Güncel

"Rum tarafı artık kendi halkını bazı gerçeklere hazırlamalı"

Abone Ol

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, müzakerelerden çekilmenin, görüşmekten vazgeçmenin sorumlu bir devlet adamının yapacağı bir şey olmadığını belirterek “Ben bunu yapamam. Halktan bunun için değil, tam tersi için yetki aldım” dedi.

Akıncı, halkın kendisine verdiği görevin, müzakereler yoluyla bir çözüm ve Kıbrıs Türk halkına daha aydınlık bir gelecek sağlamak olduğunu kaydederek, “Müzakere edilmesin, artık masa devrilsin” söyleminin bu görevle uyuşmadığını vurguladı.

Çözüm için üzerlerine düşeni yapacaklarını ama başkalarının da yapması gerektiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Akıncı, Rum tarafının artık kendi halkını bazı gerçeklere hazırlaması gerektiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Akıncı ayrıca Kıbrıs Konferansı’nın 13Mart’la başlayan haftada Cenevre’de devam etmesi yönünde bir uzlaşma sağlanmasının beklendiğini kaydetti.

Akıncı “Dönüşümlü Başkanlığı” içermeyen bir anlaşmanın olmayacağını ve bunun referanduma sunulmayacağını iki tarafında bildiğini ifade etti.

Rum yönetimi Başkanı Nikos Anastasidis’le yaptığı görüşmenin ardından Cumhurbaşkanlığı’na dönen Akıncı, burada basına bilgi verdi ve soruları yanıtladı.

EIDE YUNANİSTAN VE TÜRKİYE TEMASLARI HAKKINDA BİLGİ VERDİ

Akıncı, çok verimli olamamakla birlikte, bugünkü toplantıda daha çok BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’nin Yunanistan ve Türkiye’de yaptığı temaslar hakkında bilgi aldıklarını ve bunların yanında Anastasiadis’le iki konuda görüştüklerini belirtti.

ÖZELLİKLE APLIÇ’TA RUM TARAFI HAZIRLIKLARINI HIZLANDIRMALI”

Bunlardan birinin Lefke ve Derinya kapılarının açılmasına yönelik hazırlıklar, diğerinin de Kıbrıslı Türklerin araçlarına yönelik Trodos’ta yapılan saldırılar olduğunu dile getiren Akıncı, özellikle Aplıç’ta Türk tarafında hazırlıkların daha süratli ilerlediği için Rum tarafına da aynı hızı yakalaması yönünde çağrı yapıldığını anlattı.

“SALDIRININ FAİLLERİ BULUNMALI VE CEZALANDIRILMALI… CEZALAR GÖRÜLEBİLMELİ”

Akıncı, Güney Kıbrıs’ta, Kıbrıslı Türklerin araçlarına yönelik saldırı sonrası yapılan zararın hemen giderilmesinden daha çok, saldırının faillerinin bulunmasının ve cezalandırılmasının önemli olduğunu söyleyerek, bu cezaların Kıbrıslı Türkler tarafından da görülebilmesinin önemine işaret etti ve bu konudaki kaygıları Rum tarafıyla paylaştıklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Akıncı, Rum tarafının konuyla ilgili, Trodos’taki olayın gece karanlığında olduğunu ve polisin araştırmalarını sürdürdüğü yönünde bilgi verdiğini kaydetti.

“MUHTELİF BAŞLIKLARDA 8-10 KONU VE BUNLARA BAĞLI DİĞER KONULAR…”

Akıncı, ayrılık noktalarının giderilmesi adına muhtelif başlıklarda 8-10 konunun ve bunlara bağlı diğer konuların uzlaşı beklediğini ifade ederek, söz konusu 8-10 konunun çözümü halinde bunlara bağlı hususların da çözülmüş olacağını, bugünkü toplantıda “etkin katılım” ve “Türk ve Yunan vatandaşlarına eşdeğer muamele” konularında derin görüşmeler yapıldığını anlattı.

Diğer konuları da dönüşümlü olarak ele almaya devam edeceklerini belirten Cumhurbaşkanı Akıncı, şubat ayında 2 toplantının daha planlandığını, ayrıca Cenevre’deki Kıbrıs Konferansı olana dek mart ayı başında da bazı görüşmelerin planlanabileceğini ifade etti.

