RUM-YUNAN İKİLİSİNİN KIBRIS’TAKİ SİYASİ ÇÖZÜM HEDEFLERİ BİLİNİRKEN (2)

Abone Ol

 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırıları ile Akritas Planı uygulamaya   konularak Enosis’e giden yol  açılmak istenirken  Kıbrıs Türk Halkının ortaklık hakları,  Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasında yaptıkları değişikliklerle tamamen Rumlardan oluşan  bir Anayasa ve rejim ortaya çıkarmışlardı. Anayasada yapılan değişiklikler  çok açık ve net olarak  1960 Antlaşmasının ihlali demekti..
21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarının ardından  Kıbrıs sorunu BM Güvenlik Konseyi’ne taşınmasının ardından alınan 4 Mart  1964 tarih ve 186 sayılı karar Kıbrıs’ta siyasi çözümsüzlüğün   en büyük nedeni olacaktı.. Nitekim  konu karar çerçevesinde 3 ay için Kıbrıs’a gelen BM Barış Gücü askeri maalesef tam da 57 yıldan beridir  Kıbrıs’tadır.
21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarının ardından Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) etrafında bütünleşerek  Anavatanımız Türkiye’ye güvenerek büyük mücadeleler vermiştir.
15 Temmuz 1974’te Yunan Cuntası desteğinde, RMMO ve EOKA-B’nin Makarios’a karşı düzenlemiş olduğu darbenin esas hedefi Enosis’in gerçekleşmesini sağlamaktı. Nitekim Makarios’un yerine  getirilen Nikos Sampson 17 Temmuz 1974’te Kıbrıs Helen devletini ilan etmişti..
Bu gelişmenin ardından Anavatanımız Türkiye’nin  20 Temmuz 1974’te düzenlediği Barış Harekatı ile  iki bölgeliliğin oluşmasının ardından  Kıbrıs’a barış ve huzur geldi..  Yıllarca devam eden görüşme sürecinden olumlu bir sonuca varılamaması üzerine Kıbrıs Türk Halkı self-determinasyon hakkını kullanarak 15 Kasım 1983’te bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edilmiştir.
24 Nisan 2004’te gerçekleşen Annan Planı referandumunda Kıbrıs Türk Halkı ‘evet’ derken ‘hayır’ diyen Rumlar 1 Mayıs 2004 tarihi itibarı ile AB’ne üye olarak kabul ediliyorlardı..
Şimdilerde dosta düşmana sormak lazım; Anavatanımız Türkiye  20 Temmuz 1974 Barış Harekatı’nı düzenlememiş olsaydı,  Kıbrıs Türk Halkının geleceği ne olacaktı? Çok açık ve net olarak diyebiliriz ki; bugün Kıbrıs Türk Halkı Girit misali yok olmuş olacak ve de Enosis gerçekleşmiş olacaktı..
Nitekim günümüzde , sayın Akıncı’nın  birlikte çözüm yaratmak için çok mücadele ettiği Anastasiadis: “ Gerçek anlamda bağımsız, egemen, garantilerden ve  yabancı askerlerden arınmış” bir siyasi çözümden söz ediyor ve de kurulacak devlette tek söz sahibi Rumlar olacaktır. Türkler, Rumların alacakları  kararlara uymak durumundadırlar” diyor. Anastasiadis’in hedefi federasyon değil, üniter bir devlettir.
GKRY Lideri Anastasiadis, Kıbrıs sorununa bulunacak çözümün , gerçek anlamda bağımsız ve egemen bir devlete, herhangi bir üçüncü ülke  bağımlılığından, askeri birliklerinden ve garantilerinden arınmış, uluslararası ve Avrupa hukukuna uygun modern bir AB üye devletine  yol açması gerektiğini belirterek   tüm Kıbrıs vatandaşları, Kıbrıslı Rumlar ve  Türkler için barış  içinde birlikte yaşama   umutlarını yaratacağını söyledi.
Rum liderliği çok iyi bilmelidir ki; Uluslararası Antlaşmalar taraflardan birinin tek taraflı iradesi ile değiştirilemez. Söz konusu antlaşmalar   ilgi tarafların ortak iradesi  olmadan hiçbir antlaşmanın  ilke ve hükümleri yok sayılamaz ve de ihlal edilemez..
1968’de başlayan görüşme sürecinde    federasyon  hedeflemesine  karşın Rum   liderliğinin söz konusu  görüşmelerde merkezi hükümetteki  kararlarda tek egemen statüsünü korumayı ve garanti antlaşmalarının iptalini pazarlık konusu haline getirmeleri nedeniyle KKTC ve Türkiye “Federasyon” görüşmeleri tezini   gündemine almaktan vazgeçmiştir.  
KKTC Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar’ın Özel Temsilcisi M. Ergün Olgun tarafından yapılan ve  2021 tarihli yerel basınımızda yer alan yazılı açıklamada; 1960 ortaklık  düzenlemelerinin  ve Kıbrıs Türk Halkına  ayrılan  hakların     1963 yılında Rum ortak tarafından gaspı ve buna bağlı olarak yüzde yüz Rumlardan oluşturulan rejimin   ortaya çıkışının, 1960 Antlaşmaları ve Anayasasının açık ihlali olduğu ifade edildi..
