen düzeye çıkarılması sonrasında Kübada sosyalizm uygulamasından vaz geçileceği tartışılıyor. Bu tartışmaya son noktayı Raul Castronun kızı Mariala Castro, “56 yıldır bu yoldayız. Kimileri Fidelin kimileri Kübalı liderlerin dik başlı olduğunu söyler. Buna karşın deneyimlerimiz bize ilkelerimizi terk etmememizi öğretti” diye konuşuyordu. Akşamdan sabaha istenilen yönde bir değişkliğin yaşanmayacağını hemen herkes biliyor.
Büyük ekonomiye sahip olan ülkelerin nezle olması kalkınmakta olan ülke ekonomilerinin zatürre olmasına neden olmaktadır. Yunanistanda baş gösteren ekonomik açmaz, İtalya – Portekiz - İspanya ekonomilerinin de zatürre olmasına neden oldu. Bu ülkelerin tedavileri sürerken mendil büyüklüğündeki ülkenin de bundan etkilendiği biliniyor. Bu etkileşim sonrasında adı geçen ülkenin müzakerelerden çekildiği unutulmamıştır. Müzakerelere katılmamak için oyun oynaması ısrarı yapılan yeni gelin gibi gerekçe bulmakta oldukça başarılı olduklarını kaydetmek istiyoruz.
BM Genel Yazmanının Kıbrıs Özel Temsilcisi Espen Barth Eide, var olan koşulların olgunlaştırılarak görüşmelerin başlatılabilmesi için taraflara 4 aylık süre vermişti. Kıbrıs Türklerinin öneriyi kabul etmelerine karşın karşı tarafın önde gideni, “Türkiyenin isteklerini sonlandıracağına ilişkin açık güvence elde etmeden müzakere masasına dönmeyeceğini” söylüyor. Böyle bir yaklaşım yalnız Kıbrıs Türkleri ile değil garantici ülkeler ve karar vericilerle dalga geçmek hatta alay etmektir.
Basın çalışanları ile yaptığı bir görüşmede Bay Nikos Anastasiyadis, “Türkiye ile çatışma çıkmasından korkup korkmadığına ilişkin amaçlı olduğuna inandığımız soruya, “Türkiyenin böyle bir planı olmadığını umuyorum. Küçük bir ülke olduğumuzdan, çatışmaya girecek ne savaş gemilerimiz ne de savaş uçaklarımız var” diyerek yanıt veriyor. Bu yanıtı veriyor ve bir yandan mağdurları oynuyor. Diğer yandan da “Ben küçük bir ülkeyim. Bu nedenle Türkiye bize her an saldırabilir. Ne olur bize ve ülkeme sahip çıkın yardımcı olun” mesajını veriyor.
Bu gerçeği gördüğü anlaşılan Özel temsilci Eide, “Kıbrıslılar küçük şeylerle uğraşıp büyük resmi göremediği için çözümün menfaatlerini kaçırıyor. Ağacı görüyor ormanı kaçırıyorlar” diyerek işinin zor olduğunu duymak isteyenlere duyuruyor. Bütün taraflara, doğalgazı çözüm için engel değil gerçek bir teşvik haline getirmeleri çağrısında bulunuyor. Eide, “Doğalgaz meselesi çözülmezse gerilim tırmanacak, daha çok savaş gemisi göreceksiniz. Bu durumda kimse ne olacağını asla bilemez” diyerek uyarısını yapıyor. Bu güne değin bu yönde yapılan uyarı ve önerilere karşı tarafın hiçbir zaman uymadığını bir kez daha yinelemek durumundayız. Sürekli olarak mağdurları oynamanın sonsuza dek süremeyeceğini görmelerini ve artık yeter demelerini bir zorunluluk olarak kabul ediyoruz.
Nisan ayında yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin çalışmalar sürdürülürken çözümsüzlüğün kalıcı olacağının bilinmesi gerekiyor mu ne...
SEVGİ ile kalınız...