Rumlar, Kıbrıs Türklerini amele gibi görüyor

Abone Ol

KKTC’nin komşusu Kıbrıs Rum kesiminde bu pazar (5 Şubat), “başkanlık” seçimi var. Kıbrıs Rum halkı, 5 yıl süreyle görev yapacak yeni Rum lideri belirleyecek. Seçimin, en çok oyu alan iki aday arasında bir hafta sonra tekrarlanması ve yeni Rum liderin 12 Şubat’a yapılacak ikinci tur seçimde belirlenmesi bekleniyor.

Rum adaylara bakmadan önce, yakın geçmişi kısaca hatırlayalım:

Kıbrıs Türkleri bugünlere gelene kadar çok ızdırap çekti.

O acı dolu zor yıllardan bugünlere gelen çetin yolda, Kıbrıs Türkünün, Mücahidin direnişi, emeği, fedakarlığı, alın teri, egemenlik mücadelesi ve Mehmetçikle birlikte kanı vardır, Türkiye’nin her zaman her koşulda maddi manevi desteği vardır.

Kıbrıs Türkleri daima barış için kuvvetlenme çabasında olurken, Enosis hayalindeki Rumlar, Adanın tamamını almak ve Kıbrıs Türklerini yok etmek için 1940’lardan başlayarak silahlanma yarışına girişmiştir. Rumların Enosis denemelerinin ardından 16 Ağustos 1960’da Türk-Rum ortaklığında kurulan Cumhuriyet, Rumların ortak devleti Enosis’e giden bir araç olarak kullanmalarından dolayı ancak 3 yıl sürmüştü.

Rumlar, Kilise öncülüğünde gizliden ve açıktan yıllarca silahlandılar. Hazırladıkları Akritas planı uyarınca, Enosis hedefleri için Kıbrıs Türklerine planlı soykırım uyguladılar. Rumların silahlı saldırıları sonucu, Kıbrıs Türkleri can ve mal güvenliklerinin olmaması nedeniyle103 köyden göç etmek zorunda kaldı. Kültürel mirasları tahrip edildi.

Evini, köyünü, yakınını, bağını, toprağını kaybetmemiş Kıbrıs Türkü hemen hemen yoktur.

Kıbrıs Türkleri, Rumların 1960 ortak cumhuriyetini gasp etmesinin ardından, barış görüşmelerini hiç bırakmadı. Kıbrıs konusuna bir hal çaresi bulunması için 3 Haziran 1968’de Beyrut’ta Rauf Denktaş-Glafkos Klerides arasında Kıbrıs müzakereleri başladı. Federal bir çözüm bulunması amacıyla sürdürülen görüşmeler yaklaşık 55 yıl sonuçsuz sürdü.

*

Hak ve hürriyet mücadelesi

Kıbrıs Türkleri her zaman hak ve hürriyet mücadelesi verdi.

Çok iyi biliniyor ki hiç kimseye hak kolayca verilmiyor. Kıbrıs Türkleri de egemenlik mücadelesinin sonunda, kendi kaderini kendi tayin hakkını kullanarak 15 Kasım 1983’de, bugün özgürce, güven içinde yaşadığı devleti, yani Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni (KKTC) kurdu.

Rumların sağcısı da solcusu da yapılan müzakerelerde Kıbrıs Türklerine hiçbir hak tanımaya yanaşmadı. Rumlar, Adanın sahibi Kıbrıs Türklerini hep azınlık gördü; Adayı, egemenliği,

yönetimi, Kıbrıs’ın zenginliklerini asla paylaşmak istemedi ve istemiyor. 55 yıldır süren müzakerelerin sonuçsuz kalması da bunun açık ispatıdır. Rumlar, Türklere ameleliğin ötesinde bir şey vermek istemiyor.

*

Annan Planı

Adada varlığını devam ettirmek, insanca yaşamak, haklarına sonuna kadar sahip çıkmak için yıllarca mücadele veren Kıbrıs Türkleri, onca acı yaşanmışlıklarına rağmen Rumlarla yeniden ortak devlet kurmayı denedi.

Türkler ile Rumlardan oluşan “Birleşik Kıbrıs Devleti” kurulmasını öngören ve 24 Nisan 2004’de yapılan referandumla Kıbrıs’taki Türk ve Rum halklarının onayına sunulan Annan Planı’na, gizli Enosis içermesine rağmen Türkler “evet” derken, Rumlar “hayır” dedi. Ki, referandumdan bir hafta sonra da (1 Mayıs 2004), “hayır” diyen Rumlar, ödüllendirilircesine Avrupa Birliği’ne (AB) üye yapıldı.

Annan Planı referandumunun ardından da müzakere süreçleri yaşandı.

Türkiye ve KKTC, Kıbrıs’ta, adil, kalıcı bir çözüme ulaşılması için hep iyi niyetli, samimi çaba gösterdi.

*

Kıbrıs’ta yeni vizyon ve “KKTC’yi tanıyın” çağrısı

En son, Temmuz 2017’de Crans Montana’da yapılan Kıbrıs Konferansı yine Rumların uzlaşmazlığı nedeniyle sonuçsuz kaldı. Türk tarafı o günden sonra, Kıbrıs’ta yeni seçenekleri araştırma zamanının geldiğini ilan etti ve artık egemen eşit iki devletli çözümü görüşeceğini kararlılıkla vurguladı.

Kıbrıs Türk tarafı bu yeni vizyonunu, Nisan 2021’de Cenevre’de gerçekleştirilen 5+BM Kıbrıs görüşmelerinde de masaya getirdi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da 20 Eylül 2022’de Birleşmiş Milletler (BM) 77’inci Genel Kurulu’nda yaptığı tarihi konuşmasında, “Uluslararası toplumu, BM prensipleriyle çelişir şekilde ambargolarla dünyadan koparılmaya çalışılan Kıbrıs Türklerine yönelik zulme son vermeye ve bir an önce Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni resmen tanımaya davet ediyoruz” çağrısı yaptı.

