Planlama mı yoksa olduğu kadar deyip kadere bırakmak mı?
Kurum içindeki davranışların oluşturduğu olumlu iklim, ancak maddi karşılığı olan başarının gelmesiyle konuşulur. Başarı, sadece finansal sonuçlara dayandığında, işin insani ve kültürel yönleri genellikle gözden kaçırılır. Ancak, uzun vadeli başarıyı sürdürmek için bu unsurların önemi yadsınamaz.
Başarıyı nasıl elde ettik sorgulamasıyla, başarının gelmesinin elle tutulamayan soyut tarafı ancak o zaman dokümante edilip su yüzüne çıkar. Bu soyut faktörler, iş stratejilerinin, kurumsal değerlerin ve çalışanların motivasyonunun bir araya gelmesiyle oluşur.
İş hayatı tecrübemde bunlardan bir tanesi de uçtan uca yapılan yıllık bütçe ve planlama sürecinde yaşananlarla ilgilidir.
Her sonbaharın başında yapılan bütçe hazırlama ve sunma ritüeline, geri çekilip, rakamların ötesine bakarak ‘’biz aslında ne yapıyoruz’’ diye düşündüm.
Gerçekleşen hayallerin sonrasına yenilerini eklemek çabasıdır bütçe ve planlamanın amacı. Bu, sürekli gelişim ve yenilik arayışının bir parçasıdır. Tam bir şeyleri başarmışken, başka doğrular yaratmanın derdine düşmektir. Bu süreç, kurumun mevcut başarıları üzerine yeni başarılar inşa etme ve sürekli ilerleme arzusunu yansıtır.
Daha da derinlere inip odaklanınca anladım ki kurum üst yönetiminden beklenen yarından önce doğruları bulmak ve hayata geçirme stresine girmektir.
Hele hele uluslararası şirket kültürü bu strese girmekten kaçınmaya hiç müsaade etmiyor. Bütçe ve planlama sürecini uzaktan yönetmenin ve kontrol etmenin tatlı sert bir sopası olarak kullanıyor.
İşi tesadüfe bırakıp arkasına saklanılmasına izin verilmiyor. Stratejik planlama, özellikle belirsizlik dönemlerinde, kurumların gelecekteki başarıları için hayati önem taşır. Bana bugünü kurtaracak işleri değil kurum için geleceğin ne olacağını ve bizim ne yapacağımızı gösterin diye talepte bulunuyor. Bu, sadece günü kurtarmak yerine, uzun vadeli hedeflere odaklanmanın önemini vurgular.
Bütçe ve planlama süreci bunun aracı oluyor. Bu süreç, sadece finansal hedefleri değil, aynı zamanda kurumun stratejik yönlendirilmesini de içerir. İş hayatında beklenti bu iken, aynı topraklar üzerindekilerin bir kısmı çoğu zaman bakalım sabah ne gösterecek diye uykulara dalıp aslında fırsatları ve abartı olacak ama bir yerde hayatı ıskalıyor. Bu, kısa vadeli düşünce tarzının uzun vadeli fırsatları nasıl gölgeleyebileceğinin bir örneğidir.
Tesadüflerin belirlediği hayatımızın tesadüflerle devam etmek zorunda olduğuna kendini inandırıyor. Bütçe ve planlamaya ne gerek var diyenini bile duydum! Ancak bu, özellikle iş dünyasında, tehlikeli bir düşünce tarzıdır. Olduğu kadar, olmadığı kader misali! Bu yaklaşım, öngörülebilirliği ve kontrolü reddeder, bu da uzun vadeli başarı için gerekli olan stratejik planlamanın önemini küçümser.
‘’Bütçe ve planlamanın görünmeyen başarı kriterleri’’ nedir diye bir sonraki yazıda devam edeceğiz. Bu konuda, bütçe ve planlamanın sadece finansal hedeflere ulaşmak için değil, aynı zamanda kurumsal kültürü, çalışan motivasyonunu ve genel iş stratejisini şekillendirmek için de nasıl kullanılabileceğini ele alacağım.
Son bir Söz; "Bütçe, bir kurumun geleceğe ilişkin planının bir yansımasıdır ve bir kurumun nereye gitmek istediğini ve nasıl oraya gitmeyi planladığını gösterir." Bu cümle, bütçe ve planlamanın temel önemini özetler. Bill Gates'in bu konudaki görüşleri, bütçe ve planlamanın bir kurumun gelecekteki başarısında ne kadar kritik olduğunu vurgulamaktadır.