Rum-Yunan ikilisinin bilinen hedefleri ve uyuşmazlığı devam ederken

Abone Ol

GKRY lideri Anastasiadis ve Yunanlı yetkililer  her fırsatta “Kıbrıs Helenizmi’nden” , “Helenizm’in ortak  çıkarlarından ve hedeflerinden” söz etmektedirler .

Kıbrıs’ta terör ve tedhiş eylemlerinde bulunan, Enosis amacıyla yıllarca Kıbrıs Türk halkına karşı katliamlarda bulunan EOKA örgütü ile irtibatlı olan kuruluşları 1 Aralık 2016’da  kabul ederek ödüllendiren Yunan Milli Savunma Bakanı ve Koalisyonun küçük ortağı sağ çizgideki bağımsız Yunanlılar Partisi (ANEL) Genel Başkanı Kammenos’un  tutumu  kabul edilecek gibi değil.

Kammenos  Kıbrıs’ta çözüm için iki koşul öne sürüyor: Kendilerince, “Birinci ön koşul, tüm işgal askerlerinin ayrılmasıdır. Kıbrıs’ta işgal gücünün tek bir askerinin dahi kalacağı çözüm, çözüm değildir. İkinci koşul; geri adım atmayacağımız garantiler konusudur. 1960 rejimine ve/veya daha  kötüsüne dönemeyiz. Bir azınlığın, çoğunluğun geleceğini belirlemesi mümkün değildir” diyordu.

Günümüzde KKTC Cumhurbaşkanı sayın Akıncı  “iki kurucu  devletten” bahsediyor ve kendi evimizin efendisi olacağız, diyor ama öte yandan ısrarla  Anasatsiadis “İki Kurucu Devlet”ten değil, “Eyalet”ten bahsediyor ve de “Kıbrıs Cumhuriyeti” yaşayacak diyor.“Kıbrıs Cumhuriyeti,federal devlete dönüşecek, Türkler de bu devlete , ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyetine entegre olacaklar” diyor. Tabii ki bu da Anastasiadis’in  çözüm parametrelerine uymak istemediğinin açık bir  ifadesidir..

Dün yerel basınımıza yansıyan  Politis gazetesi kaynaklı haberlere göre; Cenevre Konferansı öncesi Rum tarafının  garantilerle  ilgili 3 hedefini  Anastasiadis şöyle sıraladı:

1-Garanti Anlaşması’nın  4’ncü maddesinin 2’nci paragrafında öngörülen   Türkiye’nin Kıbrıs’a tek yanlı müdahale hakkının  kaldırılması talep edecek.2-Türk askerinin yüzde 80’den fazlasının  çözümün  ilk gününden  çekilmesi ve  uzlaşılacak bir takvim temelinde  nihai  çekilme tarihi isteyecek.3- Özellikle  Kıbrıslı Türklerin istediği  garantilerin, Türk askerinin çekilme prosedürü aracılığıyla  sağlanabileceği izahında bulunacak . Yani 2-4  yıl içerisinde  ve son Türk askerlerinin  çekilme prosedürü aracılığıyla   sağlanabileceği izahında bulunacak…

Bu üç konu,  Konferansın  ilk  günlerinde verimli şekilde  görüşülürse, BM’nin Crans Montana’daki 15 günlük  otel rezervasyonunun  geçerli olacağını  belirten gazete  aksi halde Rum tarafında  başkanlık seçimi kampanyalarının   başlaması, Total’in 11’nci parseldeki sondajı ve 6’ncı parseldeki itiraz nedeniyle  Doğu Akdeniz’deki ciddi kriz yüzünden çıkmazın  ihtimal dışı  görülmediğini vurguladı.

Habere göre Rum tarafı, Türkiye-Yunanistan-Kıbrıs  arasında bir dostluk paktı imzalanmasını ihtimal dışı  görmüyor, ancak  uzlaşılacak bir süreliğine Ada’da  Türk ve Yunan Alayları kalmasını ilke olarak kabul etmiyor…

Anastasiadis: “Hiçbir Rum,  vatanın kurtuluşu, Türk askeri birliklerinden kurtulması ve işler bir devlet meydana getirilmesi vizyonu gerçekleşmediği müddetçe,  kendisini  rahat  hissetmeyecek. Türk askeri gitmeden rahat  olamayız” dedi.

Anastasiadis’e göre olası bir siyasi çözümde  “Tek  devlet, tek vatandaşlık, tek egemenlik” olacak ama  “Türkiye’nin tek yanlı müdahale hakkı” olmayacak!..

Biz de diyoruz ki anavatanımız Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin olmayacağı ve/veya  garantilerin sulandırılacağı herhangi bir anlaşmaya Kıbrıs Türk halkı asla ‘evet’ demeyecektir.

Bazıları doğal gaz  ve petrol yataklarını   çözüm için fırsat olarak değerlendirmektedirler.   Ancak bu noktada   Kıbrıs’ta unutulan  ve göz ardı  edilmek  gerçekler vardır.  15 Temmuz 1974’te Yunan Cuntası desteğinde RMMO’nun Makarios’a karşı düzenlediği darbe  ile birlikte Kıbrıs Türk halkını imha planı olan Iphestos Planı devreye konuluyordu. O günde anavatanımız Türkiye;  devleti ve milleti ile bir ve bütün olarak  yapılan ve yapılmak istenen haksızlıklara  dur demiş ve 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs’a barış ve huzur gelmiştir.    Dost düşman  ve de dünya kamu oyu o günleri iyi hatırlamak durumundadırlar.

Gelinen noktada  Kıbrıs’ta tarihi gerçekler mutlak surette   müzakere masasına   yansıtılmalıdır.  Kıbrıs Türk halkının   ve anavatanımız Türkiye’nin  bu adadaki  tarihi  ve  coğrafi hakları vardır, hukuksal kazanımları vardır. Bunlardan asla taviz verilmemelidir.

Kıbrıs’ta adil ve kalcı bir barış ancak Kıbrıs’taki mevcut gerçekler ışığında olabilir. Kıbrıs’ta bağımsız ve egemen iki devlet gerçeği kabul edilmelidir… KKTC’nin  yaşatılması ve tanınmasının sağlanması için  hiç gecikmeden  çalışmalar başlatılmalıdır…