RUM LİDERLİĞİNİN SİYASİ ÇÖZÜM ANLAYIŞI (12)

Abone Ol

                                

Rumlar, 24 Nisan 2004  Annan Planı Referandumunda neden hayır demişlerdi?  Bu düşüncenin  altında  hem  Kıbrıs Türk halkını ‘azınlık’ statüsünde tutma çabası, hem de 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarıyla birlikte devreye konulan Akritas Planı çerçevesinde    Rum devletine dönüştürülen  Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Kıbrıs Türk halkı ile paylaşmak istememelerinden  kaynaklanmaktadır..

Rum liderliği, o günde  Annan Planına  ‘hayır’ dedikleri zaman  kazançlarının  ‘evet’ demekle   kaybedeceklerinden fazla olacağını düşünmüşlerdir!..  Şöyle ki;  Rum liderliği Annan Planı referandumunda ‘hayır’  da  AB’ne  üye olacakları inancı  içerisindeydi. Çünkü, Rum liderliği bir şekilde    AB yetkililerini ‘evet’ diyeceklerine inandırmışlar, AB’ni kandırmışlardı!.. Dolayısıyla nasılsa AB üyesi olacağız, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Türklerle ne diye paylaşalım düşüncesi  içine girmişlerdi.  Rum liderliğinin   her durumda  ilerleyen günlerde AB üyesi oldukları zaman Türkleri yönetime sokmayacakları yönünde kararları vardı. Dolayısıyla  AB üyesi olduktan sonra da KKTC’nin  AB tarafından tanınmasını  Yunanistan’la birlikte ‘veto’ edeceğiz  düşüncesi içinde  ‘hayır’ deme kararı almışlardı.

Rum liderliği hiçbir dönemde  ABD’nin, İngiltere’nin  ve de AB’nin  KKTC’ni tanımayacağından emindiler!... Rum liderliğine  göre nasıl olsa bir de  BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı 541(1983) ve 550(1984)  kararları vardı!.. Yine Rum liderliğinin,  AB üyesi olduktan sonra Yunanistan’la birlikte  Türkiye’nin AB üyeliğine engel olacağız düşünceleri vardı!..

Nitekim,  1998-2003 yılları arasında GKRY görevini yürüten Yorgos Vasiliu, 2004 yılında Rumların reddettiği Annan Planı döneminde perde gerisinde  yaşananları ve tüm dünyaya nasıl yalan söyledikleri  itiraf etti.

14 Eylül 2014 tarihli Hürriyet Gazetesinin haberine göre Güney Kıbrıs’taki  Kıbrıs Üniversitesi öğretim üyesi  ve yazar Niyazi Kızılyürek’in “ Geçmişe ve  Yarına Dair Düşünceler” adlı kitabında yer aldı.  Vasiliu,  yaşanan ve kamuoyuna  açıklanmayanları şöyle anlattı:

1999’da Helsinki’de Türkiye’nin itirazlarına rağmen Kıbrıs sorunu ile Kıbrıslı Rumların AB’ye üyeliğinin birbirinden ayrılmasını sağladık. AB üyeliğini Kıbrıs sorunu çözülmeden  almayı başardık, çünkü dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın hazırladığı Kıbrıs  planını kabul ettiğimizin  güvencesini  verdik.  Tasos Papadopulos, 21 Ağustos 2003 Perşembe günü beni  çağırdı. AB’ye  üye ülkelerin  Parlamentolarında bizim üyeliğimizin onaylanması gerekiyordu. AB Komisyonu’nun raporlarının  olumlu olması için Brüksel’de müdahalelerde  bulunmamı istedi.  Annan Planı  referandumu ve çözümden önce  AB üyeliğimizin fiili olarak  onaylanması gerekiyordu.  Söylemiyor, ama  Rauf Denktaş’ın Annan Planını reddetmesini umuyordu.

Ben işimi büyük bir başarıyla yaptım.  AB içinde herkese  Papadopulos’un  bana , “Annan Planını destekleyeceğimizi” söyleme yetkisi verdiğini belirterek, AB Komisyonu’nun olumlu raporunun  hazırlanmasını sağladım. Sonuç olarak , anlaşma bütün parlamentolardan onay aldı ve Kıbrıs tamamı ile  AB’nin üye ülkesi olarak kabul  edildi.

Tasos Papadopulos Annan Planına ‘evet’ demeye karar verseydi, o zaman  Kıbrıs sorunu  çözülecekti. Neticede Rum liderliği,  AB üyeliğini  cebine  koyunca  hayır propagandasına başladı.

2004’teki referandum sırasında Komünist AKEL, Tasos Papadopulos ile hükümet ortağıydı. Papadopulos referandumdan önce  AKEL lideri Dimitris Hristofyas’ı çağırdı ve “Annan Planına  evet çağrısı yaparsan  hükümet dışında kalırsın” tehdidinde bulundu. Hristofyas da kendi partisini, “Biz Annan Planından yanayız ancak şu  anda  ‘hayır’ oyu  vereceğiz.  Çünkü planda  herkesin  gördüğü  acizlikler var” diyerek  kandırdı  ve AKEL 180 derece döndü” dedi.

Annan Planı ‘Adil ve Kalıcı” siyasi bir çözüm getirmiyordu. Annan Planı, Rumlara Kıbrıs’ın tümüne sahip olma olanağını veriyordu. Annan Planı, iki halka eşit egemenlik hakları tanımıyordu. Annan Planı ile Kıbrıs Türk halkı;  devleti KKTC’ni , egemenliğini ve bağımsızlığını ve  de self-determinasyon haklarını kaybediyordu. Annan planı, Kıbrıs Türk halkını anavatanı Türkiye’den ayırıyordu. Annan Planı, garanti anlaşmalarını sulandırıyordu,  Kıbrıs Türk halkının yarısından fazlasını göçmen durumuna düşürüyordu.  Yabancı hukukçular bile bu planın kabulü, Kıbrıs Türk halkının intiharı  olur diyordu!…

Ama ne yazık ki;  Kurucu Cumhurbaşkanımız rahmetli Rauf R. Denktaş’ın tüm ikazlarına rağmen  Kıbrıs Türk halkı  her şeyi göze alarak ‘evet’ demişti. Yazık hem de çok yazık !..  Kıbrıs Türk halkı ‘evet’ demenin cezasını ilerleyen günlerde yaşayarak görecekti!..

Neticede günümüzde,   Rumlar da ‘evet’ demiş olsalardı bugün Kıbrıs’ta yok olmaya mahkum  ‘azınlık’ bir Kıbrıs Türk’ü olacak ve Girit misali yok olacaktı diye düşünen yok!...  DEVAM EDECEK