Kıbrısın Yunanistana ilhak edilmesi için canları pahasına mücadele edeceklerine dair yemin eden EOKA mensubu her Rum, EOKAnın yeminine ölünceye kadar sadık kalması gerektiğinin bilincindedir.
EOKA teşkilatı için mücadele eden ve savaşan herhangi bir Rum, Kıbrısta Enosis dışında bulunacak bir formülü veya bir anlaşmayı imzalamayı “vatana ihanet” olarak kabul etmektedir.
İngiltere , ABD ve NATOnun devreye girmesiyle 1959da Türkiyenin ‘Taksim dışında bir anlaşmaya ikna edilmesi üzerine ister istemez Yunanistan da göstermelik olarak da olsa ‘Enosisten vazgeçiyordu. Makarios ise bu anlaşmalara yanaşmıyordu. Ağır baskılar altında kalan Makariosun 19 Şubat 1959 Zürih ve Londra Anlaşmalarını imzalamasını Rumlar Makariosun “ Enosis Yemini”ne ihanet olarak değerlendiriliyordu ….
Şubat 1959 Zürih ve Londra anlaşmalarının hemen ardından Kıbrısa dönüşünde 13 Kasım 1959da Makarios :“Ada İdaresi 8 asırdan bu yana ilk kez Rumların eline geçmiştir” derken EOKAnın kuruluş yıl dönümü dolayısıyla 1 Nisan 1960da da yaptığı konuşmada yine Makarios: “Ümit ve emellerimiz Zürih ve Londra anlaşmalarıyla tamamen gerçekleşmiş değildir. Fethedilen kalelerden nihai zafere doğru mücadeleye devam edeceğiz” diyerek hedeflerinin Enosis olduğunu ifade ediyordu.
Yunanistan Dışişleri Bakanı Averof : 1959 Zürih ve Londra Anlaşmalarını imzaladığı için Kendisini tenkit edenlere “Kıbrısın Yunanistana ilhakı İngiliz Sömürge Yönetiminden mi yoksa Kıbrıs Cumhuriyetinden mi daha kolay gidilir” ? diye cevap veriyordu.
İşte bu nedenlerden dolayıdır ki 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti uzun ömürlü olamadı ve 21 Aralık 1963 Kanlı-Noel saldırılarıyla birlikte Kıbrıs Türk milletvekilleri, Bakanlar ve de memurlar zorla devletten dışlanırken Kıbrıs Cumhuriyeti de Rum Yönetimine dönüştürülüyordu.
4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararlarının esas amacı bir an önce adaya BM Barış Gücü gönderilmesini sağlamaktı.
Bu kararın 4. Paragrafında “Kıbrıs Hükümeti”nin muvafakati ile Kıbrıs için BM Barış Gücü kurulmasını tavsiye ediliyordu.Karar daha taslak halinde iken Rauf Denktaş , “Kıbrıs Cumhuriyetini Rumlar yıkmıştır; ortada 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti yoktur. Rumlar silahlı saldırı düzenleyerek Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetinin Türk kanadını hükümet dışına atmışlardır. Bu nedenle kararda Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetine atıfta bulunulursa Rumlar buna sahip çıkacak , sorun daha da büyüyecektir” demiştir.
Ancak Rauf Denktaştan başka ileriyi gören olmadı. O günde Rauf Denktaş : “gelecek tehlikeleri Türkiyeye anlatmaya çok çalıştım ama başaramadım, Türkiyeyi de ikna etmişler” diyordu...
Nitekim ilerleyen yıllarda bu karara istinaden alınan 541(1983) ve 550 (1984) BM Güvenlik Konseyi kararlarıdır ki ; bu kararları arkasına alan Rumların Kıbrısın tümüne sahip çıkmalarına neden olmuştur.Gelinen aşamada Rumlar tüm Kıbrısı ‘sözde Kıbrıs Cumhuriyetinin idaresi altında görmekte ve dünyaya yalan söylemektedirler. İşin tuhaf tarafı buna kendileri de inanmaktadırlar.
Rumların hedefi kendilerine göre günü geldiğinde Enosisi ilan etmektir.
Hiçbir Rum lider, bu Adada Kıbrıs Türklerinin halk olarak varlığını kabul edemez…Hiçbir Rum lider, Kıbrıs Türk halkının egemenlik haklarını, self-determinasyon haklarını kabul edemez…Hiçbir Rum lideri, Enosise giden yolun açık kalmaması durumunda herhangi bir anlaşma metnine imzalamayamaz. Hiçbir Rum lideri kurulması düşünülen ortak bir devlette Kıbrıs Türkünü “Kurucu Ortak” olarak yönetime ve hükümete ‘eşit haklarla ortak olmasını sağlayacak bir anlaşmaya imza atamaz…
Böyle bir anlaşmayı imzalayacak Rum lideri, Megali İdeaya karşı gelmiş sayılır. Böyle bir anlaşmaya imza atacak Rum lideri, “Helen Tarihi”ne “vatan haini” olarak geçeceğini iyi bilmektedir.
Nitekim Başpiskopos II. Hrisostomos, 28 Aralık 2014de yılın son Pazar Ayininde ana hatlarıyla ayni sözleri dile getirmişti.
Hrisostomosun konu sözleri bize Kıbrısın yakın tarihinde yaşananların gerçek nedenlerini ortaya koymak bakımından önemlidir. Bu sözler Kıbrıs Türk halkının gelecekte nelerle karşılaşacağını net bir şekilde açıklamaktadır.
Hrisostomos: “Türkiye , ‘Gerçeklerden söz ettiği sürece Kıbrıs sorunu çözülemez” dedi.
Hrisostomos: Türkiye açık bir şekilde iki devletten söz etmesinin milli davanın çözülmesinde müsaade etmediğini , çünkü, Kıbrısta böyle bir anlaşmayı imzalayacak bir elin olmadığını ve halkın da böyle bir çözüme onay vermeyeceğini söyledi ve söylemeye devam ediyor….
Hala daha büyük güçler iki tarafı zorla görüşme masasına oturtmaya çalışıyor. Amaç sözüm ona Birleşik Federal Kıbrıs !...
1974 Barış Harekatıyla birlikte Kıbrısa barış ve huzur gelmiştir. Dünyada uzun bir süre bağımsız ve egemen olduktan sonra devletini yitiren ve huzur içinde yaşayan bir halkın varlığından söz etmek mümkün değildir.
Halbuki hedef Kıbrısta, adil ve kalıcı bir barış ve anlaşma olmalıydı!….