.. Olgun, Kıbrıs’ta iki asırdır yaşananlara, son 54 yıllık müzakere sürecine, Rum tarafının haksızca kullanmakta olduğu uluslararası statüye ve Doğu Akdeniz’de yaşanmakta olan  istikrarsızlığın  kök nedenlerine bakıldığında   Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’de barış, istikrar ve işbirliğinin  iki taraf arasında statü eşitliğinin sağlanması ve  egemen eşitliklerine   saygı gösterilmesiyle  mümkün olabileceğini söyledi..
…Kıbrıs Türk tarafının   resmi müzakerelerin başlatılabilmesi için  ortak müzakere zemini bulunup bulunmadığının değerlendirilebileceği 5+BM gayrı resmi toplantısına bu vizyonla katılacağını yineleyen Ergün Olgun, BM ile sürekli yapmakta oldukları  temaslarda bu toplantının Nisan ayının 2. Yarısında  ve büyük olasılıkla Cenevre’de yapılması öngörülmekte olduğunu söyledi..
.. Uluslararası camianın bu gaspa göz yummasının, bu uluslararası yasadışılığı meşrulaştırmadığı  ve Kıbrıslı Türklerin meşru eşit hak ve statülerini ortadan  kaldırmadığı vurgulanan açıklamada, “Nitekim ilgili BM Güvenlik   Konseyi kararlarında tarafların ilişkisinin azınlık, çoğunluk ilişkisi olmadığı ve siyasi eşitlik zemininde olduğu kabul edilmektedir. Sorun, bu ilke ve gereklerinin uluslararası toplum tarafından  pratikte gözetilmesiyle ilgilidir” ifadesine yer verildi..
… “Rum ortağın ortaklığı işgali sonucunda Kıbrıs’ın  iki asli halkını temsilen kendi kontrollerindeki topraklar üzerinde yasama, yürütme ve yargı organlarıyla   egemenlik kullanan  ve icraat yapan iki ayrı yönetim ortaya çıktığı” hatırlatılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: 
… Bu husus 30 Temmuz  1974 tarihinde  üç garantör ülkenin Dışişleri Bakanları tarafından da  teyit edilmiştir.  İki halkı kısa  zaman içinde  toprağıyla , nüfusuyla ve etkin yönetimiyle demokratik iki devlete taşıyan 57 yıllık bu gerçek ve bunun doğurduğu sonuçlar/uygulamalar  hiçbir şekilde göz ardı edilemez.  Kıbrıs’ın  iki asli halkı, kendi geleceklerini ayrı ayrı tayin etme  hakkına sahiptir.  Bu hak  bağımsızlık öncesi İngiliz Hükümeti tarafından 1956 ve 1958 yıllarında teyit edildiği gibi ortaklık  Kıbrıs Cumhuriyeti’nin   kuruluşuna dair Antlaşmaların  , iki kurucu halkın temsilcileri tarafından imzalanmış olması gerçeğinde  de görülebilmektedir…
… 1960  Ortaklık Anayasası’na göre  iki tarafın temsilcileri eşit veto hakkına sahiptir.  Keza 24 Nisan 2004’te  Rum tarafınca reddedilip Kıbrıs Türk tarafınca onaylanan BM kapsamlı siyasi ortaklık çözüm Planının (Annan Planı) eş zamanlı  referandumlar aracılığıyla iki halkın  onayına sunulmuş olması,  bu gerçeğin  diğer bir tezahürüdür.  Özetle Kıbrıs Türk tarafı, Kıbrıs Rum tarafının sahip olduğu ve kullandığı bütün haklara sahiptir ve eşit siyasi statüdedir.” Dedi..
Ama ne yazık ki gelinen aşamada  15 Şubat 2021’de yerel basınımıza  yansıyan haberlere göre Güney’de yayınlanan   Simerini’nin internet sayfasına göre; Rum Müzakereci Andreas Mavroyannis, Türkiye’nin hem “Egemen eşitlik” hem de “İki Devlet” ifadesini zaman zaman alternatif olarak kullandığını ve böylelikle , arzu ettiği şeyin Konfederal çözüm modeli olduğunu ima ettiğini kaydederek, böyle bir şeyin “öldürücü” ve “memleketin sonu” olacağını iddia etti..
Unutmayalım ki;  GKRY liderlerinden Glafkos Klerides: Kıbrıs meselesini “My Deposition” adlı eserinde şöyle ifade etmektedir: “Kıbrıs Rumlarının amacı adayı, Türkjleri de koruma altına alacakları bir Rum  Cumhuriyeti’ne  dönüştürmektir.  Türklerin de çabaları ise anlaşmalarla kendilerine tanınan  hakları müdafaa etmektir. Durum bugün de aynidir” demişti..
Eylül 2014’te  BM Genel Kurulunda yapmış oluğu konuşmada Anastasiadis: “Bulunacak çözüm şeklinin Kıbrıs Cumhuriyetinin  devamı olması gerekir.  Kıbrıs Türk Halkına ‘azınlık’ haklarından öte haklar verilemez” demişti..
Sonuç olarak Kıbrıs’ta adil ve kalıcı siyasi çözüm bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınmasıyla mümkündür..
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa…