Rum liderliği, 21 Aralık 1963Kanlı-Noel saldırılarıyla Akritas Planını devreye koyar ve Kıbrıs Türk halkına karşı silahlı saldırılarda bulunurken 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti devleti yıkılarak Rum devletine dönüşüyordu. Ancak Rum liderliği günümüzde hala daha Kıbrıs Türk ve Rum halklarının ortaklığına dayalı olan 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ünvanına sarılarak BM Güvenlik Konseyi’nin 541(1983) ve 550(1984) sayı ve tarihli kararları ile Kıbrıs’ta tek meşru devlet ve hükümet olarak tanınmasının ve de 1 Mayıs 2004 itibarıyla AB’ne üye olmasının arkasına sığınarak tüm Kıbrıs’a sahip çıkma eylemlerini yürütmeye devam etmektedirler.
15 Temmuz 1974’te Yunan Cuntası desteğinde RMMO’nun Makarios’a düzenlediği darbeden sağ kurtulan ve adadan kaçmayı başaran ve de 19 Temmuz 1974’te BM’de konuşma yapan Makarios: “Ülkem Yunanistan’ın işgali altındadır. Kıbrıs’ta Türklerin de Rumların da hayatları tehlikededir, müdahale ediniz” demesinin ardından Anavatanımız Türkiye’nin 20 Temmuz 1974’te düzenlediği Barış Harekatı ile Kıbrıs’a barış ve huzur gelirken Yunanistan’a da demokrasi geliyordu…
Ancak, 1963-1974 yılları arasında Kıbrıs Türk halkına karşı gerçekleştirdikleri silahlı saldırıları ve yaptıkları katliamları unutan Rum liderliği hala daha Kıbrıs meselesi 1974’te başlayan bir istila meselesidir diyor ve bu söylediklerine kendileri de inanıyorlar!..Nitekim, Rum-Yunan ikilisinin BM nezdinde yaptıkları girişin bir sonucu olarak BM Genel Kurulu tek yanlı aldığı 13 Mayıs 1983 tarih ve 37/253 sayılı kararı ile; Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliği, bağımsızlığı, toprak bütünlüğü ve birliği ile bağlantısızlığına destek veriyordu.
Aslında bu karar, KKTC’nin ilanına yol açan en önemli nedenlerden biri olmuştu. Nitekim Kıbrıs Türk Federe Devleti Meclisi, 17 Haziran 1983’te aldığı bir kararla Kıbrıs Türk halkının “self-determinasyon” hakkının göz ardı edilemeyeceği vurgulandı ve de 15 Kasım 1983’te KKTC’nin ilan edildi. Ancak, 18 Kasım 1983 tarih ve 541 sayılı kararı ile BM Güvenlik Konseyi, KKTC’nin bağımsızlık ilanını geçersiz sayıyordu. Maalesef günümüzde BM Güvenlik Konseyi’nin 541 ve 550 sayılı kararları, KKTC’nin yasal olmadığını ifade eden en ciddi kararlardır.
BM Güvenlik Konseyi’nin 541 ve 550 sayılı kararlarının yanı sıra 1 Mayıs 2004 tarihi itibarıyla AB’ne üye olan Rumların Kıbrıs Türk halkı ile anlaşma ve uzlaşma yapmaya ne ihtiyaçları vardır, ne de niyetleri vardır!.. Çünkü Rumlar, 1963 Kanlı Noel saldırılarıyla 1960 Kıbrıs Cumhuriyetini yıkarak, Türk ortağını “korumaya alınmış azınlık” yaparak ve ileride ‘sözde’ Kıbrıs halkı olarak self-determinasyon hakkını kullanarak Kıbrıs’ın tümüne sahip çıkmayı ve Enosis’i ilan etmeyi hedeflemişlerdi….
1989’da Rum Ulusal Konseyi’nin aldığı kararlar hala daha geçerlidir ve bu karar Rum liderini bağlayıcı kararlardır. Rum Ulusal Konseyi’nin kararına göre çözümün mutlaka içermesi gereken hususları şöyle sıralamak mümkün: “Tek egemenlik, tek devlet, tek uluslararası temsiliyet, tüm Rum göçmenlerin yerlerine ve mülklerine geri dönmeleri, Kendi deyimleriyle tüm yerleşiklerin geri gönderilmesi, Türkiye’nin garantörlüğünün kaldırılması ve tüm Türk askerlerinin geri gönderilmesi”. Bu kararlar, Enosis’e hizmet eden kararlar olması yanında KKTC’nin temellerine dinamit koyan kararlardır.
Yine unutmayalım ki; Rumların ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti olarak 1 Mayıs 2004’te “iki yüzlü siyaset” izleyen AB’ne üye olmalarının ardından Güney Kıbrıs’a gelen Yunan Başbakanı Simitis yapmış olduğu yazılı konuşmasında, “Kıbrıs’ın AB üyeliği ile Enosis gerçekleşmiştir” demişti. Bu da Rum-Yunan ikilisinin Megali İdea hayallerinin en üst düzeyde devam ettiğinin en açık göstergesidir…
Sonuç olarak; Rum Ulusal Konseyi’nin ve de Rum Temsilciler Meclisi’nin çeşitli tarihlerde aldıkları Enosis kararları durdukça Rum liderliği Enosis’e kapalı hiçbir anlaşmaya imza atmayacaktır. Gerçek şu ki Rumlarla eşit şartlara dayalı bir anlaşma yapılması mümkün değildir. Kıbrıs Türk halkına düşen görev bağımsız ve egemen devletimiz KKTC’ne sahip çıkmaktır, anavatanımız Türkiye’nin etkin ve fiili garantisine sahip çıkmaktır. Kıbrıs sorunu Kıbrıs Türk halkının olduğu kadar anavatanımız Türkiye’nin de güvenliğini, onurunu ve de geleceğini ilgilendiren milli bir davadır…
Rum Ulusal Konseyi’nin aldığı kararları reddetmek, Rum liderliğinin Megali İdea hayallerine karşı çıkmak siyasi çözüm istememek değildir. Kıbrıs Türk halkı olarak Kıbrıs’ta geçici değil; adil ve kalıcı bir barış ve de siyasi bir çözüm istiyoruz… Herkes yoluna!...