Şubat 1959 Zürih ve Londra Anlaşmaları temelinde 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti kurulurken Rum-Yunan ikilisi garanti anlaşmalarıyla Enosis’in hortlamayacağı mesajını veriyordu. Rumlar çoğunlukta olduğu için Kıbrıs Türk halkına tahakküm etme imkanını ortadan kaldırmak için Kıbrıs Türk halkına siyasi eşitlik hakları tanınmıştı. Siyasi eşitlik hakları ve garanti anlaşmaları olmasaydı Kıbrıs Türk halkı Şubat 1959 Zürih ve Londra Anlaşmalarını kesinlikle kabul etmeyecekti. Diğer bir değişle bu anlaşmalarla Rumlar ‘Enosis’, Türkler de ‘Taksim’ tezlerinden vazgeçtiklerine dair bir güvence veriyorlardı…
Ancak, Türk tarafının tüm iyi niyetine rağmen Rum tarafı daha ilk günden garantilerden kurtulmanın yolunu aramaya başlamışlardı. Nitekim 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarıyla birlikte devreye konulan Akritas Planının hedeflerinden biri de garanti anlaşmalarından kurtulmaktı.
Anavatanımız Türkiye’nin etkin ve fiili garantisine rağmen Rumların 1963-1974 yılları arasında yer alan silahlı saldırıları nedeniyle Kıbrıs Türk halkının yaşadıklarını unutması mümkün değil. Kıbrıs Türk halkına tüm yaşattıklarına rağmen Rum liderliği mevcut garanti sisteminin olası bir siyasi çözümde devamını kesinlikle reddetmektedir.
Şu bir gerçek ki Rumların bugün devam eden uzlaşmazlığının temelinde Enosis hayalleri vardır. 186(1964), 541(1983) ve 550(1984) sayılı BM Güvenlik Konseyi kararlarıyla Kıbrıs’ta tek devlet ve hükümet olarak tanınmanın ve de 24 Nisan 2004 Annan Planına ‘Hayır’ demelerine rağmen 1 Mayıs 2004 itibarıyla AB üyesi olmalarının rahatlığı içinde Kıbrıs’ın tümüne sahip çıkmaya çalışmaktadırlar. Böyle bir oyunun içinde olan Rumlarla görüşme masasına oturmak yanlışların en büyüğüdür. Mevcut görüşme süreci ile iyi niyetten yoksun Rumlarla adil ve kalıcı bir barışın olacağı bir siyasi çözüme ulaşmak mümkün değildir.
Günümüzde, Kıbrıs Türk halkı “Anavatanımız Türkiye’nin etkin ve fiili garantisi kırmızı çizgimizdir” derken Rum tarafı da Yunanistan, İngiltere ve de AB’den aldığı destekle garanti anlaşmalarından kurtulmanın yolunu aramaktadır.
Türk tarafı olarak garanti anlaşmalarının hiçbir şekilde görüşme masasına gelemez ve gelmeyecektir diyeceğimiz yerde, sanki diğer konuların tümü üzerinde anlaşma sağlanmış gibi garanti anlaşmalarının görüşme masasına gelmesine fırsat verdik ve neticede maalesef son Crans Monatana Konferansında garantiler masaya yatırıldı. Gelinen noktada Rum-Yunan ikilisi 1960 yılından beri garanti anlaşmalarını ilk kez görüşme masasına taşımanın başarısının mutluğu içindedirler…
Günümüzde Rum-Yunan ikilisinin ve de AB’nin bu konudaki esas hedefi Kıbrıs sorunu 1974’te başladı yalanını dile getirerek 1963-1974 yılları arasında Kıbrıs Türk halkına yaşattıklarını unutturmaktır. Bunun elbette bir nedeni vardır!.. Kıbrıs Türk halkı Rum’a güvenmemekte ne kadar haklı olduğunu, garanti anlaşmaları olmasaydı, toptan yok edileceğini 1963-1974 yılları arasında yaşadıkları yeterince kanıtlamaktadır..
Garantiler konusunda “Sıfır garanti , sıfır asker” anlayışı içinde olan, Kıbrıs Türk halkının siyasi eşitliğine ve self-determinasyon haklarını ve Kıbrıs’taki gerçekleri görmezden gelerek Crans Montana Konferansının çökmesine neden olan Anastasiadis şimdilerde yine görüşmelerin yeniden başlaması için çağrıda bulunuyor ama hemen arkasından da şartlarını dile getiriyor.
Öncelikle Anastasiadis, iki bölgeli, iki toplumlu , siyasi eşitliğe dayalı federal bir devlet istemiyor. Anastasiadis, tek egemenlik, tek devlet , tek vatandaşlık , tek uluslararası temsiliyetten bahsediyor. Anastasiadis, Kıbrıs Türk halkının siyasi eşitliğinin olmadığı garanti anlaşmalarının iptal edileceği ve Türk askerinin tamamen Kıbrıs’tan çekileceği, tüm göçmenlerin evlerine döneceği, Mülkiyette ilk söz hakkının 1974’teki tapu sahibinde olacağı, nüfus oranının ¼ olacağı, AB normlarının ve de 4 temel özgürlüğün sınırsız uygulanacağı siyasi bir çözümü dile getiriyor…
Bu çizilen çerçevenin iki toplumlu, iki bölgeli, siyasi eşitliğe dayalı federal bir çözüm ile yakından uzaktan bir ilgisi yoktur. Bu üniter bir devletin tarifidir…
Anastasiadis’in bu isteklerini kabul etmek demek 2004 Annan Planındaki koşullardan çok daha gerilere gidilmiş olmasını kabullenmek demektir. Bağımsız ve egemen devletimiz KKTC’den vazgeçerek Rumlarla bu koşularda anlaşmaya yeşil ışık yakmak Kıbrıs Türk halkının intiharı olur!...
Garanti anlaşmalarının sulandırılması veya kaldırılması demek Kurucu Cumhurbaşkanımız rahmetli Rauf Raif Denktaş’ın Volkan Gazetesi’nde yayınlanan 21 Nisan 2011 tarihli “Aman Dikkat” başlıklı makalesinde dile getirdiği gibi “kuzuyu kasaba, tavuğu tilkiye teslime götürecektir”… DEVAM EDECEK