Türk tarafının yapıcı tutumu ve iyi niyetli iş birliği çağrılarına, Rum tarafı silahlanmayı artırarak yanıt verir oldu.

*

Rum “başkanlık” seçimleri

Güney Kıbrıs’ta 5 Şubat Pazar günü “başkanlık” seçiminin ilk turu yapılacak demiştik.

Seçime 14 aday katılıyor ancak, iddialı üç isim var; Nikos Hristodulidis, Averof Neofitu ve Andreas Mavroyannis.

Kazanma olasılığı en yüksek görülen aday ise eski Dışişleri Bakanı Nikos Hristodulidis. Onu, en başta Kilise ve Demokratik Parti (DİKO) destekliyor.

DİKO, eski Rum liderlerden, Kıbrıs Türklerini imha planı olan Akritas Planı’nın uygulayıcılarından, EOKA’cı Tasos Papadopulos’un partisi. Tasos Papadopulos Rum liderliği görevindeyken, 7 Nisan 2004 akşamı Rum televizyonlardan ağlayarak yaptığı konuşmada, Kıbrıs Türklerinin “evet” dediği Annan Planı’na, Rum halkından “güçlü hayır” demesini istemiş, “devlet teslim aldığını, toplum teslim etmeyeceğini” söylemişti. Tasos Papadopulos, o konuşmasında, “Son şans diyenlere inanmadığınızı biliyorum. ‘Hayır’ desek de bir hafta sonra AB üyesiyiz. Devletimizi ortadan kaldırmak istiyorlar. Annan Planı bir uzlaşma sonucu ortaya çıkmadı” demişti.

DİKO’nun başında şimdi, Tasos Papadopulos’un oğlu Nikolas Papadopulos var. O da EOKA’cılara ve ırkçı Elam’cılara destek çıkıyor.

Yani, Hristodulidis her ne kadar “bebek yüzlü” olarak nitelense ve ılımlı görünse de kendsini destekleyenlerin görüşleri belli. Hristodulidis, “Rum-Yunan Ortak Savunma Doktrininin yeniden canlandırılması gerektiğini” söylüyor ayrıca, Kıbrıs Türklerine en büyük haksızlığı yapanlardan AB’yi, Kıbrıs konusunun içine etkin bir şekilde müdahil etmeye çabalıyor.

İddialı olan üç Rum aday da Kıbrıs’ta federal çözümü savunuyor. Kıbrıs Türklerini egemen eşit kabul etmiyor, garantörlüğe karşı çıkıyor, Türk askerini “işgalci” görüyor. Aslında bu tüm Rumların ortak görüşü.

*

Rum lider Anastasiadis: “Azınlığın çoğunluğu yönettiği başka bir rejime dönüşürüz…”

Görevini bu ay yeni seçilecek Rum lidere devretmeye hazırlanan Rum yönetimi lideri Nikos Anastasiadis de daha geçen hafta yaptığı konuşmada, Kıbrıs Türklerini “azınlık” gördüğünü yeniden açıkladı.

Anastasiadis 25 Ocak 2023 akşamı, 1963-64 yıllarında Türklere karşı “mücadele” eden Rumlar onuruna düzenlenen bir etkinlikte yaptığı konuşmada, “Herhangi bir çözüm uğruna Kıbrıs Cumhuriyeti’nin lağvedilmesini kabul etmeyeceğiz ve buna izin vermeyeceğiz” dedi. Anastasiadis, “kendisinden sonra kim gelirse gelsin, onun da aynı görüşte ve aynı tutumda olacağından emin olduğunu” söyledi.

Anastasiadis, çözümün siyasal eşitsizliği değil, siyasi eşitliği sağlama alması gerektiğini belirterek, “azınlıkta olan toplumun haklarının olması gerektiğini, ancak merkezi hükümetin her kararında veto hakkına sahip olamayacağını” kaydetti. Anastasiadis, “Bu şekilde eşitlik alaşağı edilir ve azınlığın çoğunluğu yönettiği başka bir rejime dönüşürüz” dedi.

Anastasiadis, ayrıca, Türkiye’nin “çağdışı garantileri, müdahale hakkını, ‘işgalci’ birliklerin varlığını sürdürme, aynı zamanda merkezi hükümetin her kararına bir olumlu oy kullanma konusundaki ısrarı, bizi başarısızlığa götüren sebeplerdi, ancak bunlar aynı zamanda ‘çabalar

başarısız oldu ve bu nedenle iki bağımsız devlet istiyoruz’ demeleri için kullandıkları bahanelerdi” iddiasında bulundu.

Kendilerini doğuştan itibarlı, Adanın tek sahibi, hükmedici, emretme yetkisine haiz gören Anastasiadis, açıkça Kıbrıs Türklerini eşit görmüyoruz, ameleliğin ötesinde bir şey vermek istemiyoruz demiyor da yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali, Adada huzur ve güvenliği sağlayan Türk askerini ve Türkiye’yi, kendi uzlaşmazlıklarını örtbas etmek için suçluyor.

İşin aslı, Kıbrıs Rumlarında değişen hiçbir şey yok. Hangi Rum aday seçilirse seçilsin, Kıbrıs Türklerine karşı değişen bir şey olmayacak. Kıbrıs’ta akan kanı durduran, huzur ve güvenliği sağlayan Türk askerine “işgalci”, garantilere “çağdışı”, Kıbrıs Türklerine “azınlık” demeye devam ediyorlar. Kıbrıs’ta 1974’den beri barış ve huzur varsa bu, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) caydırıcı gücü sayesindedir.