SORULAR

Rum sözcünün “Dört Özgürlük” konusundaki olumsuz açıklamalarının hatırlatılması üzerine Akıncı, bugün bu konudaki görüşlerini aktardıklarını ama daha fazla etkin katılım konusunun ele alındığını ifade etti; önümüzdeki toplantılarda bununla ilgili ayrıntılara da yer verileceğini kaydetti.

Türkiye’nin Avrupa ile Gümrük Birliği anlaşması çerçevesinde hakları bulunduğunu, bunların tüm AB ülkelerinde de geçerli olduğunu ifade eden Akıncı, “Birleşik Kıbrıs”ın da, AB üyesi olacağına göre Gümrük Birliğinden kaynaklanan hakları olacağını kaydetti.

Konunun geçmişte de konuşulduğunu “Dört Özgürlük” olmasa dahi “Türk ve Yunan vatandaşlarına eşdeğer muamele” çerçevesinde değerlendirilmesinin daha doğru olacağını belirten Akıncı, Talat-Hristofyas zamanında da konuşulmuş olan bu konuda makuliyet çerçevesinde bir çözüm bulunabileceğini anlattı.

“80 BİN TC VATANDAŞININ GELİP YERLEŞMESİNİ ÇAĞRIŞTIRACAK BİR KONU YOK”

Cumhurbaşkanı Akıncı, 80 milyon TC vatandaşının Kıbrıs’a gelip yerleşmesini çağrıştıracak bir konu olmadığını, Türk Yunan dengesinin 1960’lardan gelen bir kavram olduğunu ve 1960 anlaşmasında “Most Favoured Nation - En Çok Müsaadeye Mazhar Ülke” kavramının bulunduğunu belirtti.

Türkiye’nin Gümrük Birliği Anlaşmasını genişletme çabaları olduğuna işaret eden Akıncı, şu an AB üyesi olmadığını, ne zaman olacağının da belli olmadığını, üye gibi muamelenin koşullarının tamamen geçekleşmese bile Yunanistan’la dengeli bir çıkış yolu bulunmasının mümkün olduğunu, Cenevre’de AB yetkilileriyle yaptığı görüşmelerde onların da buna katkıda bulunabileceklerini gözlemlediğini söyledi.

Bu konuda da diğer konulardaki gibi “toptancı” yaklaşımlar sergilenmemesi gerektiğini kaydeden Akıncı, güvenlik ve garantilerde “Sıfır asker, sıfır garanti” söyleminin de zaman zaman bulunulduğunu, bunda da dönüşümlü başkanlıkta da “asla olmaz” söyleminin yanlış olduğunu ve Rum tarafının da Türk tarafı gibi halkını bazı gerçeklere alıştırması gerektiğini söyledi.

“MAKUL, İSTEKLİ, GERÇEKÇİ… RUM TARAFINDAN DAHA FAZLA KATKI GELMELİ”

TC Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın “Türk tarafı gerekli adımları atmıştır” sözlerinin hatırlatılması üzerine Akıncı, 5’li konferansın toplanabilmesine Kıbrıs Türk tarafının çok büyük katkıları olduğunu, Türk tarafının attığı adımlara karşı Rum tarafının da artık daha gerçekçi, daha makul, daha istekli, hem söylemlerinde dikkatli, hem de masada daha fazla katkı yapan bir tutum izlemesi gerektiğini söyledi.

Mustafa Akıncı, Rum Sözcü Nikos Hristodulidis’in “Dönüşümlü Başkanlığa gerek yok” sözleri hakkındaki yorumunun sorulması üzerine de zaman zaman bu tür söylemlerin nüksettiğini, anlaşılanın Rum tarafının müzakerelerde belli bir düzeye gelindikten sonra bunu tamamen destekleyeceği olduğunu söyledi.

“DÖNÜŞÜMLÜ BAŞKANLIĞI İÇERMEYEN METİN OLAMAZ, REFERANDUMA SUNULAMAZ”

Akıncı, dönüşümlü başkanlığı içermeyen bir anlaşma metninin olmayacağını ve referanduma sunulmayacağını her iki tarafın da bildiğini belirterek, Rum tarafının olduğu gibi Türk tarafının da “Güvenlik” , “Eşitlik” , “Özgürlük” gibi olmazsa olmazları bulunduğunu ve dönüşümlü başkanlığın da bunlardan biri olduğunu yineledi.

“BAŞBAKAN GELMEDİ, BELKİ KIBRIS SORUNUNDAN DAHA ÖNEMLİ BİR İŞİ VARDI”

Başbakan Hüseyin Özgürgün’ün dün Cumhurbaşkanlığında gerçekleştirilen bilgilendirme toplantısına katılmamasını ve “Diyaloğumuz koptu, görüşmelere artık son verilmelidir” şeklindeki sözlerini nasıl değerlendirdiği sorusuna Akıncı, “Belki Kıbrıs konusundan daha önemli bir işi vardı…” yanıtını verdi.

Parti liderlerine bir çağrı yaptıklarını ve katılım beklediklerini ifade eden Akıncı, bunun takdirinin parti liderlerine bırakıldığını, genel sekreterin gelmesini de mutsuzlukla karşılamadıklarını, itirazları olmadığını kaydetti.

Kendisine bu konuda herhangi bir açıklama yapılmadığını, kamuoyuna belli açıklamalar yapıldığını ifade eden Akıncı, kurumlar arası diyaloğun iyi olması gerektiğine inandığını, Meclis, iktidar, muhalefetin de bunların en büyük paydaşları olduğunu söyledi.

HAFTAYA MECLİS DIŞINDAKİ PARTİLER… ARDINDAN STÖ’LER…

Gelecek hafta Meclis dışındaki partileri de konuk edeceğini, ardından bölüm bölüm olmak üzere STÖ’lere de vakit ayıracağını belirten Cumhurbaşkanı Akıncı, bu tür diyalogları sürdürmenin önemli olduğunu ve halkın kendisine 2015 Nisan’ından bu yana bu çalışmaları yürütme sorumluluğu verdiğini bildirdi.

Akıncı, en büyük sorumluluklarından birinin de Kıbrıs sorununun müzakere edilmesi olduğunu söyleyerek, “Müzakere edilmesin, artık masa devrilsin” söyleminin halkın kendisine verdiği görevle uyuşmadığını kaydetti.

Akıncı, nasıl bir çözüm istediğini önceden bildirdiğini ve halktan da bunun onayını alarak müzakereleri sürdürdüğünü anlatarak, 11 Şubat 2014 anlaşması çerçevesinde müzakerelerin yürütüldüğünü, bunda tüm partilerin ve Türkiye’nin onayı olduğunu, geniş bir konsensüsün söz konusu olduğunu belirtti.

“’MÜZAKERE YAPMA, ÇEKİL’ DEMEK KOLAY. YA SONRA?..”

Akıncı sözlerini şöyle tamamladı:

“’Müzakere yapma, çekil, defteri kapat’ demek kolay ama ondan sonrasını getirmek zor. Ondan sonrasıyla ilgili hangi proje var, hangi fikir var?.. Toplumumuza hangi aydınlık gelecek vaadi var? ‘Masayı kaldırın’ demekle bunlar ortadan kaldıramıyorsunuz. O sorunlar orada duruyor.

Kıbrıs Türk halkının ve özellikle Kıbrıslı Türk gençlerinin daha aydınlık bir geleceğinin yapılması sorumluluğumuz var. Bunu da Kıbrıs sorununun çözülerek elde edileceği bilincindeyiz, bunun için bu çabayı gösteriyoruz. Biz üzerimize düşeni yapacağız, ama başkaları da üzerine düşeni yapmalıdırlar ki bu sonuca ulaşabilelim.

Şimdi biz bu noktada ‘Ayrıldık, çektik gittik, ne müzakereye ihtiyacımız var, ne görüşmeye” demek, sorumlu bir devlet adamının yapacağı bir şey değil. Ben bunu yapamam, halktan bunun için değil; tam tersi için yetki aldım.”