Kıbrıs Türk halkı olarak çok iyi bilmeliyiz ki, “Rum zihniyetinde en küçük bir değişiklik yoktur. Rum kendini “Tüm Kıbrıs’ın tek sahibi, tek efendisi, tek hükümeti ve tek devleti” olarak görmektedir. Hani bunda da haksız değiller!...
Neden mi dersiniz? Bunu,BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı 186(1964), 541(1983) ve 550(1984) tarih ve kararlarında , Rum devletine dönüşen Kıbrıs Cumhuriyetini Kıbrıs’ta tek meşru devlet ve hükümet olarak tanımasında ve uluslararası anlaşmalara rağmen 1 Mayıs 2004 itibarıyla Rumları , 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti olarak üye kabul AB’de ve de kendi aramızda “Birleşik Kıbrıs” için yola düşenlerdearamak gerekir!..
Günümüzde Rum, Kıbrıs Türk halkını silahlı saldırılarla yok edemeyeceğini anlamıştır. Şimdilerde hedef silahla yapamadıklarını yıllardan beri uyguladıkları ambargolar, izolasyonlar ekonomik olarak çökertmeye çalışıyorlar.
Rum liderliği, KKTC’ne adı konulmamış bir savaş başlatmıştır. Rum, KKTC turizmini çökertebilmek için yabancı turistlerin KKTC’ne geçmemesi için KKTC’deki otelleri “yasak” listesine alarak tüm uluslararası seyahat acentelerine bunu bildirmesi yanında konu seyahat acentelerine KKTC’ne turist göndermemeleri hususunda tehditler savurmaya devam etmektedir.
Rum İçişleri Bakanlığının Kıbrıs’a yasal yollarla gelip son varış yeri, Rumlara ait olan işgal altındaki bölgelerdeki otellerde konaklayacak olan turistlere vize verilmemesi yönünde Eylül 2017 tarihli bir kararı vardır…Sınır kapılarına KKTC’deki 206 Otelin listesini gönderen bakanlık, polisin pasaport kontrollerinde turistlere nerede konaklayacaksınız? diye soru sorması isteniyor!…
KKTC’ne yönelik adı konulmamış bir savaş sürdüren Rum yönetimi diğer yandan da “Müzakerelere kaldığımız yerden devam edelim” çağrısında bulunuyor. Kıbrıs Türk halkı ile hiçbir şeyi paylaşmak istemeyen , Kıbrıs Türk halkının en tabii haklarını görmezden gelen, Kıbrıs Türk halkının eşitliğini, egemenliğini , self-determinasyon haklarını ve 34 yıllık bağımsız ve egemen devletimizin varlığını görmezden gelen Rum liderliğinin bu çağrısı pişkinliğin dik alası değil de nedir!.....
Anastasiadis ne diyor? “Müzakerelere kaldığı yerden devam edelim” diyor. Peki müzakereler nerede kalmıştı!
“Türkiye’nin garantörlüğü ile müdahale hakkının kaldırılması ve Türk askerinin Kıbrıs’tan çekilmesi” , var mı böyle bir şey? Çok iyi bilinmelidir ki, Türk tarafı bir kez daha garanti ve İttifak Anlaşmalarının masaya konulup konuşulmasına fırsat vermeyecektir.
Rum liderliği dün olduğu gibi bugün de yarın da görüşme masasına 1974’te kaybettiklerini kazanmak amacıyla oturmak amacıyla oturmak istemektedir.
Ama hala daha aramızdan bazıları, “Rum zihniyeti değişti. Rum, ayni Rum değil, Rum da artık çözüm istiyor” diyor. Ama Rum liderliğinin her gün için yapmış olduğu açıklamalar bunun doğru bir teşhis olmadığını göstermektedir…
Kıbrıs Türk halkını Maronitler, Ermeniler gibi “azınlık” olarak gören Rum liderliği ile yakın geçmişe kadar süren görüşme süreci bir kez daha başlamamak üzere sona ermiştir. Kıbrıs Türk halkına bu adada insanca yaşama hakkı tanımayanlarla her ne pahasına olursa olsun çözüm peşinde koşmak Kıbrıs Türk halkının intiharı olur!..
Yeni parametreleri artık belirleyecek olan Türk tarafıdır. Görüşmeler ancak Kıbrıs’taki gerçeklerin kabulü ile başlar, bağımsız ve egemen devletimiz KKTC’nin tanınmasıyla başlayabilir. Gerisini unutunuz bay Anastasiadis!..
Kıbrıs Türk Halkı 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs’a barış ve huzur gelmiştir. 43 yıldan beri Kıbrıs’ta var olan barış ve huzuru sağlamaya anavatanımız Türkiye’nin etkin ve fiili garantisidir, Türk askerinin Kıbrıs’taki varlığıdır.
Kıbrıs Türk halkı ve anavatanımız Türkiye ; Rum-Yunan ikilisinin ve de onlara destek verenlerin oyununa gelmeyecektir. Çünkü bu oyun Girit’te oynanan bir oyundur. Girit’te Osmanlı Devleti; Rusya, İngiltere ve Fransa gibi devletler inanarak ve güvenerek Girit’ten askeri çekmişti!.. Sonuç ortada…
Kıbrıs Türk halkı ve anavatanımız Türkiye Rum-Yunan ikilisine bu fırsatı vermeyecektir. Kıbrıs, asla Girit olmayacaktır….